Yazının başlığını açıklayacağım...
Önce size Yaşar Kemal’i anlatmalıyım...
Yaşar Kemal’in “Demirciler Çarşısı Cinayeti”; “o iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler” cümlesiyle başlar ve aynı cümleyle biter!..
Dünyayı dolaşan genç bir adam günün birinde güzel bir şehre gelir. Bu şehrin insanları dünyanın en konuksever insanlarıdır. Atları da dünyanın en güzel atlarıdır. Tüm şehir halkı mutludur. İnsanlara ve atlara hayran kalan genç adam bir süre sonra  bu mutluluk şehrinden ayrılır. Yıllar sonra,  yaşlılığında yine o şehre gelir ve gördüklerine inanamaz. Her şey değişmiştir; o iyi insanlardan ve güzel atlardan eser kalmamıştır. Ovalar, çayırlar, ahırlar bomboştur. Herkes mutsuzdur; selamını bile alan yoktur. Gezgin adam yaşlı bir adama yaklaşıp sorar; “ne oldu?” Yaşlı adam şöyle der: “O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler.”
Evet...
Adaletin, eşitliğin, özgürlüğün olduğu altın çağ geride kalmıştır; mert, yiğit, onurlu, çalışkan, yardımsever insanlar çekip gitmişlerdir. Geride kalan, kokuşmuş bir düzendir..!
Evet...
Yaşar Kemal kimine göre, natüralist köy romanı yazarı.
Yaşar Kemal kimine göre, Çağdaş Türk Edebiyatı’nın en büyük yazarı.
Yaşar Kemal kimine göre, Anadolu’yu tüm folkloruyla dünyaya taşıyan evrensel yazar.
Yaşar Kemal tüm eserlerinde bozulmayı/yozlaşmayı/çöküşü ve itibarıyla güzelliğin, iyiliğin, sevginin nasıl yitip gittiğini yazdı.
“Akçasaz’ın Ağaları” ya da “Binboğalar Efsanesi”ne açıp bakın; kapitalist düzenin başlamasıyla yitirilen değerler çırılçıplak karşınıza çıkar.
Yaşar Kemal; kapitalizmin, insanı ve doğayı nasıl yok ettiğini hayatın tüm gerçekliğiyle gözler önüne serdi.  En büyük değer; para’ydı artık...
Yaşar Kemal’in bu bakış açısı gözardı edilebilir mi?

Kimdir İnce Memed?

Yaşar Kemal sadece insanın, kurumların çürümesini/yozlaşmasını yazmadı. Herhalde Türk Edebiyatı’nda; dağları, ovaları, bataklıkları, ağaçları, otları, böcekleri, kuşları, köpekleri yani tüm doğayı romanlarında şiirsel bir dille anlatan bir başka yazar yok.
(Hiç unutmam; bir “tarihçi-gazeteci” televizyon ekranında, “adam sayfalarca bir yaprağın düşüşünü yazıyor, böyle roman olur mu” diye isim vermeden Yaşar Kemal’i eleştirmişti! Zavallı sanıyordu ki, roman sadece konu’dur! Geçelim. Türkiye’nin kalite çıtası maalesef bu derece düştü!)
Evet....
Yaşar Kemal’in romanlarında bozulan sadece insan değildir; “temiz, yabanıl, el değmemiş büyük bir Tanrı bahçesi” doğa’nın yok edilişi de anlatılır. Çukurova’nın simgesi artık ulu kartal değil, sivri sinektir!
Romandaki ilerici Derviş Bey sanki bugünleri görmüştü; “yakında bir kuru toprak kalacak bir de bomboş bir gökyüzü. Ne ot, ne çiçek, ne çalı, ne kurt, ne börtü böcek...”
Evet...
Yaşar Kemal, kapitalizmin Türkiye’deki gelişmesinde çok büyük katkısı olan Çukur- ova bölgesindeki bu zorunlu dönüşü tüm ideolojik yönleriyle destancı bir dille yazdı.
Bugün Türkiye kadın mücadelesine tanık oluyor. Yaşar Kemal’in romanlarındaki kadın kahramanlar unutulabilir mi?
“Gizli kahramanları” yörük/Türkmen/Alevi kadınlardır! Ağaların evlerini basan, beyleri yok eden ve İnce Memed gibi eşkıyalara sahip çıkan hep bu yiğit kadınlardır.
Ve evet...
“İnce Memed”siz Yaşar Kemal anlatılabilir mi?
“İnce Memed”siz Yaşar Kemal anlaşılabilir mi?
Bugün AKP ile “gerdeğe girerek” Yaşar Kemal övgüsü yapılabilir mi?
O çelimsiz görünümlü, başkaldırının sembolü “İnce Memed”, sadece sömürüye karşı çıkmaz, ortaçağ ideolojisiyle/hurafesiyle de kavga etmez mi?
İçinde “mücadele” sözcüğü geçmeden, düzen eleştirisi yapılmadan Yaşar Kemal anlatılabilir mi?

Yaşar Kemal’in daveti

Yaşar Kemal’e göre İnce Memed,  “mecbur adam”dır!
Mücadeleye mecbur kalmıştır: Haksızlığı sessizce kabul edemez; kadere boyun eğmez! Bu nedenle Battal Ağa, İnce Memed’e şöyle der; “İnsanoğlunun içinde bu kurt oldukça, insanoğlu ne olursa olsun yenilmeyecek.”
Bir Köroğlu’dur ya da bir Dadaloğlu’dur “İnce Memed”...
Yaşar Kemal, tüm eserlerinde sömürüye-yozlaşmaya karşı insanları mücadeleye çağırır: “Ne olursa olsun, her biçim sanatın birinci işi başkaldırmaktır. İşte kökeninde başkaldırı olan sanat, çağımızın ilerici insanlığı ile başkaldırdıkça kalıcılığını gerçekleştirecektir.”
Romanlarında şu gerçeği yazdı: Feodal şiddet; daha vahşi, fakat bireysel; kapitalist şiddet; dolaylı, fakat kitleseldir. Bu canavarı alt etmenin (örneğin “Akçasaz’ın Ağaları” romanında olduğu gibi) iki türlü yolu vardı:
Birincisi, Pir Sultan Abdal ve Dadaloğlu şiirleri okuyan Arzuhalci Ali Efendi’nin gelenekçi direnme yolu. İkincisi, Traktör İşçileri Sendikası Başkanı Habip Usta’nın çağdaş devrimci yolu.
Yaşar Kemal birlik’ten yanadır.
Yaşar Kemal yoksullardan yanadır.
Yaşar Kemal mücadeleden yanadır.
Yaşar Kemal devrimden yanadır.
Şimdi... Bugün...
Yine aynı oyun...Yine aynı plan...
Yine aynı imaj çalışması sahneye kondu:
İçini boşaltarak yüceltme!
Nazım Hikmet mi dediniz; bunlara sorarsanız, romantik bir şairdir. Sanırsınız, aşk nedeniyle 13 yıl hapis yattı!
Aziz Nesin mi dediniz; bunlara sorarsanız salt bir gülmece yazarıdır!
Şimdi aynı sözleri Yaşar Kemal için sarf ediyorlar! Övgü yarışındalar ama içini boşaltarak yapıyorlar bunu.
Kim mi yapıyor bunu:
Bellek siliciler!..
Diyoruz ki, unutturamazsınız:
Yaşar Kemal toplumcu/ sosyalist yazardır.