Geçtiğimiz salı ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ kutlandı. Herkes birbirine mesajlar yolladı. Gazeteler, televizyonlar kadınlarla ilgili programlar haberler yaptı.
Beni en çok eğlendiren “Bütün bayanların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarım” diyenler oldu. Çok güldüm.
Lütfen zahmet edip siz kutlamayın çünkü bu “bayanlar” günü değil! Hani derler ya “Alışmadık popoda don durmazmış” diye o misal. “Kadın” demekten aciz, gününü kutluyor. Aklı sıra kibarlık yapıyor!

* * *

Belki bana kızacaksınız ama ben bu dayatılma günlere karşıyım! Hiç hoşlanmıyorum!
Farkındalığı artırmak için yapılıyormuş. Bence saçma!
Senelerce 23 Nisan’larda ve diğer bayramlarda şiirler okuyup güzel sözler söyleyip sonunda aslında hiçbir şey anlamamış olduğumuz ortaya çıktığı gibi bu günde de şiirler okunuyor güzel sözler söyleniyor... Millet kandil, bayram gibi birbirinin kadınlar gününü kutluyor. Sonunda herkes görevini yapmış olmanın mutluluğuyla bitiyor, gidiyor.

* * *

Peki neden? Neden kutlanıyorum? Kadın olarak doğduğum için mi? E peki hani erkekler günü? Onlar Allah’ın kulu değil mi? Ezilen haksızlığa uğrayan erkek yok mu?
Eğer sırf ezilenler, şiddet görenler ve hakkı yenenler için yapılıyorsa bu günlerde yapılan şey kutlama olmamalı.
“10 Kasım” gibi bir anma günü bence daha uygun mesela.
Haksız yere öldürülen, dövülen, çocuk yaşta evlendirilen kadınlar ve kızları, yok yere giden canları analım. Onlar için üzülelim ve dersler alalım diye bir anma günü yapalım.

* * *

Her şeyde olduğu gibi bir yanda ‘Kadınlar çiçektir onları koruyalım’ deyip, diğer tarafta sırf yaşadıkları şehrin doğasını korumaya çalıştıkları için coplanıp, tartaklanıp, dövülen kadınların yaşadığı bir ülkedeyiz. Bu arada Artvinli kadınları buradan kucaklıyorum. Onlarla gurur duyuyorum.
Hani her şeyde bir “Türk usulü” tutturdular ya bu günlerde... İşte bu da “Türk usulü”. Her şey absürt bu ülkede.
Dünyada kadınlar bizden kat kat daha özgür olup insan sayıldığı halde özgürlük, eşitlik diye inlerken biz “Osmanlı’da kadın daha değerliydi. Harem vardı. Harem bir okuldu, kadınların hayata hazırlandıkları bir eğitim yuvasıydı, ne mutlulardı” diye hâlâ daha da geriye gitme sevdasındayız.
Bazı kadınlar, bu çağda bile, Arap ülkelerinde insan oldukları bile tartışılan zavallı kölelere öykünmekte... Yaşadıkları özgürlüğün nasıl bir nimet olduğunun farkında bile değiller.
Bu günün Amerika’sında bir zencinin ‘Aslında eskiden zenciler daha iyiydi, pamuk tarlaları eğitim yuvalarıydı’ dediğini düşünsenize. Nerenizle gülerdiniz?
Adamı alıp bu şuurunu yitirmiş diye tımarhaneye atmazlar mı?
İşte cevabın “Hayır” olduğu bir ülkedeyiz. Burada alkışlıyorlar.

* * *

Kadınların değerli olabilmesi için ilk olarak kendi haklarına sahip çıkmaları gerekiyor. Bilinçli olmaları gerekiyor.
Bu gün kadınlara uygulanan şiddete kadınların da sorumluluğu var.
“Kadın annedir anne kutsaldır onun için kadın değerlidir” demekle olmuyor.
Bu kadınlara şiddet uygulayan eziyet eden yok sayan erkekler nereden çıkıyor? Bunları kimler yetiştiriyor?
Kavanozda üretilmiyorlar herhalde?!
Bunları yetiştirenler de kadın!
Eğitilmeyen, çalışmayan, kendi kendine yetemeyen kadın erkeklere muhtaç yaşamaya, 2’nci sınıf olmaya ve “Kadınlar Günü”nü kutlamaya mahkûmdur!
Kadını ancak “çocuk üretme makinesi” gibi görüp kutsal diyerek bütün insani şeylerden soyutlayıp eve hapsetmek istiyorlar. Yeri ev. İşi de çocuk bakmak, temizlik, yemek pişirmek, erkeğini mutlu etmek, ona karşı gelmemek, kendini de eve kapatıp korumak.
Bu mu kutsallık?!
Bu nasıl bir kutsallıktır ki bütün ayak işlerini o ‘kutsal’ yapmaktadır.

* * *

Biz kadınlar çocuklarımızı doğru eğitip yetiştirirsek ancak o zaman kurtulabiliriz bu saçmalıklardan.
Onun için yine eğitim. Ama önce kadınların ve kız çocuklarımızın eğitimi.
Ancak böylelikle “bayan” olmaktan ve “kadınlar günü” nü kutlamaktan kurtulabiliriz!