Fransızlar karar verdiler. Sarayında kalabilmek için başta din inancı her değerin istismarını yapan kralı indirdiler. Krallığın yerine “Kuvvetler ayrımını benimsemiş Meclis’i” koydular. Cumhuriyeti “Kanunların Ruhu ve Toplum Sözleşmesi” üzerine kurdular.
Soru-cevapla anlatılır:
-Ne yapardınız?
-Hiçbir şey yapmazdım.
-Devleti kim yönetirdi?
-Kanunlar.
Fransız devrimi ispatladı: Devrimin öncüleri halkın kalbini, beynini, ruhunu okurlar. Ekmek, su, iş, eşitlik, dürüstlük, ahlak, hürriyet isteyen halkın halinden bıçağın kemiğe dayandığı uyarısını alırlar.
Öncülük ederler.
Kral devrilir.
Sarayı elinden alınır.
Hesabı sorulur.

* * *

Şair Nazım Hikmet, “ihtilali kebir” adlı şiirinde yazdı.
“Dördü de önümdeydi,
kan revan içindeydiler.
severim kanı
anamın rahminde olduğu
ve giyotin sepetinde dolduğu için
dördü de önümdeydi
kan revan içindeydiler.
yetiştim onlara
omuzuma değdiler...”

* * *

İhtilali Kebir, “Büyük Devrim” demek. Nazım Hikmet’in şiirinde yazdığı devrimin dört öncüsü; Robespierre, Babeuf, Marat, Danton’du.
Ve Mirabeu (Mirabo) vardı.
Danton, Kralın indirilmesine, sarayının elinden alınmasına ve “kelle uçurmaların ve giyotin sepetlerinin kanla dolmasına artık son verilmesine” öncülük ediyordu. Mirabo’da gündüz Halk Meclisi’nde Danton gibi konuşup; tutuklamaya gelen Kral’ın askerlerine; “Bu Meclis’i ancak süngü zoruyla terk ederiz...” diye meydan okuyordu. Fakat gece Kral’ın Saray’ına koşuyor, devrimin öncülerini giyotine göndermek için ajanlık yapıyordu. Kralın gizli kasasından belgeler çıktı, Meclis Başkanı Mirabo “vatan haini ilan edildi” kellesi giyotin sepetine gitti.

* * *

Uzatmayayım.
226 yıl sonra 7 Haziran 2015’te Türkiye’de seçim sandığından halkın yüzde 60’ı Kemal Kılıçdaroğlu’na, Devlet Bahçeli’ye, Selahattin Demirtaş’a, Deniz Baykal’a, Celal Doğan’a ve Bahçeli’nin Tayyip Erdoğan ile görüşmeye gönderdiği yardımcısı her kimse ona, Türkiye’nin Dantonları olun “seçimle geleni, seçimle gönderin” görevi verdi. Danton, 226 yıl öncesinin şartları gereği “jakoben” olmuştu.
Bugün jakobenliğe...
Giyotin sepetine...
Kan ve revana...
Hiç gerek yok.
Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli, Selahattin Demirtaş; aldıkları oyların gücüyle Tayyip Erdoğan’ı sarayından indirip, “seçimle geleni seçimle gönderebilir” ve o israf abidesi Sarayı halka yük olmaktan çıkartabilirlerdi.
Danton olacaklardı.
Mirabo oluyorlar.
Gündüz indireceğiz diyorlar.
Gece saraya koşuyorlar.

* **

Fransa, bundan 226 yıl önce kralı geriletelim; geriletmek için onunla koalisyon yapalım, o dönemin bakan koltuğu ve kırmızı plakalı lüks makam Mercedesleri sayılan iktidar gücünden biz de pay kapalım diye zaman yitirmedi.
Fransa: “İhtilali Kebir” yaptı.
Türkiye: “İhtilali Bücür” yapıyor.
Tarih bücürlerden hesap sorar!

Yunanistan’dan ders!


Çıkartabilene Yunanistan’dan 1001 ders çıkıyor. Birinci ders: Başkasının parasıyla kalkınma, zenginlik, iyi yaşama olmaz. Borç alıp ödemeyene ödetirler. İkinci ders: Demokratik ahlak diye bir değer vardır. Seçimlerde hedeflediği oyu alamayıp partisini seçim yenilgisine uğratan lider istifa eder. Yeni Demokrasi Partisi lideri Samaras “evet” kampanyası yürüttü. Yüzde 39’da kaldı. İstifa etti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 400 milletvekili istiyordu, 350 de olsa olur diyordu. Başbakan Ahmet Davutoğlu da aynı ağızla konuşuyordu. Yüzde 40’da 258 milletvekilinde kaldılar. İstifayı düşünmediler.