Hollywood’dan gelen çizgi roman uyarlamaları tam gaz devam ediyor...  Artık bütün sinemaseverlerin çok iyi bildiği gibi, çizgi roman dünyasının iki büyük devi var: Marvel ve DC Comics. Marvel, DC Comics’ten daha genç bir marka olmasına rağmen özellikle ikibinli yıllardaki sinema uyarlamalarıyla Hollywood’da zirve yaptı. Her bir filmiyle tek tek ördüğü kocaman bir Marvel evreni var şimdi ve birbirinin içinden geçen, kahramanların birbirleriyle etkileşim içinde olduğu filmlerle yoluna sağlam adımlarla devam ediyor.

DC Comics ilk süperkahraman Superman’e ve tarihin en popüler diğer bir süperkahramanı olan Batman’e sahip olmasına rağmen, yıllarca böyle bir sinematik evren yaratmayı düşünmedi. Ancak ikibinli yılların dünya seyirci profili, süperkahraman filmlerine ve çizgi roman uyarlamalarına olağanüstü bir ilgi duymakta. Gelen her yeni çizgi roman uyarlaması öncekilerin üzerine farklı bir şey yaratma derdinde. Bu yüzden DC Comics de birkaç yıl önce Batman, Superman ve diğer popüler süperkahramanlarını bir araya getirerek, Marvel’in “Yenilmezler”i (Avengers) gibi “Adalet Takımı”nı (Justice Leauge) oluşturmaya karar verdi. Dolayısıyla şimdi önümüze gelen DC filmleri tıpkı Marvel’in bir zamanlar yaptığı gibi filmden filme Adalet Takımı’nı oluşturmakta. Ama Marvel’dan farklı olarak belki birkaç yıl sonraki bir filmde bir kapışmaya yol açacak karşı takımı, “Gerçek Kötüler” filmiyle önümüze getirdiler.

gercek_kotuler_3

Aslında bütün olay DC sanatçılarının 1967 yapımı ünlü klasik “12 Kahraman Haydut” (The Dirty Dozen) filmini örnek aldıkları bir seriyle başlamış. DC çizgi romanlarının kötüleri tıpkı o filmdeki gibi bir araya getirilip ‘iyi’ bir görev için zorla kullanılıyorlar “Gerçek Kötüler”de. En çok da Batman maceralarında görünen Deadshot, Harley Quinn, Killer Croc, Boomerang, Diablo, Enchantress gibi kötüler hırslı istihbarat müdürü Amanda Waller tarafından hücrelerinden çıkarılıp, dünya üzerinde cirit atan süperkahramanlar tarafından yaratılabilecek olası tehlikelere karşı takım olmaya zorlanıyorlar. Batman’in ‘süper kötüsü’ Joker ise bu hikayenin ‘bonus’u.

Kağıt üzerinde her şey çok iyi görünüyor doğrusu. Deadshot’ı Will Smith, Harley Quinn’i de güzeller güzeli Margot Robbie oynayacak, Joker rolünde Jared Leto’nun ne yapacağı merak uyandıracak, Ben Affleck’in Batman’i kısa da olsa bir daha izlenecek ve filmi aksiyon sinemasının iyi senarist/yönetmenlerinden biri sayılabilecek David Ayer yazacak ve yönetecek! Filmin “Bohemian Rhapsody”li ilk fragmanı belli bir heyecan da yaratmadı değildi ortamlarda.

Ama gelgelim önümüze gelen film hayli sorunlu. Zaten bundan birkaç ay önce bazı sahnelerin tekrar çekildiği, bazı sahnelerin ise (özellikle Joker’li olanların) kurguda çıkartıldığı haberleri bu sonucu işaret etmişti.

Öncelikle, henüz ortada bir sorun yokken bir ihtimal için böyle bir ekip oluşturma fikri çok cazip bir başlangıç değil. Nitekim olası bir tehdite karşı bir araya getirilen ekibin içindeki biri o olası tehditin ortaya çıkışına neden olmakta! Elbette bundan da önce herbir kahraman izleyiciye hayli renkli şekillerde ve bol müzikle tanıtılıyor. Ancak fazla sayıda oldukları ve herbiri ayrı bir gariplik sergilediği için hiçbirinin hakkı tam olarak verilemiyor. Will Smith’in varlığından dolayı Deadshot’a diğerlerine göre daha avantajlı bir yer açılmış ama seyircinin ilk kez beyazperdede tanık olacağı, renkli bir potansiyele sahip Harley Quinn - Joker ilişkisi bütün bu hengamede kaybolup gidiyor. Jared Leto, daha önce Jack Nicholson ve Heath Ledger’ın canlandırdığı Joker’i çok farklı bir performansla karşımıza çıkarıyor ama Joker filmin ana hikayesine bir türlü tam olarak eklemlenemiyor. Başlardaki eğlenceli atışmalar ise bir süre sonra aksiyon ve efektlerin içinde kayboluyor. Ekibin karşı karşıya kaldığı düşman ise yeterince sağlam bir altyapıyla sunulamıyor.

gercek_kotuler_2

Örnek aldıkları klasik ‘anti kahraman takımı’ filmleri gibi sıkı bir neden-sonuç ilişkileri yumağını bulamıyoruz filmde. En azından sağlam espriler ve akılda kalıcı sahneler arıyorsunuz ama film sizi bu konuda da çok tatmin edemiyor maalesef. Kendini sıkılmadan izletiyor olsa da salondan çıkar çıkmaz zihninizden silinmeye başlıyor film. İyi seçilmiş şarkılar da Margot Robbie’nin güzelliği gibi güme gidiyor biraz...

