CHP’­yi hep uya­rı­yo­rum.
Oy­sa... Sa­ka­lım da var din­le­te­mi­yo­rum.
Ta­ri­hin sar­ka­cı sağ­dan so­la ge­li­yor; dün­ya so­la ka­yı­yor.
Ne­oli­be­ral po­li­ti­ka­lar bit­ti. Pi­ya­sa­yı re­fa­hın önü­ne ko­yan, sos­yal ada­le­te sır­tı­nı dö­nen, yok­sul­la­rı ve emek­çi­le­ri dış­la­yan vah­şi ka­pi­ta­lizm öm­rü­nü dol­dur­du.
Evet... Ka­pi­ta­liz­min ana­va­ta­nı Av­ru­pa top­lum­la­rı ar­tık yü­zü­nü so­la dö­nü­yor. Sağ po­li­ti­ka­la­rı sol ta­be­la­lar­la sür­dü­ren si­ya­set­çi­ler tek tek si­li­ni­yor.
Ar­tık... Kim­se Bla­ir’­in, Pa­pan­dre­u’­nun Schrö­de­r’­in yü­zü­ne bak­mı­yor. Sa­vaş­lar­dan, zen­gin­ler­den, kim­lik po­li­ti­ka­la­rın­dan me­det uman­lar ta­ri­hin çöp se­pe­ti­ni boy­lu­yor.
Yü­zü­nü emek­ten ya­na pay­la­şım po­li­ti­ka­la­rı­na dö­nen­ler ka­za­nı­yor..
De­dim ya din­le­te­mi­yo­rum; “A­li Ba­ba­can ade­ta CHP’­li­” di­ye­rek AK­P’­nin eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rı­na öv­gü­ler dü­zen­ler din­ler mi?
Ba­kı­nız...
Av­ru­pa­’nın en kök­lü sol par­ti­le­rin­den İn­gi­liz İş­çi Par­ti­si ye­ni li­de­ri­ni seç­ti: Je­remy Corbyn.
65 ya­şın­da­ki Corbyn 450 bin üye­nin yüz­de 60 oyu­nu ala­rak kar­şı­sın­da­ki üç ada­yı açık ara fark­la geç­ti.
Bu bü­yük sür­priz ol­du. Zi­ra Mark­sist Corbyn, par­ti­yi yıl­lar­dır sol adı­na yö­ne­ten ka­fay­la kav­ga eden isim­di. Şöy­le:
Özel­leş­tir­me­ye kar­şı, ulaş­tır­ma­dan ha­ber­leş­me­ye ka­dar kri­tik sek­tör­ler­de ka­mu­laş­tır­ma­la­rı sa­vu­nu­yor.
Re­fa­hı zen­gin­le­re kriz­le­ri yok­sul­la­ra bö­lüş­tü­ren her tür­lü po­li­ti­ka­yı yan­lış bu­lu­yor.
Ke­mer sık­ma po­li­ti­ka­la­rı­na kar­şı. Ver­gi ka­ça­ğı­nın ön­len­me­si­ni, zen­gin­le­rin ver­gi­le­ri­nin ar­tı­rıl­ma­sı­nı sa­vu­nu­yor.
Üni­ver­si­te harç­la­rı­na kar­şı. Yük­sek ki­ra­la­rın kon­trol edil­me­si­ni öne­ri­yor.
İn­gil­te­re­’nin em­per­ya­list po­li­ti­ka­la­rı­na kar­şı. (Bu yüz­den ka­tıl­dı­ğı sa­vaş kar­şı­tı gös­te­ri­de gö­zal­tı­na bi­le alın­dı.) NA­TO­’dan çı­kıl­ma­sı­nı is­ti­yor; Irak sa­va­şı­na, Su­ri­ye­’ye mü­da­ha­le­ye, İra­n’­a yap­tı­rım­la­rı­na kar­şı. Irak­lı­la­r’­dan özür di­len­me­si­ni, ül­ke­yi 2003’te sa­va­şa so­kan ken­di par­ti­si­nin li­de­ri Tony Bla­ir’­in yar­gı­lan­ma­sı­nı is­ti­yor.
