Giresun Görele’den şair Seyfullah Çiçek’ten bir şiir geldi: Son üç dörtlüğünde şöyle diyor:
Gazi olur, şehit oluruz,
Karışır kanlarımız.
Aynı mermere yazılır
Şehitlikte adımız.
Bölerler bizi
Can ayrılır mı candan?
Biz ezelden kardeşiz,
Aynı soy, aynı kandan.
Ne doğusu, ne batısı
Ne sağı, ne solu.
Biz ezelden kardeşiz
Anamız Anadolu!..”

* * *

Bayramlar “birlik- beraberlik” günleridir. Bayramınız kutlu olsun. Şairin “Anamız Anadolu” dediği bu topraklarda 100 yıl önce Birinci Dünya Savaşı sırasındaki acılı bayramlardan birini yaşıyoruz. Bugün en acılı olanlar şehit anne-baba ve yakınları. Hayatlarının baharında gencecik çocuklarını “Anadolu’da ezeli kardeşlik sürsün” diye şehit verdiler.
Onlar ne düşünüyor?
Onlar ne hissediyor?
Onlar ne bekliyor?
Onlar ne söylüyor?
Şu bayram günlerinde şehit anne-baba ve yakınlarının duygularıyla bütün Anadolu’yu birbirine bağlayacak bir ruh inşa edilebilirdi.

* * *

Ego inşa edildi.
Ve boş gurur.
Bayrama acı kaldı.
Arife gününün şehit haberlerinden arta kalan bölümünde “yoksulluğun cinnete dönüşmesi” vardı. 20 yaşında ve 18 yaşındaki iki kız kardeş, çalışacak bir işleri yoktu. Annelerinden bayram alışverişi yapmak için 50 lira harçlık istediler. 8 çocuk annesi 50 lirayı veremedi. Tartışma çıktı. Anne cinnet getirdi. 2 kızını pompalı tüfekle vurdu. Kızların babası da kızlarını öldüren karısının boğazını kesti.
Çok yoksul birikti.
Tıpkı 100 yıl öncesi.
Yoksulluk bayram nutuklarında, “kurbanı usulüne göre nasıl keselim” öğütleriyle örtüldü, gizlendi. Aile Bakanlığı, yeni bütçede kendisine yüksek pay verilsin diye “ülke ailelerinin durumunu sergileyen” bir kitapçık hazırlamış. Bu kitapçıkta yazıyor: Türkiye’de 2012 yılında yardıma muhtaç 23.7 milyon kişi vardı. 2014 yılında bu sayı 30.5 milyona çıktı.
30.5 milyon insan.
Yardıma muhtaç.
Birinci Dünya Savaşı yıllarının bayramlarında Anadolu’da “yardıma muhtaç insan sayısı” bugünkünden azdı.

* * *

Şu bayram gününe; Anadolu’nun doğusundaki şehirler “patlayıcı deposu ile sığınmacı Suriyeli deposu” olarak girdiler ve batı şehirlerinde Avrupa’ya gitmek için akın edip otoyollarda sınır kapılarına ulaştılar.
Suriye’den kaçmışlar.
Türkiye’den de kaçıyorlar.
Türkiye’den de kaçmak için denizde boğulmayı, otoyolda can vermeyi göze alıyorlar.
Anlayana!
Bundan acı bayram olamaz.

Bir Suriyelinin acı sözleri!


Türkiye’nin Suriye politikası tamamen çöktü. ABD-Rusya ve İran Suriye’nin geleceğini birlikte şekillendiriyorlar. Türkiye tamamen devre dışı. Suriye’nin başından Esad’ı alacaklar ancak yine Esad gibi aynı ideoloji ve düşüncede olan birini koyacaklar. Türkiye’nin payına ise Suriye’den kaçanların arife günü söylediği acı sözler kalacak. Ülkesinde öğretmenlik yaparken Türkiye’de inşaat işçisi olarak çalışan 39 yaşındaki Ahmet Mansur şunları söyledi: “1.5 aydır çalıştığım firmadan paramı alamadım. İstanbul’da en ucuz kira 1000 TL. Çocuklarım 3 yıldır okula gidemedi. İlaç alamıyoruz. Türkiye cennet gibi ama merhamet yok, vicdan yok. Bu nasıl Müslümanlık?”