Öncelikle belirtmemde yarar var, bu satırlar yazılırken özellikle AKP cenahının beklediği Saray-Davutoğlu görüşmesi henüz gerçekleşmemişti...
Önceki gün Başbakan’ın “veda hutbesi” tadındaki Grup Toplantısı konuşmasının ardından parti içinde başlayan, artık çalkantı mı dersiniz, kulis mi dersiniz, korku mu dersiniz, sürekli artan gerilim bugün dayanılmaz bir hal alarak devam etti. Yeni bir olağanüstü kongrenin böyle bir ortamda yapılmasının, genel başkanın istifa edip yerine yeni bir başkan gelmesinin “bitiş” anlamına geleceğini söyleyenler olduğu gibi, yeni dönemde alacağı tavrın, göstereceği bağlılığın hesaplarını yapanlar da mebzul miktarda mevcut tabii!..
Bu çok kritik “zirve” görüşmesi öncesi, 25. Muhtarlar Toplantısı’nda Saray gayet anlamlı bir yanıt verdi Davutoğlu’nun “restine” ama buna değinmeden önce o konuşmanın hemen ardından Saray cenahından gelen mesajı anlatmak gerek sizlere... Başbakan sıfatlı muhteremin “nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim” şeklindeki sözlerine ilk tepki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış’tan geldi. Akış, üzerinde Cumhurbaşkanlığı Forsu bulunan antetli bir kağıda şöyle bir formül koyarak Twettar’da paylaştı
-Türkiye=RTE=Ak Parti
Altına da şu notu ekledi: “İster sağdan oku, ister soldan oku. Şu an durum bu.” Şu tevazuya, şu alçakgönüllülüğe bakar mısınız!.. Başdanışmanın bu notu kendisini hâlâ Başbakan zanneden zatın ipinin çoktan çekildiği geliyor mu, gelmiyor mu lütfen siz karar verin!..

Önce ezip sonra görüşmek!..


Gelelim Saray’ın muhtarlara hitaben yaptığı konuşmada söylediklerine... Aslında gayet kısa, gayet net ve gayet anımsatıcı sözler sarf etti; mesela “önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi unutmamanızdır” dedi... Dün yazmıştım; ne demişti Saray, Davutoğlu’na, genel başkanlık payesini vermeden önce?.
-Temayül yoklamalarını biliyorsun, üçüncü sıradasın. Seni ben başkan
yapıyorum...
İşte Hoca’ya bunu hatırlattı Reis konuşmasında öncelikle!.. Sonra da genel başkan olmak için verdiği sözleri tutmadığı mesajını verdi:
-Önemli olan geldiğiniz makamda ne yapmanız gerektiğini ve hedeflerinizin neler olduğunu unutmamanızdır!..
Ama Reis asıl darbeyi bu hatırlatmalardan sonra üstelik gayet acı bir şekilde vurdu Hoca’ya:
-Kendi çıkarları için hizmet makamlarını işgal edenler Türkiye’nin birikimini artırmak şöyle dursun, mevcudu da heba etmişlerdir...
Ben bu satırları okuyunca aklıma hemen Başdanışman Akış’ın yukarıda verdiğim formülü aklıma geldi... Ne diyordu orada: “Türkiye =RTE” Ehh “sağdan da okusan, soldan da okusan durum bu” diye de eklediğine göre, Saray’ın sözlerini şöyle yorumlamak olası demektir:
-Türkiye’nin birikimi=RTE’nin birikimi!..
Valla başdanışman öyle söylüyor!.. Şimdii, böylesine ezici, ufalayıcı mesajlardan sonra sizce Davutoğlu Saray’a gidip ne konuşacak Allah aşkına?..
-Biletinin kesildiğini önce muhtarların duyduğu bir Başbakan olarak!..

Yanaşmalar noktayı koydu bile!..


Aslına bakarsanız yandaş aslan parçaları muhtarlar toplantısından önce vaziyet almıştı bile...
Bunların koku alma duyuları epey gelişmiş olduğu için, yeni duruma gayet kolaylıkla intikal etme yetenekleri de çok pekişmiş durumdadır. Son duruma da aynı süratte ayak uyduruverdiler haliyle... Davutoğlu’nun Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşma ilk defa Sabah, Takvim ve Güneş gazetelerinin birinci sayfalarında yer almadı!.. Akşam gazetesinde ise “kutu haber” tabir edilen minnacık bir yer verildi...
-Diğer bir deyişle Saray’a yakın matbuat Davutoğlu’nu tabir yerindeyse sildi, attı!..
Bu işler ne yazık ki böyledir işte; açın bakın, aynı gazetelerin daha dün denebilecek kadar kısa süre önce Davutoğlu’na nasıl methiyeler düzdüklerini görebilirsiniz...
Dünyanın bu şekilde köşeye sıkışmış, sıkıştırılmış zavallı ülkelerinde her zaman “Efendiler” ve “Uşakları” olmuştur, olacaktır!..
Tam yazıya noktayı koyacağım sırada bir son dakika haberi ilişti gözüme; Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova, Türkiye’nin yönetimi ile ilgili şu ağır sözleri söylemişti:
-Türk yönetimi Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak istiyormuş gibi bir izlenim bırakıyor. En azından Türk yönetimi politikasının tüm bileşenleri böyle bir tablo ortaya koyuyor. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz!..
Ülkeyi yönettiğini zannedenler iftihar etsin!!!