Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı da yap-işlet-devret modeliyle hizmete girdi. Hani yapanlarda bir heyecan olur, insanlar gelsin, onları memnun edelim, kalabalık artsın, para kazanalım... Yok! Neden olsun ki?
İhaleye çıkılacak, şirket yatırımı yapacak, belirli bir süre işletip para kazanacak sonra yaptığını kamuya devredecek. Kulağa hoş geliyor değil mi?
İyi de şirket işletirken hani kâr-zarar ortaktı? Bu denklemde zarar etme şansı yok ki! Eğer ihaleyi alan özel sektör şirketi belirli gelire ulaşamıyorsa, devlet farkı ödemeyi taahhüt ediyor. Borçlanıyor!
Yap, aç, sonraki ihaleye geç... Para zaten akacak! Canı çeken gelsin trene binsin ya da arabayla gitsin. İsteyen köprüden geçsin, pahalı bulursa iki saat feribot beklesin, keyfi bilir...
O para zaten ödenecek!

O borç bizim borcumuzdur!

Otoyol, köprü, gar ve havalimanını yapan ve devamında da işletecek olan şirketlere, bu köprü ve yollardan geçecek araç sayısı hakkında garanti veriliyor. Yapan neredeyse ihaleyi aldığı andan itibaren parayı kazanıyor. Kâr cepte... Sonrasında fazlası gelirse ekstra kâr... Olsa da olur olmasa da...…
Kendi parasını koymasına bile gerek yok! Kefili devlet, projeyi göster krediyi ilk yılları ödemesiz al, devlet sana, sen kredi taksitine, artan da cebe... Osmangazi örneği ortada... Günlük 40 bin araç üzerinden anlaşma yapan devlet geçen araç sayısı 10 bin rakamında kalınca günlük 3.5 milyon lirayı cepten ödüyor.
Cep dediğimiz ne? Hazine... Hazine dediğimiz ne? Bizim vergilerimizin toplandığı yer... Aaa yani aradaki fark bizim vergilerimizle mi ödeniyormuş? Gitmesek de, geçmesek de, görmesek de o para bizim paramız mı? Günaydın canım!

Biri ağanın elini tutsun artık

Bakın; yap-işlet-devrette ana fikir finansmanın ve proje riskinin yüklenicide kalmasıdır. Bugün sistem rant dağıtım organizasyonuna dönüştü. Devlet hem finansmana, hem proje riskine kefil oluyor. Yüklenici risksiz... Olur mu böyle bir şey?
Oysa bugün devlet aynı projeleri kendi yapabilecek finansman imkânına sahip. Neden yapmıyor? Devlet tarafından kredi temininde verilen Hazine garantileri neden açıklanmıyor.
Görünüşte bütçe zorlanmıyor, kamu borç stoku artmıyor. Aslında verdiğimiz milyar dolarlık garantiler, milyar dolarlık borçlar anlamına geliyor... Ancak borç, borç olarak görünmüyor. Görüntüyü kurtarmak adına daha çok para ödüyoruz. Sırf bu sebeple kazık yiyoruz.
Şeffaf değil, adil değil, ekonomik hiç değil... Kim bilir yıllık kaç milyar dolarlık taahhüt altındayız? Sır saklayabilir misin? Senin paranın nereye harcandığı sana sır!