“İstanbul’un imamıyım”
“Elhamdülillah şeriatçıyım”
“Demokrasi amaç değil araçtır... Tramvaya benzer, durağa gelince inersin”
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, koskoca bir yalan... Hakimiyet kayıtsız şartsız Allah’ındır”
“Tutturmuşlar ‘laiklik elden gidiyor’ diye... Bu millet istedikten sonra elbette gidecek”
“Makyaj yapan kadınlar... Hani arabanın kaportası bozuktur, boyarsın ilk kasiste dökülür, onun gibi”
“Kadıköy vapurundan inen kadınlara bakıyorum da benim değerlerime uygun değil”
“İki ayyaş”
“Lozan’ı bize zafer diye yutturdular!”

* * *

Yukarıdaki sözler “düşüncenin ifadesi, fikir özgürlüğü” olarak değerlendirilebilir!..
Ama bunlar fabrika ayarlarıdır!..
Şartların zorlaması nedeniyle bu ayarları ne kadar değiştirirseniz değiştirin, eski ayarlar yerinde durur...
Yeni nesil araçların bilgisayar sistemlerinde iki dokunuş, fabrika ayaklarına dönmesine sebep olur...
Burada ise fabrika ayarlarına dönmek, konjonktüre göredir!..

* * *

Yenikapı ruhu...
Yapay, zorlama bir ruhtu....
Esasen ruh da değildi...
Kanlı darbe teşebbüsünden sonra bir “Milli birlik, beraberlik” gösterisiydi, o kadar!..
Milli birlik ve beraberlik için...
Önce cumhuriyetçi olmak;
Cumhuriyetin kurucu değerlerini özümsemek;
Laik, demokratik hukuk devleti anlayışından yana olmak;
Atatürk ilke ve devimlerini korumak...
İnsan hakları ve özgürlüklerini savunmak gerekir...
Eğer ortak payda bunlar olursa milli birlik ve beraberlik gerçekleşebilir!..

* * *

Siz ikide bir cumhuriyeti ve cumhuriyeti kuranları aşağılamak için bahaneler yaratırsanız;
Osmanlı övgüleriyle cumhuriyetin karşısına Osmanlı’yı koyarsanız;
Bu yolla cumhuriyeti yıpratmaya çalışırsanız...
Bu ülke huzur bulamaz!..

* * *

“Yenikapı ruhu” dedikleri ruh, iktidarın bütün uygulamalarını kayıtsız şartsız desteklemek haline getirildi..
Haklı da olabilirler!!!
Zira, Yenikapı mitingine kendileri karar verdi...
Kendileri organize etti...
İnsanları bedava motorlar, bedava vapurlar, bedava otobüsler, bedava metro ile kendileri taşıdı...
AKP teşkilatları çalıştı...
İstanbul Belediyesi’nin bütün imkanları kullanıldı...
Tonla para harcandı...
E tabii şimdi de “Herkes bizim peşimizden gelsin” diyorlar...
Gelmeyince de “Yenikapı ruhunu bozdu” diye suçluyorlar...

* * *

Milli birlik ve beraberliği tek parti olarak anladılar...
Ve iktidarın fabrika ayarları hiç değişmemişti...
Mesela Recep Bey, Kılıçdaroğlu için şöyle konuşuyor:
“Muhtarı küçümseyen, ülkesini küçümseyen bir siyasi parti liderinin kendi partisine de bu millete de hayrının dokunması mümkün müdür?”
Bu lafları söylemesinin sebebi Recep Bey’in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma için Kılıçdaroğlu’nun “Dünya liderlerine mi konuşuyor, muhtarlara mı belli değil” demesi...
Ve Recep Bey, çok anlamlı (!) bir lafla devam ediyor:
“Bilmiyor ki benim muhtarım kendi mahallesinin lideridir”

* * *

Fabrika ayarları herkesin tastamam yerinde duruyor...
Nitekim Recep Bey saraya çağırdığı muhtarlara durup dururken “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular” deyiveriyor...
Mesela Meclis Başkanı İsmail Kahraman, daha da gerilere gidip “Abdülhamit hal edilmeseydi (tahttan indirilmeseydi) Türkiye bugün Meriç ile Ağrı arasına sıkışıp kalmayacaktı” diyerek müneccimlik yapıyor, medyumlara taş çıkarıyor...
Ve bu kompleks hiç bitmiyor...

* * *

Ayarları konjonktüre göre hep değiştirebilirsiniz...
Şartlara göre ayarlarla oynayabilirsiniz...
Ama yukarıda da görüldüğü gibi fabrika ayarları hiç değişmez!..