Sevgili okuyucularım, 2014 yılına ilişkin gelir vergisi listesi dün Maliye Bakanlığı tarafından açıklandı.
Maliyeci değilim, vergi uzmanı hiç değilim ama dikkatimi bir şey çekti.
- İlk 100 arasına girenlerin hemen tamamı, vergisini ödedikleri geliri sanayi faaliyetleri sonucu değil, başka yollarla kazanmışlar.
- Bunlar arasında yer alan başlıklar şöyle:
Menkul kıymet yatırım ortaklığı, kendi adına menkul sermaye iradı faaliyetleri, Menkul kıymetler aracılık faaliyetleri, kendine ait veya kiralanan gayrimenkullerin kiraya verilmesi, kira toplama faaliyetleri, gayrimenkul acentelerinin faaliyetleri.

* * *

Bu liste bize şunu gösteriyor:
En kazançlı sektörler bunlar... Başka bir deyişle, paranı kullanarak para kazanmak.
Kapsama alanı içinde borsa fonları, kâr payı, temettü, şirket hisse senetlerinden elde edilen gelirler, kira gelirleri var.
Vergi rekortmenleri arasında ilk 100’e girenlerden sadece bir kişinin hizasında süt imalatı yazıyor.
İki sanatçı, bir televizyon yapımcısı ve birkaç avukat var.
İranlı Rıza 56. sırada!.. Onun da karşısında “Kendi adına menkul sermaye iradı faaliyetleri” yazıyor. Demek ki o da herhangi bir şey üretmemiş!
Listede yer alan 38 kişi ise isimlerinin açıklanmasını istememiş! Nedenini biz bilemeyiz!

* * *

Bu tabloyu vergicilerin ve maliye uzmanlarının çok iyi irdelemesi gerekiyor.
Rekortmenler aslında kendi açılarından haklı.
Türkiye’de iş kurmak binbir formalite gerektirir. Sonrasında başınızda vergiciler, SGK ve belediyeler belirir, her attığınız adım incelemeye alınır, cezalar birbirini kovalar. Yanınızda adam çalıştırmak, üretim yapmak falan neredeyse suçtur!
Herkese potansiyel vergi kaçakçısı gözüyle bakılır ve denetimden paçayı kurtarmak çok zordur.
İşyerinizi şu veya bu nedenle kapatma kararı alırsınız, formaliteler en az bir yıl sürer, her kuruma yeniden hesap verirsiniz. Ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirirler.
Rekortmenler kendileri açısından en temiz işi yapmışlar, böyle risklere girmeden ve kendilerini tehlikeye atmadan, oturdukları yerden para kazanma yolunu seçmişler.
Hiç değilse bu kazançları nedeniyle üzerlerinde “Maliye incelemesi” yapılmasından yırtmışlar!
Gelir vergisi açısından ülkemizin vergi tablosu işte budur!
Fırsat bulursanız listedeki kazanç alanlarına bakın, doğru söylediğimi göreceksiniz...

Açık­la­ma


Dünkü yazımda MHP Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın sözlerini eleştirmiş ve “MHP kıvırtmaya şimdiden başladı” demiştim.
Yanıt verme hakkına saygı göstererek, gönderdiği açıklamayı üzerinde hiçbir yorum yapmadan sizlere aynen iletiyorum:
“Sayın Emin Çölaşan, 25 Haziran 2015’te Posta Gazetesi’nde yayınlanan ve bazı kısımları yer almayan açıklamam medyada “MHP’nin Kırmızı Çizgileri Değişti” şekli ile kullanılmaktadır. Oysa demeçte MHP’nin koalisyon konusundaki şartlarının değiştiğine dair bir ifade yoktur. Yaptığım açıklamada MHP’nin şartlarının anayasal olan çerçevesini ortaya koydum.
MHP, adına “Açılım Süreci” denilen politikalara karşıdır. Çünkü Açılım Süreci adı verilen süreç Türkiye’yi çözülmeye doğru sürüklemektedir. MHP, Açılım Süreci denilen sürece karşıyım derken genel hatları ile nelere karşıdır?
1) Güneydoğu Anadolu’nun PKK’ya özerk bölge veya federasyon adı altında bırakılmasına karşı olduğunu, (üniter devlet, Anayasa 2. Madde),
2) Türk Milleti’nin etnik gruplara bölünmesini kabul etmeyeceğini, (milli devlet, Anayasa 3. Maddesi),
3) Milletin ve devletin geleceğinin terörist şefleri ile görüşülemeyeceğini, (Anayasa 6. Madde),
4) Öcalan ve diğer PKK’lılar için af çıkarılamayacağını,
5) PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da yarattığı fiili durumun da kabul edilmeyeceğini ifade etmektedir.
6) Cumhurbaşkanı meşru seçimler ile seçilmiştir ve meşrudur. Ancak Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın 104. Maddesi’nde tanımlanan görevlerinin ve yetkilerinin dışında davranmamalıdır. Partizan olmamalı ve bütün milletin cumhurbaşkanı olmalıdır. Tarafımdan Posta Gazetesi’ne verilen mesaj da bu olmuştur.
“Peki, Aksaray konusunda ne düşünülmektedir? Köşk’e geri taşınması gerekir mi?” şeklinde soruya cevabım gazetede yer aldığı gibi “Sözlerimi genişleterek yazma lütfen” uyarısını yaptıktan sonra, “Müzakere edilebilecek başlıklar var, edilemeyecek başlıklar var. Olmazsa olmazlarımızı ifade ettim” şeklinde olmuştur. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 104. Maddesi içinde kalmayı kabul etmesi dışındaki bütün konular sadece MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin yetkisindedir ve müzakereleri yapacak kişi kendisi olduğu için iradesine ipotek koyucu bir açıklamayı benim yapmam doğru olmaz.
Yolsuzluklarla ilgili olarak Posta Gazetesi’ne yaptığım açıklama şudur: “Yargı bağımsızlığına müdahale edilemez.”
MHP’nin bu talebi Anayasa’nın yargı bağımsızlığını güvence altına alan 138. Maddesi ile ilgilidir. Yolsuzluklar dahil bütün yasa dışılıklar bağımsız yargı tesis edildiği zaman, bağımsız yargı tarafından yargılanacaktır.
“Yargı bağımsızlığına müdahale edilemez” başlığından MHP’nin bu yolsuzlukların araştırılmasından vazgeçtiği sonucunu çıkarmak mümkün değildir. Yargının bağımsız olduğu bir Türkiye’de bütün yolsuzluklar ve diğer suçlar yargının önünde hesap vermek zorunda kalacaktır. Nitekim, Posta Gazetesi’ne yaptığım açıklamada bu hususun altını çizdim.
Sonuç olarak, benim MHP’nin şartlarını değiştirmek gibi bir hakkım ve niyetim yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi ise kurulduğu günden bu yana kendisine politik olarak zarar verse dahi ilkelerinden hiçbir zaman taviz vermemiştir.
Saygılarımla. Prof. Dr. Ümit Özdağ. Gaziantep Milletvekili.”