Kı­sa­ca­sı... Biz­de li­be­ral­le­rin “dar­be­ci­”, “es­ki ka­fa­lı­”, “mar­ji­na­l” ilan et­ti­ği fi­kir­le­ri sa­vu­nu­yor Corbyn!

Oğ­lu Türk fir­ma­sın­da


Sa­de­ce po­li­ti­ka­la­rı de­ğil özel ha­ya­tı da bir baş­ka...
Mec­li­s’in en az har­ca­ma ya­pan mil­let­ve­ki­li.
Ara­ba­dan çok bi­sik­let kul­la­nı­yor.
Üs­tün­de an­ne­si­nin ör­dü­ğü ka­za­ğı gö­re­bi­lir­si­niz ya da pa­zar­dan al­dı­ğı ucuz göm­le­ği!
An­ne­si de­miş­ken, Corb­yn’­in an­ne ve ba­ba­sı da po­li­tik; bir dö­nem ba­rış yan­lı­sı ey­lem­ler­de yer alı­yor, oğul­la­rı­nı da öy­le ye­tiş­ti­ri­yor­lar.
Hep sa­kal­lı, tı­raş ol­ma­yı sev­mi­yor. (De­mek ki İn­gi­liz­ler sa­ka­lı­la­rı din­li­yor!)
Ko­yu Ar­se­nal ta­raf­ta­rı...
Oğ­lu­nun ge­mi­le­ri yok; bir Türk bil­gi­sa­yar şir­ke­tin­de ça­lı­şı­yor.
Cid­di ama ko­nuş­kan; İn­gi­liz so­ğuk­kan­lı­lı­ğı­na inat tut­ku­lu bir adam Corbyn.
Ken­di­ni li­der­den çok ne­fer ola­rak ta­nım­lı­yor. Kol­lek­tif ha­re­ke­te ina­nı­yor, hep “bir­lik­te
yap­ma­k”­tan söz edi­yor.
Corbyn mü­te­va­zı­lı­ğıy­la par­ti­ye uzak bir­çok ki­şi­nin des­te­ği­ni alı­yor.
Dün­ya­nın bu­gün­ler­de bah­set­ti­ği Corb­yn’­i ta­nı­mam as­lın­da es­ki­ye da­ya­nı­yor.
Onun­la or­tak bir dos­tu­muz var...

Şey­da­’nın an­lat­tık­la­rı


Ar­ka­da­şım Şey­da Ta­luk 1997’de si­ya­sal ile­ti­şim ko­nu­sun­da mas­ter için İn­gil­te­re­’ye git­ti; İş­çi Par­ti­si­’nin yıl­lar son­ra za­fer ka­za­na­ca­ğı ta­ri­hi se­çim­ler ön­ce­sin­de.
Bi­zim Şey­da, ta­bi­i ki böy­le he­ye­can­lı dö­nem­de eği­ti­mi bı­ra­kıp so­ka­ğa çık­tı. Se­çim kam­pan­ya­sın­da Corbyn için ça­lış­ma­ya baş­la­dı.
Şey­da, her fır­sat­ta bi­ze Corb­yn’­i an­lat­tı:
“O­nun in­sa­ni ta­ra­fın­dan çok et­ki­len­dim. İn­gi­liz si­ya­se­tin­de o yıl­lar­da bi­le bir ef­sa­ne ol­ma­sı­na rağ­men sı­ra­dan bir in­san ola­rak ya­şı­yor; bir­lik­te ça­lış­tı­ğı her­ke­se eşit dav­ra­nı­yor­du. Son de­re­ce mü­te­va­zı bir se­çim bü­ro­su var­dı. Ofis tam bir ko­mün gi­biy­di. Göç­men­ler­le ya­pı­lan top­lan­tı­la­rın ne­re­dey­se hep­si­ne gi­der­ken be­ni de ya­nın­da gö­tür­dü.
