2013 yılının Haziran ayı idi... Demokrasi ve özgürlük âşığı insanlar, Taksim Gezi Parkı’nda direniş yapıyor, haklarını arıyorlardı.
İktidar “Al sana hak!” dedi ve o polis panzerlerini, tazyikli su sıkan araçları ve biber gazı sıkan âletlerle donatılmış polisleri halkın üzerine sürdü.
Yaralananlar, ayılanlar-bayılanlar oldu. Göstericilerin bir kısmı, Gezi Parkı’nın hemen yanındaki Divan Oteli’ne sığınmak zorunda kaldı.

* * *

İşte insanlık orada başladı.
Koç Holding’in patronu Mustafa V. Koç’un talimatıyla, yaralılara şefkat ve merhamet gösterildi, tedavileri yapıldı, durumu ağır olanlar hastanelere yollandı.
Koç Ailesi’nin ve Mustafa V. Koç’un soylu, insancıl davranışıydı. Onlar için, sığınanlar Tanrı misafirleriydi. Hiçbir gösterici kapıdan geri çevrilmedi.
Bu olay, Koç’ların iktidarla arasını açmıştı ama Mustafa V. Koç dik durup geri adım atmadı. Belki maddi açıdan zarara uğradılar ama insanlık adına çok şey kazandılar.
Yalnız bu hareketi bile onun büyüklüğünün göstergesidir.
Mustafa V. Koç’u bugün toprağa veriyoruz. Tüm dualarımız onunla.

Dedesinin yanında


Genç sayılacak bir yaşta hayatını kaybeden Mustafa V. Koç’a bugün veda ediyoruz. Öğle namazından sonra, Altunizade’deki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii’nden kaldırılarak Zincirlikuyu Mezarlığı’nda, dedesi Türkiye’nin ilk büyük işadamı Vehbi Koç’un yanına gömülecek.

* * *

Edepsizliklerle dolu bir ülkede yaşıyoruz.
Dün TOKMAK-1’de “Seviyesizlik diz boyu İnsanlarımızın bir bölümünün gözlerini kin ve nefret duyguları bürümüş... Ölene bile saygıları yok. Bu ilkel ve bağnaz tiplerden tiksiniyorum” diye yazmıştım.
Mustafa V. Koç için abuk sabuk haber ve yorumlar yapanları tekrar kınıyor, tümünü ayıplıyorum.
...Ve bu çirkinlikler din adına yapılıyor! Gerçekte bunlar, dinsizden daha dinsizler! Sadece dini çıkarları için araç olarak kullanıyorlar.
Onları yüce Allah’a havale etmek gerekir diye düşünüyorum.

Pompei’nin son günleri!


Mustafa V. Koç’un, ölmeden bir süre önce yaptığı röportajından bazı satırbaşlarını aktarmak istiyorum. Koç şöyle diyor:
* “Şirketlerimizde mümkün olduğu kadar, profesyonellerin iş başında olmasını istiyoruz. İşin içine aile fertleri girince bu işi en iyi şekilde yapmanın zor olduğu kanaatine vardık. Şirketlerimizde aile fertlerimiz yöneticilik yapmıyor.”
* “Medyanın kesinlikle toparlanması lâzım. Çok sorumsuz yayıncılık yapılıyor. Bu, hem görsel, hem yazılı medyada oluyor maalesef. Bunu üzülerek söylüyorum. Bazı haberler çarpıtılarak yapılıyor...”
* “Televizyonlardaki magazin programları sosyal patlamaya sebep olacak diye ödüm kopuyor. Sanki Pompei’nin son günleri yaşanıyormuş ve hayat hep böyleymiş gibi bir izlenim veriliyor. Orada millet oynarken, öbür tarafta bir sürü asker şehit veriyorsunuz.”
* “Televizyonlardaki dizileri hiç izlemiyorum. Araya giren 25 dakikalık reklâmlar beni bezdiriyor ve izlememi engelliyor.”

“Beni Türk Bayrağı’na sarın”


Bir ölüm daha var ki, o da çok üzücü...
Renkli bir siyasetçi hayata veda etti.
CHP Tunceli eski Milletvekili, Kamer Genç’i kaybettik. 76 yaşındaydı ve kanser tedavisi görüyordu.
Türk siyaset tarihinin en ilginç ve “dobra dobra” konuşan en doğrucu milletvekillerinden biriydi.
Tek kişilik dev bir muhalefetti... Ve tek başına, herhangi bir partiden daha etkili muhalefet yapıyordu... Meclis’te olduğu dönemde iktidar partisine kök söktürdü, AKP milletvekillerini âdeta çıldırttı, deliye döndürdü.

* * *

Devlet eski Bakanı Ufuk Söylemez, Kamer Genç’in ölmeden kısa bir süre önce kendisine “Ben iyileşemezsem, bana bir şey olursa beni Türk Bayrağı’na sarın ve Tunceli’ye gömün” dediğini açıkladı.
Kamer Genç’in eşi Sevim Hanım da kocası için “Kamer, çok iyi niyetli, çok dürüst, içinde kin olmayan, insanları seven, mücadeleci bir yapıya sahipti” dedi ve ekledi:
“Eşimin bu yapısı onu yıprattı!”
Allah gani gani rahmet eylesin.

Gü­nün Sö­zü


Ey millet uyan! Uyumak için önümüzde sonsuzluk var!