Sevgili okuyucularım, Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduktan sonra 12 cumhurbaşkanı gördü.
Sırasıyla Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan.
Cumhurbaşkanı sıradan bir siyasetçi değil devletin başıdır. Dolayısıyla kendi saygınlığını kendisi yaratır.
Nitekim son cumhurbaşkanına kadar hep öyle oldu.
Hiçbir cumhurbaşkanı başkalarına en ağır ve hakarete varan sözlerle saldırmadı, vatandaşlarla mahkemelik olmadı.
Bir Atatürk düşünün, Çanakkale’de tümen komutanı olarak savaşırken binlerce Mehmetçik gözlerinin önünde şehit düşmüştü. Ama savaş bitince o günün düşmanları olan Anzak askerlerine cumhurbaşkanı kimliği ile seslenirken “Siz artık bizim evladımız oldunuz, analarınız gözyaşı dökmesin. Bizim vatan toprağımızda huzur içinde uyuyun” demişti.
Devlet adamlığı işte budur.

* * *

Evet, siyaset ve particilik yaptıkları için bazılarına çok kızdık, eleştirdik... Ama Abdullah Gül dahil, Tayyip gibisini hiç görmedik.
Hepsi o makamın ağırlığını ve saygınlığını elinden geldiğince korumaya çalıştı.
Hiçbiri, belli kişi ve kurumlara böylesine ağır hakaretlerle saldırmadı.

* * *

Kemal Kılıçdaroğlu kendisinden “Diktatör bozuntusu” diye söz etmişti...
Şimdi muhtarlar toplantısında kendisinin Kılıçdaroğlu için söylediği şu sözlere bir bakalım. Sözleri aynen devletin Anadolu Ajansı’nın haberinden alıntılıyorum:
“Kesinlikle girmemem gereken bir tartışma var. Ama karşımdaki kişinin cevap vermediğimi kendisinin haklı olduğunu düşünecek ve hatta buna inanacak kadar cahil ve ahlaksız olduğunu bildiğim için mecburen temas etmek zorundayım...”
“Bazı insanlar vardır ya, hani yüzüne tükürsen yağmur yağıyor der. Bu da işte böyle pişkin bir tip...”
“Neresinden tutsanız elinizde kalan bir zavallı... Herhangi bir eseri olmadığı için bunun akıl derecesini ölçemiyoruz. Hatta akıl sağlığının yerinde olup olmadığını da bilmiyoruz.”
“Halkımızın güzel bir sözü vardır. Nerede ne zaman kime çatacağı belli olmayan kişiler için serseri mayın gibi derler. Bu da öyle. Serseri mayın gibi ne zaman kime bulaşacağı belli olmuyor.”
“Milletin zaten yok saydığı bu zatı ben niye adam yerine koyayım ki...”

* * *

Bu ağır hakaret cümlelerini herhangi bir siyasetçi, başka bir siyasetçi için kullanabilir.
Ama cumhurbaşkanı, başkaları için kullanamaz...
Anayasa madde 103...
Asrın büyük lideri Tayyip Erdoğan o makama seçildiğinde Meclis kürsüsüne çıkmış ve yemin etmişti:
“...Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına (devrimlerine) ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde... Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda NAMUSUM ve ŞEREFİM üzerine andiçerim.”
Şimdi kendisine sormak gerekir:
Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefi böyle mi korunur?
Üzerine namusu ve şerefi üzerine ant içtiği tarafsızlık bu mudur?

* * *

Ortada bir cumhurbaşkanı var. Her fırsattan yararlanıp içeride ve dışarıda herkese saldırıyor...
Zira gıdasını bu saldırılardan alıyor!
Dışarıda papaz olmadığı, Türkiye’ye düşman etmediği hemen hiçbir ülke kalmadı. Bütün komşularımızla sorunluyuz.
İçeride derseniz, en başta CHP olmak üzere kendisinden ve partisinden yana olmayan bütün kesimlerin amansız düşmanı gibi davranıyor.
En ağır sözlerle saldırıyor.
Ülkedeki gerilimli ortamı yatıştırmak ve biraz olsun gevşetmek için bugüne kadar en ufak bir çaba harcadığına hiç tanık olmadık.
Tam tersine, yangına körükle gidiyor.
İnsanlarımız birbirine düşman edildi.
Sünni-Alevi, Türk-Kürt ayrımcılığı ve particilik devreye sokuldu.
Toplum birbirine yan gözle bakıyor.
Açılım saçılım dediler, Güneydoğu’yu ne hale getirdikleri ortada.

* * *

Türkiye bugüne kadar Mustafa Kemal Atatürk’le başlayan süreçte nice cumhurbaşkanları gördü.
Ölenlere Allah rahmet eylesin, hayatta olan Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül’e sağlık versin.
Hiçbiri ne o makamda oldukları sürece, ne de sonrasında bu gibi ağır saldırı sözlerini kullanmayı aklına bile getirmedi, toplumu germedi...
Çünkü o makama gelene kadar bazıları savaşların, bazıları devlet işlerinin deneyiminden geçmiş ve pişmişti.
Hataları, yanlışları, eksikleri yok muydu?
Elbette vardı.
Ama hiçbir cumhurbaşkanı tarafsızlığını böylesine bozmadı, ettiği anayasal yemini böylesine çiğnemedi...
Ve hiçbiri günlük siyasetin içinde yer alıp başkalarına ağır hakaretlerle saldırmadı.
Asrın liderimiz öfkesinin kurbanı olmak üzere...
Zira öfkeyle kalkan çoğu zaman zararla oturur.

* * *

Emin Çölaşan’ ın notu: Türkiye’ nin saygın insanlarından Mustafa Koç aramızdan ayrıldı. Kendisine Allah’ tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.