Ezelden beri ilgimi çeken bir olgu var. Belli Türkler, Türklerle başka milletler veya azınlıklar arasında ortaya çıkmış her ihtilafta mutlaka “Türkler Haksızdır” diyor. İhtilafın kiminle olduğu da önemli değildir. Karşı tarafta Rumlar, Ermeniler, Yahudiler veya Kürtler olabilir. Kural şudur: Herhangi bir ihtilafın taraflarından biri Türklerse mutlaka haksız olan onlardır. İşin esas çarpıcı yönü Türkleri her vakada haksız bulan Türklerin genelde hep aynı kişiler olmasıdır. Ben de oturdum bu arkadaşların tipolojisini belirlemeye çalıştım. Öncelikle bunlara adını koymalıydım. Genel davranış kalıplarına bakarak, isimlerini “Ecnebi Türkler” olarak belirledim.
ECNEBİ TÜRKLER
“Ecnebi Türklerin” ortak özellikleri var. Birincisi bunların yabancılarla sıkça bir araya gelmeleridir. Bu yüzden, kendi seçimleri olmadığı halde maalesef Türk pasaportu taşıdıkları için, yabancıların gözünde kapaktan “kötü insan” olarak yaftalanmaktalar. Üstelik yabancıların eleştirilerine bazen istemeden cevap vermek zorunda kalmaktalar. Onlar da bu işten yorgun düşüp, kurtuluşu “Türklükten istifa etmekte” bulmaktalar. Yabancılara “Haklısınız Türkler haksızdır” diyerek sırtlarındaki Türklük yükünden kurtulmaktalar. Ancak bu tutum onlarda bir “kimlik bölünmesi” yaratmaktadır. Bu çelişkiden kurtulmak için bu sefer dönüp Türklere “niçin böyle konuştuklarını anlatmak” gibi yeni bir külfet üstlenmekteler. “Hasbelkader Türk” ama ruhen “Ecnebi/Fransız” olan bu tiplerin ikinci ortak özelliği ise Atatürk ve Cumhuriyetten hoşlanmamalarıdır.
İNSANLIK TARİHİ HARPLER TARİHİDİR
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u alması, bir işgal mi yoksa bir fetih midir? Allah’ın Orta Asya’sından gelen bir kavmin Viyana kapılarında ne işi vardır? 65 milyon kişinin öldüğü Birinci ve İkinci Dünya Harpleri niçin Avrupalılar arasında çıkmıştır? Hangi taraf haklıdır? Aç aslanın karnını doyurmak için üzerine saldırdığı boğanın, bir boynuz darbesiyle avcı aslanı öldürmesi bir “hayvanlık” suçu mudur? Dünyanın düzeni canlıların kendi soylarını sürdürme güdüsü üzerine inşa edilmiştir. Rumların, Ermenilerin, Kürtlerin isyan etmeleri “hak” ise, vatan belledikleri Anadolu’da mevcudiyetleri tehlikeye giren Türklerin, kendi varlıklarını muhafaza için can havliyle gaddarlık yapmaları niçin “haksız” olsun?
AYDINLAR TOPLUMUN VİCDANIDIR
Haklı olmak, vicdansızlığın gerekçesi olamaz. Aydınların görevi kendi toplumlarının vicdanı olmaktır. Toplumsal vicdanın oluşması, ulusa saygınlık kazandırır; milli menfaate hizmet eder. Ancak “Ecnebi Türkler” Türk toplumunun vicdanı olamaz. Bir toplumun vicdanı olabilmesi için aydınların, önce kendi ulusundan kopmaması gerekir.
Son söz: Herkes, kendi vicdanının sesini dinler.