Önce size olayı anlatayım. Biliyorsunuz AKP hükümetleri halktan çok vergi toplayıp sevimsiz olacağına “vergi dışı para toplamak için” özelleştirmeler yaptı. Mesela eskiden belediyelerce yapılan kentsel elektrik dağıtımını özelleştirdi. Buna da ihale (?) dendi. Dendi diyorum çünkü yapılan ihale değil, “halktan vergi toplama imtiyazı” müzayedesiydi. İmtiyazı alan babayiğit firmalar bunun için devlete milyarlarca dolar para ödediler. Bu paraları da dolaylı-dolaysız yurtdışından dövizle borçlanarak sağladılar. Aslında borçlanan devletti. Ama görüntüde borçlu özel sektör oldu. Bunu da “Ratings” şirketleri yuttu (?). Türkiye’nin “Kamu Borcu / Milli Gelir” oranı düştü, “sıcak para yatırımı yapılabilir” diye çakma raporlar yazdılar.
DOLAR ÇIKTI BABAYİĞİTLİK BOZULDU
Gazetelerde okuduğumuza göre, Dolar borçlusu bu babayiğitler, dolar fiyatı artınca ağlaşmaya başlamışlar. Bize bırakılan kâr payı (vergi toplama payı) borçlarımızı ödemeye yetmez. Devlet elektrik fiyatlarına daha fazla zam yapmamıza izin versin, yoksa batarız diyorlar. Haklılar, gerçekten batarlar. Milyarlarca doları Hazine’ye gelir yazan devlet, bu şirketlere halktan “ek vergi toplama” izni verecektir. Oyunun kuralı budur.
İNSAN KANAR, ASANSÖR KANMAZ
Bu olayın asansörle ne ilgisi var demeyin. Hikâyeyi okuyun anlayacaksınız.
Asansörlerin kapısında ve kabin içinde “Bu asansör 4 kişiliktir” benzeri ikaz yazıları vardır. Beş kişi uyanıklık yapıp, beşinci arkadaşlarını kucaklarına alarak 4 kişilik asansöre binerse, asansör bunu yutmaz. Çünkü zemine binen yük, beşinci kişi kucakta olsa da değişmez. Asansör bu duruma fena bozulur. Aşağıya doğru hareket ederlerse zemine çakılır, yukarıya çıkmak istenirse yerinden kıpırdamaz. Asansörler ciddi makinelerdir. Laubalilikten, hoşlanmazlar. Fizik ne diyorsa ona göre hareket ederler.
KAMU FİNASMANI ASANSÖR GİBİDİR, HİLE KALDIRMAZ
Yukarıda anlattım. AKP’nin iktisat politikası “özel sektör aracılığıyla” dış borç alarak kamu finansmanı sağlamaktı. Halkımız da AKP’nin “dışarıdan borçlanıp, içeride harcamasını” çok sevdi. İktisattan anlamaz iktisatçılar da “Türkiye’de tasarruf oranı düşük, onun için dışarıdan borçlanıyoruz” diye aptal, aptal konuştular. Özel sektör tarafından alınsa da dış borç “ülke borcudur”. Ülke borcu da “her zaman ve her yerde” altta kalan halkın sırtına biner. Aynen asansördeki beşinci kişinin yükünün zemine gitmesi gibidir bu olay. Velhasıl, 13 yılda 450 milyar dolar (cari açıklar toplamı) el parası ülkeye girdi. Bir kısmı eş-dost arasında bölüşülüp tekrar yurtdışına çıkarılmış olsa bile, kalanıyla gösterişli bayındırlık işleri yapıldı. Bu arada Osmanlı’nın dış borç batağına düştüğü dönemde Dolmabahçe Sarayı’nı inşa ettiren padişahlar gibi, ahir zaman başkanı da kendine “külli bir saray” inşa ettirmiş oldu. Şimdi sıra yükselen döviz fiyatlarıyla halkın, harcamaları kısıp dış borcu ödemesine geldi.
Son söz: Özelleştirme geliri, ertelenmiş vergidir