Şu anda en ön cephede savaşıyorlar.
Özel timler onlardan oluşuyor.
Her tarafı tuzaklanmış yollarda yürüyen, evlere ilk giren onlar.
Onlarca cana mal olan el yapımı patlayıcılara ilk müdahaleyi de onlar yapıyor.
Toplam mevcutları 110 bin kadar.
Türk Ordusu’nu savaşan bir beden olarak düşünürseniz, onlar bu bedenin omurgası.
Evet. Astsubaylardan söz ediyorum...
Tanıdığımızı sandığımız ama haklarında pek az şey bildiğimiz astsubaylardan...
Taşıdıkları rütbenin Göktürk Veziri Tonyukuk’a kadar gittiğini bilir misiniz?
Tarih kitaplarında pek rütbeleri yazılmaz. Kurtuluş Savaşı’nın ilk uçuşunu yapan kahraman pilotumuz Vecihi Hürkuş veya Antep savunmasının önder askeri Kılıç Ali’nin astsubay olduğunu pek kimse bilmez. Ya Seddülbahir kahramanı Bigalı Mehmet Çavuş’u bilir mi? Sanmam.
Hangi birini yazayım, o kadar çok ki...
Ya dünya tarihi?
İşte Kızıl Ordu’nun Genelkurmay Başkanı Gedikli Çavuş Krilenko.
Bolşevik Devrimi, Çarlık döneminden kalan bütün askeri sistemi yerle bir etti. Ordudaki bütün subayların komuta etme yetkisini ellerinden alındı. Bütün rütbeler, apoletler, madalya ve rozetler kaldırıldı. Herkes aynı sade üniformayı giydi. Rütbeler yerine, tabur komutanı, kolordu komutanı gibi unvanlar kullanıldı.
Şaşıracaksınız: Milli Mücadele yıllarında Sovyetler ile sıkı bir ittifak yapan Türk Ordusu üzerinde de ciddi etkiler oldu. Türk askerleri; apoletlerini sökmeye, rütbeleri astsubaylar gibi kollara takmaya ve hatta üniformalarına orak-çekiçli, kızıl yıldızlı armalar diktirmeye başladı. İş o noktaya varmıştı ki, bu duruma engel olamayan Kazım Karabekir, bu armaların takılması için günlük emir yayınladı.
Neyse, tarihe dalmayayım; konumuz astsubaylar!

“Mao’nun Askerleri”


Deniz Gezmiş de onların hak arayışlarını savundu.
Onlar dediğim, astsubaylar.
Cumhuriyet Devrimi’nin eşit yurttaşlık ilkesi zamanla unutuldu. Katı toplumsal sınıflaşma ilk olarak orduda başladı. Padişahı gönderenler, Paşa’yı yasaklayanlar yıllar içinde nüfuza/rütbeye yenik düştü!
Bundan en çok etkilenenler ordunun emekçisi astsubaylar oldu.
Önce, küçük zabittiler, yani subaydılar. Zamanla rütbeleri ellerinden alındı. Gedikli Zabit, Gedikli Çavuş ve Gedikli Erbaş oldular. En sonunda 1951’de astsubay!
1950’lili yıllar Demokrat Parti dönemi olduğu için “Menderes’in Askerleri” olarak tanındılar!
Oysa sadece isimleri değişmişti; ezilmişlikleri değil!
1960’lı yılların hak arama rüzgarından etkilendiler. Eşleriyle meydanlara çıkıp seslerini duyurdular. Bu kez 12 Mart 1971 askeri darbecileri tarafından “Mao’nun Askerleri” diye suçlandılar!
Ve, NATO kafası 12 Eylül 1980 darbesiyle birleşince
ortaya Kenan Evren çıktı; şöyle dedi: “Bir başçavuş
benim teğmenimden fazla maaş alamaz.”
Oysa, mesele para değildi. Fakat dönem neoliberalizm dönemiydi ve tek ölçü birimi vatanseverlik değil, paraydı! Astsubaylar hep fedakarlık yaptı.
Böyle, böyle bugünlere gelindi.
Bugün astsubaylar, emperyalizmin taşeronu teröristlere karşı ön cephede savaşıyor. Polis ile aynı mevzide şehit olup, aynı mezarlığa gömülüyorlar. Ama... Yüksekokul mezunu polis mesleğe 9/2 maaş derecesinden başlarken, aynı tahsil derecesindeki astsubay ondan bir adım geriden, 9/1’den başlıyor!
Astsubay ikinci sınıf insan muamelesi görmek istemiyor.
Buna benzer birçok sorunları var astsubayların. Örneğin, IŞİD tarafından pusuya düşürülüp kaçırılan astsubayı, “ordunun şanına leke sürdüğü” için ordudan atan sistem, ona normal zamanda temsil tazminatı vermeyi reddediyor! Subaya verip astsubaya verilmeyince de silah arkadaşlığı zarar görüyor.
Örnekleri sıralamaya gerek yok. TSK’da “Mehmetçik Ruhu”nu canlı tutmak için sistemli bir değişikliğe gitmek şart.

Astsubaylar hakkında


Gazi Astsubay Oktay Yıldırım, Silivri Cezaevi’nde koğuş arkadaşım.
Samizdat kitabımda yazmıştım:
“Koğuş önündeki avlu, tarih mektebi oldu bizi için. Oktay Yıldırım konuyu hep haklı olarak yazmakta olduğu kitabına getiriyor: Harp okullarının müfredatı nasıl, hangi ihtiyaçtan değiştirildi? NATO’nun bunda etkisi neydi? Türk Ordusu’ndaki Prusya ekolü neden yok
edildi? Soruları ardı ardına geliyordu...”
Oktay Yıldırım o dönem, “Tarihsel ve İdeolojik Yönüyle Mehmetçik” kitabına çalışıyordu.
Bugün elimde yeni kitabı var: “Astsubay Hakkında Her Şey.”
Bir çırpıda merakla okudum. Gördüm ki, TSK’da sistem sorunu var.
Ancak Oktay Yıldırım salt şikayet etmiyor; öneriler sıralıyor.
Örneğin, ortak askeri okullar öneriyor. Lise düzeyinde aynı okullardan mezun olup başarılarına göre subay ve astsubay olarak ayrılmış bir ordu komuta kademesi üzerinde duruyor. Böylece silah arkadaşlığının daha da güçleneceğini söylüyor.
Örneğin, çifte sicil sisteminin büyük bir nitelik sıçramasına neden olacağını iddia ediyor.
Bu konularda, İngiltere ve Amerika’da yapılan araştırmaları, röportajları sıralıyor.
Aslında...
Kitabı sadece subay ve astsubayların değil, toplumsal sorunlara duyarlı herkesin okuması gerekiyor. Önerilen yeni sistemi mutlaka tartışmalıyız. Çünkü var olan sistem, sorun yaratmaya uygun bir sistem.
Bu nedenledir ki, Ergenekon ve Balyoz da savaşılmadan kaybedilmiştir!..