Bir ke­re­sin­de dö­nüş­te da­nış­ma­nı ve be­nim iti­raz­la­rı­mı­za rağ­men da­ki­ka­lar­ca park et­mek için yer ara­mış­tık. Ta­bi­i ki ara­ba­yı ken­di sü­rü­yor­du ve he­men bü­ro­su­nun önün­de yan­lış ha­tır­la­mı­yor­sam be­lir­li sa­at­ler­de park ya­sa­ğı var­dı. Da­nış­ma­nı ve ben ‘ne ola­cak park et iş­te­’ di­ye ıs­rar et­miş­tik. Ar­ka so­kak­lar­da park ye­ri arar­ken iki­mi­ze de ba­ya­ğı bir yurt­taş­lık der­si ver­miş­ti. Son­ra da ne­re­dey­se kü­lüs­tür de­ne­bi­le­cek ara­ba­sı­nı ba­ya­ğı uzak bir ye­re park edip bi­zi yü­rüt­tü.
Corbyn so­kak­ta ya­şa­yan bir po­li­ti­ka­cıy­dı. Pa­zar­la­rı ge­zi­yor­lar­dı, pub­la­rın ar­ka oda­la­rın­da göç­men­ler­le, sen­di­ka li­der­le­riy­le bir ara­ya ge­li­yor­du.
Corbyn de da­ha ön­ce ta­nı­dı­ğım tüm Mark­sist ho­ca­la­rım ya da po­li­ti­ka­cı­lar gi­bi tam bir halk in­sa­nıy­dı. He­men se­ni ken­di dün­ya­sı­na alı­yor, hiçbir hi­ye­rar­şik iliş­ki kur­ma­dan, eşit dav­ra­nı­yor­du. Ne sa­mi­mi ne de so­ğuk; sa­de­ce eşit!”
Şey­da; Türk­le­r’­in yo­ğun ola­rak ya­şa­dı­ğı Lon­dra­’nın Is­ling­ton böl­ge­sin­de ka­pı ka­pı do­la­şa­rak pro­pa­gan­da yap­ma tar­zı­nı ya da san­dı­ğa git­mek­te zor­la­nan yaş­lı­la­rı oy ver­me­ye na­sıl gö­tür­dük­le­ri­ni hep he­ye­can­la an­lat­tı bi­ze...
Türk seç­men­le­re da­ğıt­tık­la­rı Türk­çe mek­tup­la­rın­dan bi­ri­ni hiç unut­ma­dım; mea­len şöy­le di­yor­du:
“Sı­ğın­ma­cı­la­rın di­len­ci­ler gi­bi ya­şa­ma­ya na­sıl zor­lan­dı­ğı­nı gör­mek içi­mi ka­rar­tı­yor.
Fa­kat cid­di de­ği­şik­lik­le­rin ola­bil­me­si için bu hü­kü­me­tin de­ğiş­me­si ve mu­ha­fa­za­kar­la­rın git­me­si ge­re­ki­yor. 18 yıl­dır ül­ke­nin ida­re­si on­la­rın el­le­rin­de­dir ve bu dö­nem içe­ri­sin­de İn­gil­te­re, top­lum ola­rak en bö­lün­müş ül­ke ha­li­ne gel­di. Av­ru­pa­’da­ki fa­kir­le­rin dört­te bi­ri İn­gil­te­re­’de ya­şı­yor ve Is­ling­to­n’­da­ki bü­tün ai­le­le­rin yüz­de kır­kın­da ça­lı­şan ye­tiş­kin yok­tur.”
Ne der­si­niz?
Av­ru­pa­’ya ulaş­mak için yo­la çı­kan Ay­lan­la­r’­ın de­niz­ler­de bo­ğul­du­ğu, dün­ya­nın eko­no­mik ada­let­siz­lik­le kav­rul­du­ğu şu gün­ler­de Corby­nle­r’­e da­ha çok ih­ti­ya­cı­mız yok mu?
Evet...
CHP hâlâ kol­tuk kav­ga­sıy­la mı uğ­ra­şa­cak?
N’o­lur gö­rün ar­tık dün­ya­nın de­ği­şi­mi­ni; ha­va dö­nü­yor...