Söz var. Bir de sözün arkası. Devletin başında iktidar kanadının üçüncü adamı sayılır. Dolmabahçe Masası’nın önde geleni Yalçın Akdoğan, “Öcalan, bunları sopayla kovalar...” dedi.
Ne demek istedi?
Apo dışarıda olsa.
Eline bir sopa alır.
Demirtaş’ı döver.
Gider Kandil’e!
Karayılan’ı da sopalar.
Bayık’ın da kemiğini kırar.
Demek ki, yeni açılım bu: Kurtar bizi Öcalan. Al eline sopayı, döv Demirtaş’ı, kır Karayılan’ın kemiklerini.... Abdullah Öcalan, Kenya’da yakalanıp elleri önden bağlı ve gözleri bantlı olarak Türkiye’ye getirildikten sonra ilk sorgusunda; “Devlet, Kürt meselesinin çözümünde beni kullansın...” demişti. Şimdi devletin önde gelen adamı Yalçın Akdoğan, “sakladık Öcalan’ı işte geldi zamanı” demek istiyor. Ve yeni açılımın kodlarının; “Öcalan sopasıyla Demirtaş dövmek ve Apo yumruğu ile Kandil’de PKK kemiği kırmak (!)” formülü üzerine kurulduğunu haber veriyor.
Hazırlıklı olun.
Bundan sonra her gün birkaç kez iktidar sözcüleri,“Demirtaş’a yüklen... Apo’yu yağla... “ konuşmaları yapacaktır.
Yeni açılım:
Cici Öcalan (!)
Feci Demirtaş (!)

* * *

Bu yeni açılımın ilk adamı “Kasrı Kanco’nun Kandil’e alternatif yapılması” olabilir. Bilen bilir: Kasrı Kanco, Mardin’e bağlı Derik İlçesi’nin bir köyünde, feodal dönemde kale gibi sağlam kurulmuş bir kasırdır. Ahmet Türk’ün anne tarafından dedesi Hüseyin Kanco’nun, Arap saldırılarına karşı yaptırdığı; içinde gizli odalar ve gizli odaları birbirine bağlayan gizli yolların olduğu bu kale gibi şato; “eski açılımın kapatılıp yeni açılımın başlatılmasında tarihi rol” alabilir. Abdullah Öcalan için İmralı’dan çıkarılıp Kasrı Kanco’da “ev hapsine alınma” adımı atılır. Böylece, Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu’nun dindar Kürtleri’nin de algısı avlanır.
Kürtler çok sevinirler.
“Süreç yürüyor” derler.
Öcalan sopayı alır.
Demirtaş’ı döver.
Kandil’in kemiğini kırar.
Oylar, Tayyip’e döner(!)
Hepsi işte o yüzde 4 oy!
Dönse, tamam.
276 milletvekili ediyor.
Öcalan, sopayla döver.
Bu anlama geliyor.

* * *

Sizi bilmem.
Benim kusasım geliyor.
Bebek katili deniyordu.
Şimdi kurtarıcı yapılıyor.
Bir “acze düşme” ifadesi.
Öcalan’dan kendi elinle büyüttüğü HDP’yi, Kandil’i, PKK’yı öldürmesini bekliyorlar.
Apo, bile bunu yemez.
Eline sopa ver.
Önce sana vurur.

IŞİD ile DEAŞ (!)


Medya; gazeteler, tv’ler IŞİD diyordu. Üniversiteler, profesörler, analizciler de IŞİD diye yazıp söylüyordu. Çünkü Türkçesi buydu. Ve bizler Türkiye’de yaşıyor, Türkçe anlaşıyorduk. IŞİD’in I’sı: Irak. Ş’si: Şam (Yani Suriye) İ’si: İslam. D’si: Devlet. Yani: Irak ve Şam İslam Devleti. Bir gün Cumhurbaşkanı, “nereden çıkardınız bu IŞİD lafını” diye gazetecileri azarlayıp “onun adı DEAŞ” dedi. Başbakan da “DEAŞ” diye tekrarladı, gazeteciler de hemen papağan oldu; “DEAŞ” diye yazmaya başladılar. DEAŞ örgütün Arapça; “Davala al-İslamiye fil-Irak eş-Şam” diye yazılıp söylenen isminin baş harfleri oluyor ancak onun da doğrusu “DEAŞ” değil “DAEŞ” olması gerekiyor. Gazete köşe yazarı Kadri Gürsel, “Cumhurbaşkanı’nın IŞİD yerine DEAŞ demeyi tercih etmesinin nedeni bu baş kesen ve dünyaya yayınlayan terör örgütünden bahsederken İslam sözcüğünün kısaltılmış halini bile ağzına almamak olmalıdır” diye tahminini yazdı. Kadri Gürsel, tweet attı gerekçesiyle yazarı olduğu Milliyet’ten kovuldu. Milliyet’in sahibi büyük işadamı evindeki hizmetçilere de “IŞİD” demeyi yasaklatmış, “DEAŞ” dedirtiyormuş.