Ülkemiz siyasal ve ekonomik bir çalkantı içinde. Günümüz cumhurbaşkanının takkeli Umre gezisini izleyen günümüz başbakanının ABD gezisi, TBMM’de İç Güvenlik Yasa tasarısı çekişmeleri yanında İmralı-Kandil-HDP üçgeni sıcaklığı ortamın gerginliğini yoğunlaştırmaktadır. On emir’in ülkemizin varlığı ve geleceği yönünden açık olduğu tehlikeler, seçim getirileri gözetilerek, saklanmaya çalışılmaktadır. Irak-Musul olaylarına Türkiye’nin katılımı da ayrı bir sorundur. Doların RTE konuşmalarıyla yükselen çizgisi, getirdiği yitiklerle zararlar AKP anlayış ve amacındaki sakatlığı ortaya koyan yeni belirtilerden biridir.
Yazar Yaşar Kemal’in sonsuza göçüşünde gördüğü ilgi çok kimseyi, özellikle Kürtçüleri ve destekçilerini uyarmalıdır. ATATÜRK’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” özdeyişini anlamak istemeyen ayrılıkçılar hiçbir ayrım gözetmeden Yaşar Kemal‘in uğurlanmasını iyi değerlendirmelidir. O ne kadar Kürt ise onu uğurlayanlar da o kadar Türk’tü. O ne kadar Türk ise onu uğurlayanlar da o kadar Kürt idi. Amaçları Apo’ya özgürlük, Apo yönetiminde siyasal örgütlenme, özerk bölgesel yönetim, ABD desteğiyle Sevr’i dirilten “Büyük Kürdistan” olanlar yaşamlarındaki özgürlük, varlık ve konum renklerini yadsıyıp Türkiye’yi yuvarlak sözler ve demokrasi sömürüsüyle yıkmak yolundadır.
İktidardan yüreklenen saltanat ve hilâfet özlemcisi gerici ve tutucular, lâik cumhuriyet karşıtları, Üsküdar’da olduğu gibi kin ve nefret kusarak açıkça saldırıya geçtiler. Çağdışı kafalar, insanlıkdışı girişimleriyle karanlık ve kan çağrıları yapmaktadır. Günümüz cumhurbaşkanı da devletin şirkete dönüştürülmesi çağrılarıyla kürsülerdedir. Öte yandan Diyanet İşleri Başkanlığı 18 Mart Çanakkale Zaferi’ne ilişkin hutbede ATATÜRK’ü anmamayı yeğlemiştir. ATATÜRK sayesinde kurulan kurum O’nun sayesinde canlı kaldığını unutuyor. Kozmik oda olayları gün ışığına çıkıyor. İktidar değişse kim bilir daha neler oraya çıkacak?

Kaynaklar

Siyasal bağlamdaki bozuklukların kaynağı günümüz iktidarıdır. Konuşmaları, toplantıları, yasa önerileri, yan tuttukları ile yüreklendirdikleri bölücü ve yıkıcılarla Osmanlı düşkünü gerici ve tutucular alanı boş buldular. Terör örgütünü yan kabul edip ona resmiyet ve kişilik kazandırarak onunla görüşmelere oturmak bir devlet için en kınanacak tutumdur. Çözüm süreci ilişkileri tam bir siyasal peşrevdir. Terör örgütüyle ortak metin hazırlanmasıyla açıklanması, örgüt liderinin Diyarbakır’da halka seslenmesinin sağlanması önerilerinin gündeme gelmesi demokrasinin yozlaştırılmasıdır. Durum devletin saygınlığıyla bağdaşmıyor. HDP lideri PKK’ya silâh bıraktıracağını söylüyor. TBMM’nin bu kuruluş içindeki üyelerinin belirgin yanlılığı içtikleri antla bağdaşmayan ilişkilerini ve çalışmalarını da ortaya koymaktadır.
Bu arada muhalefet partilerinin haklı tepkisine neden olan önceki İçişleri Bakanı’nın “Anayasa’yı tanımadığını” açıklayan kötü konuşmasının savunulacak bir yanı, özürle giderilecek hiçbir yönü yoktur. Ne yazık ki iktidar adına konuşan grup sözcüsü onu savunmuştur. İçtiği andı tümüyle yadsıyan, Anayasa yoluyla devlete bağlılık ve saygıyla bağdaşmayan, kişilik niteliklerini ortaya koyan yakışıksız konuşma, kimlerin partizan düşünceler ve amaçlarla ne görevlere getirildiğini çok açık biçimde gösterdi. Diyarbakır Valiliği, Başbakanlık Müsteşarlığı işlem ve eylemleriyle, kafa yapısıyla iktidar uyumunu kanıtlamakta idi.

Yalanla yaşanmaz

Başbakan yardımcısıyla Apo’cuların Dolmabahçe’de açıkladıkları on buyrukta geçen “yasal ve anayasal güvence” her yurttaş için aynıdır. Bugün, öldürenlerine alkış tutarak dışladıkları Türkler için olanlar, hiçbir ayrım gözetilmeden Kürt ırkçılığı yapanlar için de aynen vardır. Ayrılıkların güvencelerinin istendiği anlaşılmalı, bilinmelidir. Cumhuriyetin gerçekleştirdiği birlik ve kaynaşma çözülmektedir. Türk Ulusu’nu “anlayışsız, bilinçsiz” yerine koyan sözde ortak metin, amaçlanan Anayasa ve yasalar siyasal gömütün malzemeleridir. Yalanlara kanmak, her tür kötülüğe katlanmaktır. AKP’lilikten vazgeçemeyen cumhurbaşkanının partizan konuşmaları, oy istemesi, siyasal tartışmalara girişip suçlamaları ibretle izlenmektedir. 21 Mart bir gösterge olacaktır.