Türkiye darboğazdan geçiyor” cümlesini siyasetçiler hemen her dönemde kullanır. “Darboğazdan” Türkiye bir türlü çıkamaz. Açıkçası o darboğazın aşılamamasının baş sorumlusu da siyasetçilerdir. Böyle dönemlerde “haini bol ülke” sözcükleri de kullanılır. Hemen her görüş karşısındakini “vatan hainliği”yle suçlar.
Güneydoğu’dan şehit haberleri geliyor. İller, ilçeler bölücü örgütün adeta karargahı haline dönüştürülmüş. Terörle mücadele eden kadrolar, “çözüm süreci” olarak nitelendirilen dönemde büyük bir kıyıma uğradı. Bununla da kalınmadı, şimdilerde “terörist muamelesi”ne tabi tutuluyorlar. Şu anda “müzakereye uygun” diye seçilen kadrolar da terörle mücadelede yetersiz kalıyor.

TAHLİYE ETTİKLERİ, ŞEHİT VERDİRİYOR

Bölücü terör örgütünün ilçelerde bu kadar etkili olması, hendekler kazıp patlayıcılar yerleştirmesi, ağır silahların ilçelere sokulmasının bir sorumlusu olması gerekir. Bugün, güvenlik güçlerimize karşı, halkı siper edip ateş edenler, şehit verdirenlerin kimler olduğunu biliyor musunuz?
Bugün, ilçeleri yaşanmaz hale getirenler AKP hükümeti döneminde çıkarılan 3. ve 4. Yargı Paketleri’yle cezaevindeyken tahliye edilen azılı teröristlerdir. İşin daha vahim tarafı da bu yasal düzenlemelerin Oslo’da terör örgütünün önde gelenleriyle yapılan görüşmelerde, bölücü örgütün başı Abdullah Öcalan’ın İmralı’da devlet yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde ele alınan konular olması... KCK’nın 500’den fazla tutuklusu da yine yargı paketleri sonucu salıverildi.
Abdullah Öcalan’ın HDP’lilerle yaptığı görüşmelerin tutanakları yurtdışında kitap haline getirildi. O tutanaklara göre Öcalan, cezaevinde görüştüğü HDP milletvekillerine, “Ben ne bağımsızlıktan ne federasyondan ne özerklikten vazgeçtim. Bu süreci başaralım ötekileri zaten başaracağız. Atı arabanın arkasına bağlamayın” diyor. Üstelik bu sözler, o görüşme sırasında bulunan devlet yetkilisinin yanında söyleniyor.

“PKK GÜVENLİK GÜCÜ”

Bir zamanlar Türkiye’ye geliyor, devletin üst düzey yetkilileriyle görüşüyordu. Başımıza bir de Salih Müslim çıkmıştı. PYD ile ilgili belgeleri okuduğunuzda, Abdullah Öcalan’a olan bağlılıkları ortaya konuluyor. Sonra bu işleri bilen birileriyle konuşunca da Salih Müslim’in Türkiye temasları, Türkiye’de karargah kurmasını Öcalan ve kendisini cezaevinde ziyaret eden HDP heyeti tarafından planlandığını öğreniyorsunuz.
2013 yılında Yüksekova’da teröristlerin öldürülmesi üzerine Öcalan, Hakkari Emniyet Müdürü’nün görevden alınmasını istiyor. Örgütün esrar ağına operasyon yapan Diyarbakır Emniyeti için “Bunlara ne gerek var, biz kendi güvenliğimizi sağlayalım” diyor. Öcalan, jandarma ve emniyetin yetkililerinin belediyelere bağlı polislere devredilmesini istiyor.
Teröristleri cezaevinden yargı paketleriyle salıverenler, askerimizin, polisimizin, jandarmamızın şehit edilmelerinin de asıl sorumlularıdır. Hem cezaevindekileri kurtaracaksınız, hem silahlanmalarına seyirci kalacaksınız, sonra “hadi bakalım ilçeleri kurtarın” diyeceksiniz...
Aman Allah’ım bu ne kararlı bir dönem öyle... Bu ne “darboğazmış” git git bitmiyor.

Önce teslim ettiler sonra kaçırdılar

5 Mart 2016’da, Diyarbakır D Tipi Ceza İnfaz Kurumu’ndan 6 PKK’lı Diyar Kaydu, Osman Kılıç, Devrim Kavak, Ulaş Arslan, Beşir Arcagök ve Ramazan Arslan firar etti. Terörle mücadelenin çok yoğun olduğu bir dönemde bunların sözde “yüksek güvenlikli” bir cezaevinden firar etmeleri çok büyük bir olay. Ancak ne firar, ne de perde arkasında olanlar ortaya döküldü. Konuyu açmak yine bize düştü.
Bingöl’de polis memurunu öldürmekten ömürboyu hapis cezasına çarptırılan Diyar Kaydu, Osman Kılıç ve Devrim Kavak, Bingöl Cezaevi’nden firar etmişlerdi. Yani, Diyarbakır Cezaevi’nden firarları ilk olayları değil.

ŞİMDİ ÇATIŞIYORLAR

O günlerin güncel konusu “çözüm süreci”ydi. Nasıl olduysa, firari üç mahkum için dönemin yetkilileri, “Bingöl Cezaevi’nden firar edenleri yakaladık” diye açıklama yaptı. Oysa, PKK cezaevi firarisi bu azılı teröristleri teslim etmişti. Teslim ettikleri adamları şimdi yine kaçırdılar.
Peki, teröristlerle çatışan askerlere, polislere yazık değil mi? Siz çatışın, yakalayın, adalete teslim edin; hakimler, savcılar teröristleri içeri tıksın, cezaevi yöneticileri ise firar etmelerini engelleyemesin. Önümüzdeki günlerde bu azılı katiller yine bir veya daha fazla vatan evladını şehit ettiklerinde bunun hesabını kim verecek? Geride kalan ailesinin sevdiklerinin acısını kim dindirecek?
Bölücü örgütün cezaevinden kaçırılmasını sağladığı bu teröristler ya şimdi ilçelerde güvenlik güçlerimize karşı çatışıyorlar ya da günün birinde “canlı bomba” olup onlarca insanın hayatına son verecekler.
Bu da karanlık firar... O teröristler şimdi nerede acaba?