Bu akıllı cep telefonlarıyla mesajlaşmaya öyle alıştım ki, ne zaman yazı yazsam sonuna bir gülücük, bir öpücük kondurasım geliyor. 
Üzgünken gözü yaşlı bebek, ima yaparken göz kırpanı... 
İmza olarak da bir dudak ve bir kalp...
Hayatıma ne kadar da girmişler ve doğal hale gelmişler. Keşke normal hayatta da bu ‘smiley’ denilen simgeler olsa da espri yaptıktan sonra arkasına koyabilsek...
(Biliyorsunuz smiley, akıllı cep telefonlarında duygunuzu anlatmaya yarayan işaretler topluluğuna verilen addır.) 
Her şeyi çok ciddiye almayan bir insan olarak kimi zaman yanlış anlaşılabiliyorum. Bu nedenle, şaka yaptığımı anlamayan arkadaşlara yardımcı olabilirdi.
Ya da bazen içimden gelse bile sevgimi gösterip ifade edemeyebiliyorum. Bir kalpçik kondurabilirdim sözlerimin arkasına :) Ne güzel olurdu... 
Belli olmaz teknoloji ilerliyor bir bakarsınız herkesin kafasının üzerinde 3 boyutlu smileyler :)) Konuştukça onlar da değişiyor. 
Renkli olmaz mı? Ama İstanbul trafiğinde düşünemiyorum. Küfür için de ayrı ‘smiley’ ler icat etmek zorunda kalırlardı. Tam bir kaos olurdu!
 
Kafamda çılgın sorular!
 
Bir yakınımı ya da arkadaşlarımdan birini üzen bir kişiye, onu kırana karşı ben de tavır almalı mıyım? 
İlk bakışta saçma ve çocukça değil mi? 
Arkadaşının küstüğüne senin de küsmen, onunla kurduğun bir ittifakın, arkadaşına sadakatin gereği midir? Yoksa ilkellik mi? 
Onu korumak kollamak mıdır, yoksa medeniyetsizlik mi?
Konu her ne olursa olsun tabii ki de ailemin ya da arkadaşımın yanında duracağım. Ancak durum kişilere göre değişiyor galiba. Bilmiyorum karar veremedim. 
 
* * *
 
Peki affetmek... Bize affetmenin önemli bir erdem olduğunu öğrettiler. Bugüne kadar hep affedici bir insan oldum. Çok kazıklar yedim ama 
hep affettim. 
E peki ne kazandın derseniz... 
Doğrusu bugüne kadar hiçbir faydasını görmedim. 
Sadece affettiklerimin içi rahatlamış oldu herhalde. 
Ama acaba çok büyük bir hata yapan affedilmeli mi? 
Aslında yapılan iyilikler ne kadar ödülü hak ediyorsa yapılan yanlışlar da o kadar cezayı hak ediyor! 
 
* * *
 
Mesela doğru bildiğini söylemek her zaman doğru mudur? Bu seni dürüst mü kılar, yoksa acımasız ve patavatsız biri mi yapar? 
Yani dürüst insanlar acımasız mıdır? 
Peki karşındakini kırmamak için söylenmeyen sözler seni ikiyüzlü mü yapar? 
Şimdiye kadar hayatımda tanıdığım bir kimseye ‘seni sevmiyorum’, 
‘sen şöylesin, böylesin’ demedim. 
Ya da ‘kızım adam fazla yakışıklı o sana bakmaz’  diyemedim. 
Öyle düşünsem bile... 
Demeli miydim acaba?
Bu hafta da böyle... 
Kafamda çılgın sorular...

86
 
Metro’da bacakları açık oturan erkeklere çözüm!
 
Geçen hafta erkeklerin metroda bacaklarını sonuna kadar açıp, yanında oturanı düşünmeden rahat rahat oturduklarını yazmıştım. 
Meğer bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değilmiş. 
Güney Kore buna çözüm bulmuş! 
Metroda erkeklerin düzgün ve saygılı bir biçimde oturabilmesi için yere ayak izleri koymuş ve erkekleri de buna uyarak oturmaya mecbur tutmuş. 
Süper bir çözüm. Bize de lazım!