İçler acısı PİSA sonuçlarının açıklandığı günlerde, bir televizyonun ününe ün kattığı Hoca efendinin son açıklamaları medyada dönüyordu. Yeni bir kitap yazmış, onun duyurusunu yapıyor! ve şöyle diyor: “Millet de zannediyor ki İzmir’i bilmem kim kurtardı, ne bilmem kim kurtardı, salatı tefriciyyeyle kurtuldu!”
Öncelikle tüm samimiyetimle Hoca efendiden bir ricam var; söylediğine gerçekten inanıyorsa:
Kırk yıldır terör örgütüyle mücadele ediyoruz,
Ülkemiz kan gölüne döndü,
Her gün şehit haberleri geliyor,
Ekonomimiz altüst...
Hiçbir konuda yarınımızdan emin değiliz.
Hemen toplansınlar; bu salavatı kendi ifadesiyle, sayılarına, edep, adap ve usul konularına riayet ederek okusunlar; kimseyi bulamazsa kendisi okusun. Mesela Almanya gibi bir ekonomimiz olsun. Ve kurtulalım artık şu terör belasından...
Ancak şu soruyu da sormadan edemeyeceğim Hoca efendiye; Balkanlar başta olmak üzere, Osmanlı 22 milyon kilometre kare toprağını kaybetti. Madem İzmir’i salatı tefriciyye kurtardı, ya hu koskoca Osmanlı’da salatı tefriciyyeyi bilen yok muydu?
Ey Diyanet neredesin, her konuda illa bir FETÖ hadisesi mi yaşanmalı harekete geçmen için!

DUA EYLEMSİZ OLMAZ

Dua, ümit kavramının müteal/aşkın boyutudur.
Dua, Yüce Allah’tan taleptir.
Dua, isteklerin, muratların gerçekleşmesi için mutlak varlığa teslimiyettir.
Ancak...
Dua, pasif bir dileniş, pasif bir isteyiş değildir.
Dua, insanın iradesi ile büyük iradenin birlikte hareket etmesidir. Yani bir nevi paydaşlıktır.
Dua, bütün oluş şartları hazırlandıktan sonra, sonucun hayırla gerçekleşmesi için yaratıcıya yakarıştır.
Ezcümle, dua, tüm sorumlulukları yerine getirmeden “armut piş ağzıma düş” şeklinde asla anlaşılmamalıdır.
Tembel, miskin, asalak, kafasını çalıştırmayan, çağın ruhunu yakalayamamış toplumların, sadece dua ile ayakta kalmaları, daha doğrusu dua ile başarılı olacaklarını zannetmeleri en başta sünnetullaha (Allah’ın yasalarına) aykırıdır.
Diğer taraftan, dua ile birlikte ele alınması gereken “ilham” kavramı, Kur’an’a göre inanan ya da inanmayan tüm insanların pay aldığı bir kavramdır. Bir tek şartla: İlim varsa! Tam da bu noktada şu soruyu sormak gerekir: Neden pek çok buluş, keşif ve icatlar bilimsel seviyesi yüksek ülkelerden çıkıyor? “Gerçekten de insan ancak çalıştığının karşılığını alacaktır” ayeti buna en güzel cevaptır.
Gelelim İzmir’in kurtuluşuna... Atatürk’ün kararlı duruşu ve necip ordumuz olmasaydı; oturdukları yerden tefriciyyeyle iktifa etmiş olsalardı, şimdilerde, muhtemeldir Yunan topraklarında yaşıyor olurduk Hoca efendi!
Bize, Allah ne yapacaktır diye bekleme görevi verilmemiştir; Muhammed İkbal’in ifadesiyle, Allah “bizim ne yapacağımızı gözlemektedir.”

EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM

OECD tarafından her üç yılda bir gerçekleştirilen Uluslararası Öğrenci Performansı Değerlendirmesi yani PISA sıralamasında Türkiye yine geriledi.
72 ülke arasında 50. sırada yer aldık.
2003’ten çok daha gerilere gittik.
20 ülkede öğrencilerin sadece yüzde 1’inden azı, yüksek notlar aldı, bu 20 ülkeden biri de biziz. Matematikte ve fen bilimlerinde başarımız gittikçe düşüyor. Çok daha acısı, okuduğunu anlayamayan gençler yetiştiriyoruz!
Doğal kaynaklarımız yok.
Petrolümüz yok.
Altın yatağımız yok.
Özellikle enerjide ve birçok girdide dışa bağımlıyız.
Türkiye’nin sürdürülebilir bir şekilde büyüyebilmesi ve kırılganlığının azalması için; sosyal, siyasal, ekonomik, hukuki ve kültürel alanlarda yapısal dönüşümlere ihtiyaç var. “Bu iş bize ne dolar” ya da “dolsa ne olur dolmasa ne olur” demekle ancak komik duruma düşeriz. Türkiye’nin, artık, en önemli üretim faktörlerinden biri olarak kabul edilen, beşeri sermayesini geliştirmesi gerekiyor. Bu da; erdemli, bilgili, yetenekli, eleştirel düşünceye hâkim bireyler yetiştirerek mümkün kılınabilir. Yani insanı merkeze alan sosyal bir kalkınma hareketiyle...
Türkiye’nin mevcut kurumsal yapısını bilim temelli değil de, bin yıl önceki dinsel düşünce biçimi içinde ortaya konulmuş anlayışlara terk etmek; dünyanın bir yerlerinde sanal zekâ, daha verimli enerji kaynakları, üretim yapan robotlar, uzayda ülke kurma projeleri vb. pek çok çalışmayı görmezden gelmek demektir. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki açılmış mesafeyi yüzyıllara çıkarmak demektir.
Elinde duadan başka hiçbir imkân kalmadığını düşünen toplum, en sonunda nihilizme ve ateizme teslim olur. Çünkü bu tavırla devam ettikleri takdirde dua da işe yaramayacaktır.
(Yapılan hain terörü kınıyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, acılı ailelere sabırlar niyaz ediyorum.)