Soru 1:
400 milletvekili istiyorsunuz. Aldınız diyelim. Ne yapacaksınız da terör bitecek?
Soru 2:
O şeyi, neden şimdi yapmıyorsunuz? Elinizi tutan mı var?
Soru 3:
O şey, her ne ise, 13 yıldır neden yapmadınız?
Soru 4:
Öcalan ile yıllardır masa kurdunuz. Görüştünüz. PKK’dan haber getirip götürdünüz. PKK’yı spor kulübü mü zannettiniz?
Soru 5:
PKK’nın silah yığınağı yaptığını bildiğiniz halde ve sizlere bu konuda bilgi geldiği halde neden seçimlere kadar kılınızı kıpırdatmadınız? Askerin garnizondan, polisin karakoldan çıkmaması için valilere niçin emirler verdiniz?
Soru 6:
13 yıldır yönettiğiniz ülkemizi iç savaş alanına döndürmenin karşılığı olarak hâlâ oy istemeye hangi yüzle çıkıyorsunuz?
Soru 7:
Seçimlerden sonra ne oldu da son 4 yıldır görüştüğünüz PKK ile bozuştunuz?
Soru 8:
Öcalan- PKK- HDP ile görüşmeleriniz sırasında PKK, her seferinde “Öcalan’a verdiğiniz sözleri yerine getirmiyorsunuz silaha sarılacağız” diye açıkça ilan ve tehdit ettiği halde onun saldıracağını hesap edip neden bir gelecek planı yapmadınız? Siz gelecek planı yapmadığınız için her gün şehit sayısının 15’e çıkabileceğini bilmiyor muydunuz?
Soru 9:
Bilmiyordunuz ise şimdi devleti yönetmek ve yönetirken yine ülkeyi gelecek planlarından yoksun bırakmak için hangi yüzle 400 milletvekili istemektesiniz?
Soru: 10
PKK ve Öcalan ile yaptığınız görüşmelerin tutanaklarını halka ne zaman açıklayacaksınız?

* * *

Bu; “gelecek planı niçin yapmadınız da ülke Suriye, Irak, Libya benzeri iç savaş ateşinin içine düştü” ana sorusunu; birer gün arayla şehit olan 16 asker ve 15 polisin acılar içinde kaldırılan cenazelerine donuk gözlerle bakıp cevapsız bırakmaktalar.
Iğdır haberliydi.
Bağırıyordu.
PKK oradaydı.
Biliniyordu.
Iğdır-Kars-Ardahan hattında Türkler batıya göç ediyordu. Kürt kökenli vatandaşlar onların terk ettiği kentlere akıyordu. Iğdır Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın bir olup “Tek Millet- İki devlet” diye gururlandığı umudun köprü başıydı. Iğdır, Türkiye’yi Azerbaycan’a bağlayan Nahçivan’a sınırdı. 15 polis de Iğdır’dan Dilucu Sınır Kapısı’nda görev yapan arkadaşlarına yardıma koşuyordu. PKK’nın hain tuzaklar döşediğinden haberliydiler. PKK polis araçlarını her gün çapraz ateşe alıyordu. Ankara’dan zırhlı araç istemişler, o zırhlı gelmemişti.
Bombalar haindi.
Uzaktan patlatıldı.
Asfalt yolun sağına 1 ton ağırlığında güçlendirilmiş mayını uzaktan haince patlatanlar yaya olarak nereye nasıl kaçtı? Iğdır’da evlere mi sığındılar? Yoksa İran’a ya da Ermenistan’a mı kaçtılar, korunuyorlar?
A planı!
B planı!
C planı!
Niçin yoktu?

* * *

Son soru:
Gelecek planı yapmadınız.
Hazırı yediniz, bitirdiniz.
400 istiyorsunuz?
Hangi yüzle?

Boynu kalın!
Ruhu karanlık!


Toplanmış, kurgulanmış, kışkırtılmış 40- 50 kişinin lideri olup Hürriyet Gazetesi’ne taşlı-sopalı baskın verdiren Boynukalın adlı AKP milletvekili için partisi ne karar verecek? Onu; “bu yaptığın anayasaya, parlamenter demokrasiye, siyaset ahlakına, hukuka, kuvvetler ayrımı ilkesine, parti ilkelerine, akıl ve mantık ölçülerine, Meclis’te yaptığın yemine aykırıdır. Sen partimizin yüz karası oldun. Seni partimizden atıyoruz. Milletvekili olman için yeniden listeye koymayacağız. Senin boyun kalın, ruhun karanlık” dedi mi? Niçin demedi? Demek için ne bekliyor? Kimden izin bekliyor?