2 yıldız
Gerçek Kötüler
Yönetmen: David Ayer
Oyuncular: Will Smith, Margot Robbie, Jared Leto
123 dakika, 15+

Komik bir aşk hikayesi

81 yaşındaki Woody Allen hız kesmeden film çekmeyi sürdürüyor. Her seneye en az bir film sıkıştıran ünlü yönetmen çok taklit edilen üslubunu en kötü hikayesinde bile sürdürüp sevenlerini çok mutsuz bırakmıyor. Yeni filmi “Cafe Society”, 1930’ların Hollywood’unda geçen romantik bir aşk komedisi.

Sektörün en popüler ve güçlü menajerlerinden biri olan Phil Stern’in yeğeni Bobby, Bronx’tan çıkıp dayısının yanına kendisine Hollywood’da bir kariyer yapmaya gelir. Ancak kariyeri istediği kadar hızlı ilerlemese de dayısının asistanı Vonnie’ye aşık olur. Vonnie erkek arkadaşı tarafından terk edilince Bobby’nin aşkına karşılık verir. Böylece birlikte New York’a yerleşme planları yaparlar. Ancak olaylar çok farklı bir yönde ilerleyecektir. Çünkü Vonnie’nin ona geri dönmeye karar veren erkek arkadaşı Bobby’nin de çok yakından tanıdığı biridir!

cafe_society_2

Woody Allen’ın alameti farikaları bu filminde de var elbet. Çok konuşan renkli karakterler, hınzır bir mizah, sarkastik bir Hollywood profili. Bir sorundan bahsedeceksek o da bu olabilir zaten. Fazla bildik ve tahmin edilebilir bir Woody Allen filmi bu. Yönetmeni çok iyi takip edenler için hiçbir sürpriz barındırmıyor. Motor gibi konuşmasıyla her filmde benzer performanslar çıkaran Jesse Eisenberg’in nevrotik Bobby’si, tipik bir Allen karakteri. Bobby’nin gangster dayısı, Bobby’nin arkadaş olduğu ajans sahibi Rad ve hatta Steve Carell gibi oynadığı her role damgasını vuran bir aktör tarafından canlandırılan Phil bile bildik, sürprizsiz Allen karakterleri... “Alacakaranlık” filmleriyle dünyanın tanıdığı Kristen Stewart Vonnie rolüyle büyük bir fark yaratamazken, Bobby’nin hayatına filmin ortasından itibaren giren Veronica’da güzel ve yetenekli Blake Lively, hikaye gereği yeterince etkili olamıyor.

Ama en zayıf Woody Allen filmi bile izlenmeyi hakeder ve kimseyi de bundan dolayı pişman etmez. Çünkü herkes bilir ki, onlarca taklidi olsa da dünyada sadece bir tane Woody Allen vardır. “Cafe Society”i en sevdiğiniz Allen filmlerinin yanına koymayacaksınız belki ama kesinlikle size iyi vakit geçirten, 96 dakika boyunca sorunlarınızdan uzaklaştıran bir film olarak aklınızda yer edinecektir.

3 yıldız
Cafe Society
Yönetmen: Woody Allen
Oyuncular: Jesse Eisenberg, Kristen Stewart, Steve Carell
96 dakika

1991’den gelen başyapıt!

1996 yılında erken bir yaşta kaybettiğimiz Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin filmleri peliküle yazılmış şiirler gibidir. Filmlerini kelimelere dökmek zordur. Çünkü tümüyle hislere, kalbe seslenen filmlerdir. Türk sinemaseverlerin en çok son filmlerini oluşturan “Üç Renk” üçlemesiyle tanıyıp sevdiği yönetmenin ülkemizde ancak İstanbul Film Festivali programlarında rastlanabilen daha nice başyapıtları vardı. Bunlardan biri 1991 yapımı “Veronique’in İkili Yaşamı”ydı ve film ülkemizde ticari gösterime hiç çıkmamıştı. Şimdi ülkemizin önde gelen film dağıtımcılarından biri olan Bir Film, bu hafta bir sürpriz yaparak bu değerli filmi yenilenmiş kopyasıyla has sinemaseverlerin beğenisine sunuyor. Umarız devamı da gelir. Veronique’in hikayesini anlatmak ise kolay değil elbette.


veronique_1

Biri Polonya’da, diğeri Fransa’da birbirinden habersiz yaşayan, tıpatıp birbirine benzeyen iki genç kızın hikayesi bu. Polonya’daki Veronica ve Fransa’daki Veronique aslında iki farklı kültür ve çevrede yaşıyor olsalar da benzer duygular içindedirler. Kieslowski, bu iki genç kadının üzerinden aşkın, yalnızlığın, hüznün, fedakarlığın, kısacası ‘yaşama’nın dünyanın her yerinde benzer duygularla gerçekleştiğini bize duyumsatıyor. Bunu tipik bir dramatik yapıyla anlatmak yerine hem başrol oyuncusu Irene Jacob’un güzel yüzü ve beden diliyle hem de sinemada izleyebileceğiniz en güzel görüntü çalışmalarından biriyle ve üstat Zbigniew Preisner’e ait hüzünbaz müziklerle izleyenlerini adeta hipnotize ederek yapıyor.
Has sinemaseverler bu ilerledikçe mistik bir deneyime dönüşen önemli filmi büyük perdede izlemenin keyfini kaçırmamalı.

4,5 yıldız
Véronique'in İkili Yaşamı
Yönetmen: Krzysztof Kieslowski
Oyuncular: Irene Jacob, Wladyslaw Kowalski, Halina Gryglaszewska
98 dakika,