Adı, Niko Kovi...
1953 yılında İstanbul Kınalıada’da doğdu.
Avusturya Lisesi’nde okurken Vefa’da futbola başladı.
İzmirspor’a karşı ilk formayı giydiğinde 16 yaşındaydı.
Başarılıydı. Atina AEK takımından transfer teklifi aldı ama Türkiye’den ayrılmak istemedi.
Bir sezon sonra...
Vefa Kulübü borçları nedeniyle bazı futbolcularını satılığa çıkardı. Bunlardan biri de Niko idi; Beşiktaş’a transfer oldu.
Dönem...
Kıbrıs Savaşı’nın yaşandığı dönemdi.
İşte...
O günlerde bir gün olsun Niko’ya Rum kimliği nedeniyle küfür edilmedi.
Yazmalıyım:
Kıbrıs çıkarmasının yapıldığı günlerde Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe arasında geliri Türk Ordusu’na verilecek maç oynanacaktı. Beşiktaş Teknik Direktörü Metin Türel, 21 yaşındaki futbolcusu Niko’yu yanına çağırdı, “Ne olur ne olmaz biri tribünden bir şey, seni oynatmayacağım; sakat olduğunu söyleyeceğim” dedi.
Niko bu maçlara çıkmadı.
Fakat... Haber duyulunca Metin Türel, ayrımcılık yapmakla itham edildi; basın, kulübe tepki gösterdi. “Niko bizim çocuğumuz, evladımız” diye makaleler yazıldı.
Niko bu olaydan sonra oynadığı maçta taraftarların büyük desteğini aldı...
İşte...
O günlerde Niko, A Milli Takım formasını giydi.
Kimse “Bir Rum’a milli forma verilir mi” diye düşünmedi bile.
Türk Futbolu’nun efsanevi sol beklerindendi; kafa golleri meşhurdu.
Niko Kovi...
Bugün yaşamını Yunanistan’da sürdürüyor.
Bugün...
Türkiye-Yunanistan maçında Paris’te IŞİD terörüyle can verenler için yapılan saygı duruşundaki kimi Türk taraftarlarının yaptığı saygısızlığı konuşuyoruz.
İşte...
Bu saygısızlığın nedenidir Niko’nun anavatanında değil de, Yunanistan’da yaşamasının nedeni...
Nerden nereye geldik...

Rol modelleri


Paris için yapılan saygı duruşundaki saygısızlık şaşırtıcı değil.
Araştırmalar ortaya koymadı mı:
Türkler; Rum, Ermeni, Yahudi komşu istemiyor.
Mesele sadece din değil...
Ankara’da IŞİD saldırısı sonucu ölenler için Konya’daki milli maçtaki saygı duruşunda da benzer saygısızlığa tanık olmadık mı?
Gerçekle yüzleşelim:
Türklerin yüzde 60’ı Kürt komşu istemiyor.
Türklerin yüzde 57’si ateist komşu istemiyor.
Türklerin yüzde 87’si eşcinsel komşu istemiyor.
Hoşgörü bu toprakları terk etti.
Toleransın yerine “ötekinin” ölümünü hoş gören bir anlayış geldi.
Evet... İnsani değerlerimiz erozyona uğradı.
Neden bu hale geldik?
Bu ülkenin kültürel yapısını kimler bozdu?
Örneğin...
Bu ülkenin yarınının “rol modeli” kim?
- “Çıktı bir tanesi af edersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu” sözünü kim sarf etti?..
- “Biz Yezidi de olsa insana insan olduğu için yine değer veririz” sözünü kim sarf etti?..
Kim sürekli Alevi düşmanlığı yaptı?
Kim sürekli gazeteleri-gazetecileri hedef gösterdi?
Berkin Elvan’ın annesini yuhalatan o değil miydi?
Sadece o mu?..
Ak troller’in sosyal medyada her gün yaptıkları farklı mı?
Danışmanın vatandaşı tekme tokat dövmesi farklı mı?
Yandaş gazetecilerin köşelerinde her gün birinin kellesini istemesi farklı mı?
“Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım?” diyen bir AKP’li Sağlık Bakanı’nı görmedik mi?
Uzatmaya gerek var mı; Ali İsmail’i döverek öldüren “makbul vatandaşı” böyle yarattılar!
Ayrımcılık, ötekileştirme ve kutuplaştırma gündelik hayatın olağan parçası haline getirdiler.
Stadyumdaki saygı duruşundaki saygısızlığa neden şaşırıyorsunuz ki...
Ve...

İşin özü şudur


Konya’daki stadyumda da saygısızlık oluyor.
İstanbul’daki stadyumda da saygısızlık oluyor.
Bu saygısızlığın altında şiddet olgusu var.
Artık...
Evde, sokakta her yerde artan sıklıkla yaşanılan bu şiddetin temelinde ne var?
Bu soruyu; işsizliği, yoksulluğu, eşitsizliği artıran yaşadığımız ekonomik sistemden bağımsız düşünebilir miyiz?
Ekonomik sistemi, kültürel ve sosyal öğelerden bağımsız değerlendirebilir miyiz?
Hayır.
Ekonomik sistemin yarattığı fakirlik, güvencesizlik, umutsuzluk; ahlaki ve psikolojik aşınmaya neden olduğu bir gerçektir.
Bunun şiddete/suça/ ahlaksızlığa dönüştüğü bir gerçektir.
Evet...
AKP iktidarında daha sertleşen neoliberal politikalar; yüksek oranda eşitsizliğe, dışlanmaya, yoksulluğa ve yabancılaşmaya yol açtı; ve bunlar şiddet dalgaları doğurdu/doğuruyor.
Örneğin...
Öldürülen, dayak yiyen, tecavüze uğrayan kadın sayısının artmasıyla stadyumlardaki tepkinin sebebi özünde aynı.
Yani...
Ekonomik sistemler sadece piyasa işleyişini değil; toplumsal-kültürel ilişkileri de (itibarıyla bireyin özel yaşamını da) derinden etkiliyor.
Keza...
Etnik-kimlik siyasetini “kaşıyan” neoliberal sistemi analiz etmeden stadyum saygısızlığını doğru tahlil edemezsiniz.
Evet...
Şiddet ile neoliberalizm arasındaki yakın ilişki vardır.
Bu ekonomik sistemin dayattığı zorluk, “Şiddet kültürünü” doğurdu/ doğurmaya devam ediyor.
Lümpenleşme; bağnazlık- varoşluk- bayağılık ülkenin dört yanını kuşattı/kuşatıyor.
Diyebilirsiniz ki...
“Aynı ekonomik sistem Avrupa’da da var; orada şiddet-saygısızlık neden bu
derece değil?”
Aradaki fark...
Bizim feodal toplumdan bu vahşi-çarpık sisteme hızlı bir geçiş yapmamızdır.
“Kumarhane ekonomisi” kültürel dokuyu/toplumsal değerleri darmadağın etti.
AKP eliyle bu çarpık sistem sürdükçe şu sözü daha çok edeceksiniz:
“Bu kadar da olmaz artık!”