Bilgili, görgülü, eğitimli olmuş. İnsan nedir, biz neyiz, kişi hak ve özgürlüğü nerede başlar nerede biter öğrenmiş. Kendisi, yakın akrabası, kız kardeşi, kız arkadaşı parkta, yolda, otobüste şort giymese de şort giyenleri de anlayışla karşılayan biri olmuş. Sanki yanında ayakta duran yolcunun omuzuna bir elini koyup, diğer eliyle de otobüsün üst borusuna tutunup uçarak kız kardeşi yaşındaki hemşire Ayşegül Terzi’nin suratına tekme atan Abdullah, o değil.
İlk duruşması yapıldı.
Serbest bırakıldı.
Normal insan sayıldı.
İnsan arasına katıldı.
Oysa, kendisinin de yaşadığı ve üç apartman yakınında oturduğu aynı mahallenin genç kızı, hemşire Ayşegül Terzi’nin giyinişinin “günah ve cehennemlik olduğuna Allah adına karar verip” otobüs içinde havada uçarak ve “bunları öldürmek lazım… kafalarını ezmek lazım… cenabet etti otobüsü…” diye bağırarak tekme attığı gün, avukatı hemen hukuk maddelerini toplayıp yardıma gelmişti.
-Delidir…
- Saralıdır…

***

19 Eylül günü.
Delidir…
Saralıdır…
Sadece 38 gün geçti.
26 Ekim’de duruşmaya çıktı.
Serbest bırakıldı.
Normal insan sayıldı.
Normal insan ise İstanbul’da yaşayan ve Ayşegül hemşirenin yaşıtı olan 10 milyon genç kızın özgürlüğünü, seyahat hürriyetini, yaşam hakkını tehdit ettiği için en az 7 yıl-17 yıl-27 yıl hapis yatması gerekirdi. Deli ve saralı ise, bu durumda, akıl hastanesinde gözetim ve tedavi altına alınması doğru olurdu. Hemşire Ayşegül, “Bizim eve çok yakın oturuyor… Beni öldürecek…” diye ağlayıp sinir krizi geçirdiyse de “fiili durum hukuka uydurulmuş” olduğundan mahkeme; “şu an için hastaneye sevk edilecek bir durumu yok…” kararı verdi.
Bu nasıl mahkeme!
Bu nasıl hukuk!
Bu kararlar nasıl veriliyor!
Saralı tekmeci Abdullah, kimden cesaret bulup, kimi rol modeli alıyor!

*  *  *

Rol modelini görelim:
Rol modeli müşavirdi. Müşavir olmadan önce iktidar yandaşı bir gazetede köşe yazıyordu. Bütün yazıları ile iktidarı övüyor, Başbakan’ı (şimdiki cumhurbaşkanı) kusursuz ilan ediyordu. Zaten kendisi de Başbakan’ın oğlu Bilal’in internet yazışmalarından tanıştığı arkadaşıydı. Müşavir (danışman) yapıldı. Dolgun müşavir maaşı alarak; toplantılarda, gezilerde, cuma namazı sonrası cami çıkışlarında Başbakan’ın (şimdi cumhurbaşkanı) yanında, arkasında duruyordu. Soma’da 301 madencinin ölümü sonrası birlikte gidilen gezide de müşavir Yusuf Yerkel, iki polisin kolları arasında yerde yatmakta olan maden işçisi Erdal Kocabıyık’a doğru havalanarak; “sen bu ülkenin başbakanına yuh çekersen tokadı yersin… İsrail dölü…” diye bağırıp tekme attı. Aslında çifte attı… Bir savcı çıkmadı: “2 polis maden işçisini tutuyor. Müşavir de onu tekmeliyor. Bu suçtur” demedi. Tersine müşavir çifte atarken, ayağını incitti diye maden işçisi Erdal Kocabıyık, 548 lira para cezasına çarptırıldı. O zaman da fiili durum, hukuka uyduruldu.
Müşavir Yusuf!
Çifte attı.
Toplum önderi sayıldı.
Saralı Abdullah!
Tekme attı.
Toplum içine salındı.
Üzüm, üzüme baktı.
Karardı!