Güzel bir kış akşamı, İzmir’den misafirlerim var, Nevizade’yi özlemişler, Yakup’ta kadehin dibine vuruyoruz... Yan masada altı beyefendi oturuyor, takım elbise, kravat, hani artık ender rastlanan “İstanbul beyefendisi” derler ya, kibar, görgülü, işte onlardan, en genci 80 yaşında, ufak ufak demleniyorlar. Kulak misafiri oluyoruz, kıkır kıkır sohbet ediyorlar. Şahane bir ekip yani. Dayanamadık sorduk... Meğer delikanlılıktan beri arkadaşlarmış, haftada bir filan düzenli olarak buluşup, adabıyla parlatıyorlarmış... Allah herkese sizin gibi arkadaşlık, hepimize bu yaşta fava-rakı ihsan eylesin dedik.

*

Gülümsedi her zamanki gibi, aldı kadehini, kalktı yerinden, bizim masamızı şereflendirdi, bir duble de sizinle arkadaşlık edelim dedi.

*

Bay Harry’di.

*

Babası 1919’da Arnavutluk’tan İstanbul’a göçetmiş, bu topraklardaki ilk çikolata imalathanesini kuran Fransız Moulatier’nin yanında çıraklık yapmış, 1923’te, İstiklal Caddesi’nde ilk pastanesini açmıştı. Cumhuriyet’le yaşıt olan bu pastanenin ismi, Loryan’dı... Fransızca “şark” anlamına gelen l’Orient kelimesinin okunuşuydu.

*

1934’te yasa çıktı, yabancı isimlerin Türkçeleştirilmesi gerekiyordu. Mareşal Fevzi Çakmak’ın damadı, sanat tarihi profesörü Burhan Toprak, Loryan’ın müdavimlerindendi. Ona danıştılar. “Baylan ismini koyun” dedi. Çağatay Türkçesi’nde “kusursuzluk, mükemmellik” anlamına geliyordu. Şark, mükemmel oldu, Loryan, Baylan oldu.

*

Bay Harry, babasının pastanesinde çıraklık yaptı, liseden sonra Viyana’ya, pastacılık okulu Zuckerbaecker Schule’ye gitti, oradan diplomayı aldı, İsviçre’ye geçti, uluslararası Richmont Fachshule’de çikolata eğitimi aldı, Mövenpick’te çalıştı, Almanya’ya geçti, Solingen Grafrath’ta gıda sanayi okulunda şekerleme eğitimi aldı.

*

1953’te yurda döndü.
Türkiye’nin “ilk mektepli pastacısı”ydı.

*

İlk’lerine başladı...
Türkiye’yi espresso’yla tanıştırdı.
İlk cappuccino’yu o tattırdı.
İlk milkshake’i o çalkaladı.
İlk tiramisu’yu o yaptı.
İlk İtalyan dondurmasını...
İlk İskandinav kanepelerini...
İlk krokanlı çikolatayı o servis etti.
İlk madlenleri o üretti.
Pandispanyayı ilk o kullandı.
İstanbul efsanesi “kup griye”yi icat etti.
Vitrinini kalplerle süsleyip, Sevgililer Günü’nü ilk tanıtan o oldu.

*

Çikolata üzerine yazıyı, ilk o yazdı.

*

Yazı’nın merkezi oldu...
Attila İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cemal Süreya, Orhan Kemal, Haldun Taner, Peyami Safa, Asım Bezirci, Behçet Necatigil, Ferit Edgü, Ahmet Oktay, Güner Sümer, Fethi Naci, Tomris Uyar, Leyla Erbil, Oktay Akbal, Salah Birsel... Baylan’ı mesken tutanlardandı.

*

Varlık vergisi.
6/7 Eylül olayları.
Kıbrıs harekatı...
Yurdundan ayrılmadı.
Kızılcık şerbeti içtim dedi, hayatımıza lezzet katmaya devam etti.

*

Ve maalesef, namaz kılmayan hayvandır diyenlerin insan sınıfından sayıldığı ülke... Bu çok kıymetli evladını kaybetti.

*

Yaş kemale erince, Cumhuriyet’le yaşıt Baylan’ını, kakao-çikolata-kahve sektörünün devlerinden Altınmarka’ya devretmişti.
Neden diye sorduklarında ne cevap vermişti biliyor musunuz?
“Çocuğum olmadı, Baylan’ı bırakacağım varisim yoktu, bu yüzden güvenilir ellere emanet ettim, Baylan’ı sizin çocuklarınızın da görmesini istedim, çünkü Baylan benim değil, Türkiye’nin” demişti.

*

Benim değil...
Türkiye’nin.

*

Bana göre yurtseverliğin kup griyesi’ydi.