“Bunlar dindar değil, dinci... Din, iman edebiyatı yapıp köşeyi döndüler! Sadece kendileri değil, bütün ahbapları, yandaşları da köşeyi döndü.”
Seçim çalışmalarını sürdüren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Ankara’nın çeşitli ilçelerinde halkla buluşması sırasında söyledi bunları...
Kılıçdaroğlu’nun bazı siyasileri bu şekilde suçlaması, okurlarımın sürekli sorduğu bir soruyu aklıma getirdi:
“Dindarlık nedir, dincilik nedir?”
Bu soruya cevap verecek en yetkili, en önde gelen din adamlarından biri, ilahiyat uzmanı Prof. Yaşar Nuri Öztürk’tür. Onun görüşlerini (özetleyerek) naklediyorum. Şöyle diyor:

* * *

“Dindarların en zararlı düşmanı dincilerdir!
Dinci, dindarın en yüce, en kıymetli sermayesini kirleten, çalan, istismar eden bir namerttir!
Dinci, dindarın hayatı pahasına koruduğu ve yaşama sebebi bildiği yücelikleri birer maske gibi kullanarak hesaplarını denk getirmeyi esas alan, hayasız bir hırsızdır, gaspçıdır.
Dincilik; dini, çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır, ne de imanı!
Dincinin dini-imanı, tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır. Dincilik, tarihin en verimli ama en namussuz iş koludur. Dinci ise bu sanayi kolunu meslek edinmiş olanların adı-unvanıdır.”

* * *

“Ne yazık ki, tek kutuplu dünyanın süper zalimleri, sömürülerine destekçi bulmak için, dinci sektörün her türüyle işbirliği içine giriyorlar. Özellikle, kendilerine ‘İslâm dünyası’ diyen aldatılmış kitlelerin aymazlarıyla...
İtham ve iftira, dincinin temel ibadeti, var oluş nedenidir!
... Dinci, itham ve iftirayı ‘fi sebîlillah’ (Allah yolunda) yaptığını söyleyerek, alçaklığı akıl almaz bir iblislikle kutsallaştırır. Bu alçak sanayi koluyla bütün bu gerekçeleri unutmadan mücadele etmeliyiz.”

Baykal ne yapıyor?
Daha birkaç yıl önce parlak bir siyaset adamı olan Deniz Baykal, şimdi ne yapıyor, bilen var mı?
Zaman insanlara her şeyi unutturuyor.
CHP’den milletvekili adayı olan Deniz Baykal, seçim bölgesi Antalya’da ilçelere, mahallelere geziler yaparak seçim çalışmalarını sürdürüyor.
Baykal, geri plana düşmesine rağmen önemli bir siyasetçi. Ne düşünüyor? Nedir durumlar?
Erdoğan’ı açıkça taraf tutmakla eleştiren Deniz Baykal diyor ki:

* * *

“Bir maç oynanıyor. Maçın hakemi ortaya çıkıp top koşturuyor. Kendi oynuyor, topa müdahale ediyor. En sakıncalı ayrımcılığı bu ülkenin cumhurbaşkanı yapıyor. AKP’nin eş genel başkanı gibi çalışıyor. Bir cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır.
Kutsal kitap meydana sokulmaz. Sokulursa, sen bitmişsin demektir. Bunu o kitapla kapatamazsın. Neden Kuran’ı kullanıyorsun?
Papa’yı örnek göstermen de yanlış. Papa mütevazı bir din adamı. Öyle özel uçağı
filan yok.
12 yıl iktidar olmuşsun, ülkeyi yönetmişsin, gitme zamanın gelmiş, ne var bunda? Niye bunu sindiremiyorsun?
Bütün bunların ortaya atılması, hesap vakti geldiğinden, çarelerinin tükendiğindendir.”

* * *

“Erdoğan anladı tek başına iktidar olamayacağını... Baktı, gördü, Davutoğlu ile bu iş olmuyor. İndi meydanlara, miting yapıyor. Erdoğan kaybetmek korkusu içinde!
CHP’nin hedefi tek başına iktidar olmak. Fakat, oldu da bir koalisyon hükümeti kurmak gerekti...
O zaman kesin olarak Tarım Bakanlığı’nı CHP’nin alması gerekiyor. Neden?
Çünkü ülkenin kalkınması için önce çiftçinin durumunu düzeltmek gerekiyor.
Bu ülkede ‘tarım battı’ diyorlar ama böyle bir şey yok. Tarım batmadı, sadece ÇİFTÇİ BATTI... Siz hiç batan tohumcu, fideci gördünüz mü? Ben görmedim. Çiftçinin durumu giderek kötüleşiyor. İşte biz ülkeyi düzeltmeye çiftçiden başlayacağız.”

Te­bes­süm

“Yaşanmaya değer mi?”
Sarışın kadın, arkadaşına anlatır:
“Sabah kalktım, moralim bozuktu. ‘Bu hayat yaşanmaya değer mi sanki?’ diyerek, 100 Aspirin içip intihar etmek istedim. Kendimi çok, ama çok kötü hissediyordum!”
Arkadaşı bağırır:
“Aman Tanrım, sonra ne oldu?”
Sarışın:
“İlk iki tane Aspirin’i içtikten sonra kendimi ‘iyi’ hissetmeye başladım!”

Gü­nün Sö­zü

Demokrasi ve adalet dudaklarda, yokluk ve sefalet sokaklarda!