Ülkem, 15 Temmuz’da çok büyük sıkıntılar yaşadı. Yaşananlardan dolayı da olağanüstü hal ilan edildi. Bu süreçte çıkarılacak kanun hükmündeki kararnamelere büyük özen gösterilmeli ve TBMM kesinlikle dışarıda bırakılmamalıdır. Alınacak kararlar mutlaka TBMM’de kararlaştırılmalıdır. Böyle yapmayıp, kendi aranızda kararlaştırır, uygulamaya koyarsanız bugün ve gelecek günlerde onarılamayacak durumlar yaşanacaktır. Çıkarılacak kanun hükmündeki kararnameler yalnız olağanüstü hal sürecini içermelidir. Bu yapılmaz ise geleceğe yönelik köklü değişikliklerin yapılması, demokratik hukuk devleti ile bağdaşmaz.
Bu kanlı FETÖ terör örgütü 40 yıllık süreçte hem yurtiçi, hem de yurtdışındaki okullarda eğitim veriyordu. Cemaatin ilk dönemlerinde yurtiçindeki yoksul çocuklara verilen eğitim destekleri siyasiler ve halkımızda mutlulukla karşılanıyordu. Yıllar geçiyor, okullar, dershaneler, yayınevleri, bankalar vs. gibi ticari alanlara girip çok büyük ekonomik güce ulaştılar. Bu sinsi hareketle, toplumun dini hassasiyetini kullanarak kendilerini gizlediler.

KOALİSYON ORTAĞI GİBİYDİLER

İktidar ise bunları hafife aldı ve görmezlikten geldi. Sanki koalisyon ortağı gibi görüntü yaratarak toplumu baskı altına aldılar. Okul sayıları yurtdışındakilerle binlere ulaştı. Bunlar yaşanırken doğrusu iktidarın kullandığı “uyku hapı”nın adının ne olduğunu da merak etmiyor değilim! Uzun yıllar eğitim bahanesiyle bu çocukların beyinlerini yıkadılar ve birer vatan haini haline getirdiler. Bunlar yaşanırken büyük Türkiye’nin büyük istihbaratının haline bakar mısınız? MİT bu konulardaki istihbarat bilgilerine sahip değil miydi? Sahipse iktidar ile paylaştı mı? 15 Temmuz yaşanırken TSK’lerinin düştüğü durumlara bakar mısınız? Eğer bu yaşananlar bir film olsaydı, izlediğinizde “Yok artık! Bu kadar da olmaz” demez miydiniz?

TÜRKİYE’NİN İLİKLERİNE İŞLEDİLER

FETÖ yurtdışı okullar ve edindiği ekonomik güç ile Afrika ve Türk Cumhuriyetleri’nde büyük söz sahibi olur hale geldi. Bu ülkelerle yapılacak ticari ilişkilerde Türk işadamlarına aracılık yaptılar. Bu aracılığa karşılık işadamlarından “himmet” adı altında paralar alınıyordu. Bu paralar sözde eğitime katkı için kullanılıyordu. Bununla da yetinmediler dini duyguları istismar ederek Kurban bayramlarında kesilmeyen kurban paraları topladılar (milyonlar). “Cesaretin varsa verme!” anında Maliye’den uzmanlar geliyordu.
2000’li yıllara gelinceye kadar ÖSYM sonuçları açıklandığında asla kuşku duymuyorduk. Anket yapılsa en güvenilir kurum ÖSYM’ydi. Bu FETÖ tüm Türkiye’nin iliklerine işlerken ÖSYM’ye de girdi. Çalınan sorularla askeri liselere hak etmeyen öğrenciler sokup, yıkadıkları beyinlerle kendi insanını öldüren ve ülkesini bombalayan caniler yetiştirdiler.

‘İDAM’ SÖZÜNE GEREK VAR MIYDI?

Değerli okurlar bu yazdıklarım bilinmeyen şeyler değil. Sokaktaki insanlar bile bunların tümünü biliyor. Üzülerek söylemeliyim ki ülkeyi yönetenler bu “kuzu postuna bürünmüş” kurtları görmediler mi, göremediler mi?
Ülkemi yönetenler her konuştuklarında özellikle de “Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi” konuşmalarında 15 Temmuz’u “İkinci Kurtuluş Savaşı” olarak nitelendirip, bu savaşın tüm Türk halkının birlikteliği ile başarıldığını dile getirdiler. Bu bir Kurtuluş Savaşı ise gelin, bu başarıyı “taçlandıralım”. Muhalefet partileri ile bir araya gelip, yeni bir Türkiye haritası oluşturmalısınız. Konuşulanlar meydanlarda kalmamalı, uygulamaya geçirilmelidir.
Bu acılı günleri bir daha yaşamak istemiyorsak, tek çözüm

“LAİK VE DEMOKRATİK CUMHURİYETTİR”…

Muhalefet liderleri Yenikapı’daki toplantıya katılarak görevlerini yapmışlardır. Sayın genel başkanları gönülden kutluyorum.
Nazım Hikmet usta duyuyor musun, senin şiirlerini artık kimler okuyor?
Yenikapı’da “idam” sözüne gerek var mıydı? Siz de biliyorsunuz ki, idam derseniz bu haini iade etmezler. İdam yasasını çıkarsanız bile, geriye dönük uygulanamadığını da hukukçular bas bas bağırarak, hatırlatıyor.
SON SÖZ: Problemleri, onları üreten kafalarla çözemezsiniz. Albert Einstein