Orhan Veli’nin “Hürriyete Doğru” şiirini bilirsiniz:
“Heeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...”
Elimde bir kitap ve dilimde hep bu şiir.
Kitap, “Şu Çılgın Gençler”; Türkiye Gençlik Birliği (TGB), doğumunun 10. yılını bu kitapla kutluyor.
10 yıllık tarihlerini/pratiklerini anlatıyorlar bu kitapta.
Demek 10 yıl geçti...
Tarih: 19 Mayıs 2006.
62 öğrenci topluluğundan iki bin üniversite öğrencisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin Farabi Salonu’nda bir araya geldi. Bu toprakların devrimci mirasına sahip çıkma yemini ettiler.
Salonun koltuklarında oturanlar; Namık Kemaller, Tevfik Fikretler, Mustafa Kemaller, Nazım Hikmetler, Aziz Nesinler, Deniz Gezmişler, Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar idi.
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençlerdi onlardı.
150 yıllık aydınlanma mücadelesinin neferiydi her biri.
O gün... Ev sahibi DTCF Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun önerisiyle “TGB” adı altında birleşti öğrenciler.
O gün... “TGB” adı altında Ankara’da sokağa çıktılar ve hâlâ sokaktalar. Dillerinde, “Atatürk Gençliği Görev Başında” sloganıyla...
Gençliğin “büyük taarruzu” başlamıştı. Başkomutanları Mustafa Kemal’di; 26 Ağustos 2006’da Afyon’da buluştular; Kocatepe’ye yürüdüler.
PKK, Mehmetçik’e her saldırdığında “Hepimiz Mehmetçiğiz” diyerek alanlara çıktı; teröre lanet yağdırdılar. Gerçek düşmanı biliyorlardı: “Mehmetçiğin Katili Amerika!”
Zorbalara hep meydan okudular...

Hedef haramiler

“Cumhuriyet yıkıcılarından Cumhurbaşkanı olmaz” deyince TGB’ye ilk davayı Erdoğan açtı. “Hakaret davası” ilk olmayacaktı. Ama ilk raundu kazanan TGB oldu.
Baskılara maruz kaldılar. TGB Ankara Şubesi, polis tarafından “kumar oynatılıyor” ihbarıyla basıldı! Kumar aletleri yerine, kitap ve kalem buldular!
TGB bir gün geri adım atmadı. Yoksulların, emekçilerin yanında oldular. Ankara’daki Tekel işçisinin en büyük destekçisi oldular. Çöp torbası yağmurluklarla günlerce Ankara’nın ayazında işçilerle bağırdılar; “Direne Direne Kazanacağız.”
68 Ruhu’nu dirilttiler. Ağabeyleri Zap Suyu’na köprü yaptı ise onlar da Diyarbakır Bismil Aslanoğlu Köyü’ne ilköğretim binası inşa ettiler. Kürt düşmanlığını mahkum ettiler.
Van depreminde bölgeye ilk gidenlerdendi TGB. Bir ay boyunca insanların yardımlarına koştular.
Soma’daki facia yerine ilk ulaşan sivil toplum kuruluşu
oldular.
Malatya Yazıhan’ın Bereketli Köyü’nde kayısı toplayan köylülere yardım ettiler.
Hangisini yazayım...
TGB her yerdeydi...
TBMM genel kurulu “açılımı” konuşurken, TGB’liler locada Türk Bayrağı çıkararak “Amerikancı Açılımlara Geçit Vermeyeceğiz” diye eylem yaptı. İlkay Akkaya, polislerin ağzını kapatmasına fırsat vermeden “Türkiye Kazanacak” diye bağırıyordu. Türk Bayrağı’yla birlikte gözaltına alındı TGB’liler...
İktidar; Gençliğe Hitabe’yi mi kaldıracak, TGB sokağa çıktı.
İktidar; ulusal bayramları mı yasaklayacak, TGB sokağa çıktı.
İktidar; üniversiteleri çağdaş öğrenimden mi uzaklaştıracak, TGB sokağa çıktı.
İktidar; ortağı Cemaatle bizleri Silivri zindanına mı gömmeye çalışacak, TGB sokağa çıktı.
İktidar; Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçları mı kesmek istedi; TGB sokağa çıktı.
Bugün...
Hâlâ...
Haramilerin saltanatını yıkmak için TGB sokakta...

Yakınmayı bırakın

TGB sadece Türkiye’de yok. Almanya’dan Fransa’ya, Çin’den Japonya’ya, Rusya’dan Avustralya’ya kadar dünyanın dört yanında örgütlüler.
Beyrut’ta...
Trablus’ta...
Şam’da, Halep’te...
Tahran’da...
Ve İstanbul’da düzenlenen uluslararası “Halkların Dayanışma” toplantılarına katıldılar.
Bölgenin “çıbanbaşı” Amerikalı Conilerin kafasına “Yankee go home” diyerek iskenderun’da, İstanbul’da, Bodrum’da çuval geçirdiler. Türkiye hukuku; Bodrum’da beraat ettiler, İskenderun’da ceza aldılar!
Oysa savunmaları aynıydı. Bülent Arınç’ın Celal Bayar Üniversitesi’ne gelişini protesto eden TGB’lilere, “hepinizi okuldan atarım” diyen rektör Mehmet Pakdemirli’ye şu yanıtı verdiler: “Biz Cumhuriyeti savunuyoruz ve bu görevi Atatürk’ün Bursa Nutku’ndan alıyoruz.”
Bu nedenle... Kürecik’e konuşlanacak füze kalkanına karşı ABD elçiliğine yürüdüler; Kürecik dağlarına çıktılar. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne aykırı hareket ederek ABD savaş gemisine Samsun Limanı’nı dar ettiler.
Sadece eylem yapmadılar kuşkusuz.
Konferanslar, sempozyumlar, paneller yaptılar.
Karadeniz’den Akdeniz’e bir çok yerde yaz kampları yaptılar.
“Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz” diyerek dergi çıkardılar: “Kırmızı Beyaz.”
Ayrıca... “Simurg” adlı kültür sanat dergisi çıkardılar.
Ayrıca... “Arjin” adlı Kürtçe dergi çıkardılar.
Yetmedi...
Türkiye Liseliler Birliği (TLB) yani “TaLeBe”nin kuruluşuna destek verdiler. Liseliler de, “Savulun Bre Gericiler, Geliyor TaLeBeler” sloganıyla kuruluşlarını duyurdular.
Uyuşturucuya karşı birlikte mücadele verdiler/veriyorlar.
Tüm bunları yaparken TGB’nin tek gelir kaynağı, öğrencilerin harçlıkları oldu.
“Şu Çılgın Gençler” kitabının önsözünü yazan Yılmaz Özdil’in dediği gibi, “gönüllü imece’ye katılın.”
Şair ne diyor:
Yelken olun, kürek olun, dümen olun, balık olun, su olun...
Lütfen... Artık yakınmayı bırakın!..