Yunan askerlerini Anadolu topraklarından atıp 9 Eylül 1922’de denize döken Atatürk ve silah arkadaşları, Türk Milleti’nin kazanmış olduğu bu büyük zaferi 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması ile taçlandırdı. Bugün Lozan Barış Antlaşması’nın 94. Yıldönümü… Ege’deki 18 adamızı göstere göstere işgal eden Yunanistan’ın Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı Lozan Antlaşması’nın yıldönümünden 6 gün önce, Türk adalarındaki Yunan askerlerini denetledi.

Pavlopulos, 18 Temmuz’da Aydın’a bağlı Bulamaç ve Eşek Adası’nda konuşlu olan Yunan Askeri Üsleri’ni ziyaret etti. 1 gün sonra ise İzmir’e bağlı Koyun Adası’nda konuşlu Yunan Askeri Üssü’nü Başkomutan sıfatıyla ziyaret etti. Adadaki Yunan askerlerini denetleyen Pavlopulos egemenlik ve bayrak gösterisi yaptı. Yunan Başkomutan Pavlopulos, hiçbir engelle karşılaşmadan Türkiye topraklarına pasaportsuz giriş çıkış yaptı, Türk hava sahasını ihlal etti. Türk hava kontrolörü, Yunan helikopteri pilotunu “Türk hava sahası’nda uçuyorsunuz, derhal terk edin” çağrısında bulundu. Ancak Yunan pilotlar bu çağrıya uymadı ve Türk hava sahasını ihlale devam etti.

basliksiz-1

MEYDAN OKUDU: AVRUPA SINIRI


Türk hava kontrolörünün uyarılarına sinirlenen Pavlopulos, basına yaptığı açıklamada, “Lozan ve Paris Antlaşmalarına göre Ege’de gri bölge yoktur. 1947 Paris Antlaşması ile 12 ada ve bu adalara bitişik adacıklar Yunanistan’a verilmiştir. Bu sınırlar Yunan ve Avrupa sınırlarıdır” dedi. Yunan Cumhurbaşkanı’nın işgal altındaki adaların Yunan toprağı ve Yunan sınırı olduğunu öne sürmesine karşın, bu konuda nota bile verilmediğini belirten Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, SÖZCÜ’ye şunları söyledi:

ÜMİT YALIM: CEHALET ÖRNEĞİ

“Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopulos’un anılan adaların Yunan ve Avrupa sınırları olduğunu iddia etmesi tam bir cehalet örneğidir. Hukuk Fakültesi mezunu olan Lozan Antlaşması, 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi, Milletler Cemiyeti Tescil Belgeleri ve 1947 Paris Antlaşması ile antlaşma ve sözleşmelere taraf olan ülkelerin yayınladığı haritalara bakarsa, sözünü ettiği adaların Türk adaları olduğunu görecektir. 1943 tarihli İngiliz haritasında, Pavlopulos’un ziyaret ettiği Eşek ve Bulamaç adalarının, 12 ada deniz sınırının dışında ve Türkiye’ye ait olduğu açıkça gösterilmiştir.”

Yunan Cumhurbaşkanı'nın gittiği adalar, 6 millik karasularımız içinde


grafikadalar

Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım, Aydın açıklarındaki Eşek Adası’nın Yunanistan’ın Batnoz Adası’na 18 mil, Lipso Adası’na da 12 mil, Bulamaç Adası’nın Lipso Adası’na 14 mil, İleriye Adası’na  ise 13 mil uzaklıkta bulunduğunu belirtti.  Bu adaların, “Uluslararası anlaşmalarla Yunanistan’a bırakılan adalara bağlı ya da bitişik adacık olmadığını” vurguladı. İzmir Çeşme açıklarındaki Koyun Adası’nın da, 12 ada bölgesinin dışında kaldığını kaydetti. Yunan Cumhurbaşkanı’nın gittiği her 3 adanın 6 millik Türk karasuları içinde kaldığına işaret ederek, buraların Türk toprağı olduğuna dikkat çekti.


İsmet İnönü, Lozan’da İngilizler’in küstahlığını böyle anlatmıştı: Bize, ‘Diz çöküp para isteyeceksiniz’ dediler ‘Yeter ki sulh olsun’ cevabını verince sustular


11inonu15cm

TRT’de unutulmaz programlara damga vuran Nazmi Kal, İsmet İnönü ile 15 Ekim 1973’te Lozan röportajı yaptı. Kal, İnönü’nün o röportajda, tarihi anlaşmayı nasıl imzaladıklarına ilişkin verdiği bilgileri SÖZCÜ’ye şöyle aktardı:

HARAP MEMLEKET:
Lozan’da İngiliz delegesi Lord Curzon ve Amerikan delegesi oturuyorduk. Onlarla konuşmamızı hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım. İngiliz delegesi Lord Curzon  ‘Lozan Muahedesinden memnun ayrılmıyoruz, hiçbir dediğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket alıyorsunuz. Bunu imar etmeyecek misiniz? Neyle, nasıl yapacaksınız? Para bir bunda var (Amerikan delegesini işaret etti), bir bende var. Geleceksiniz para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz, reddettiklerinizin hepsini cebimden çıkarıp size göstereceğim’ dedi. Bunu hiçbir zaman unutmam. Ben de kendisine şu cevabı verdim: Bizim burada istediklerimiz, müstakil, medeni bir devlet olarak onun bütün şartlarını sağlamaktır. Bunu temin edelim, sulh olsun gelirsem size, istediğinizi yaparsınız.

ÇÖKÜNTÜYÜ GÖRDÜM: Onlar, türkiye’nin keşmekeşe gireceğine, eski rejimin süreceğine güveniyorlardı. Bu ümit onlarda, sonuna kadar yaşadı. Biz (o zaman) tabiatı ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir gram altın almadık. 1950’de iktidarı bıraktığımızda Merkez Bankası’nın elinde Türkiye’nin hiçbir zaman görmediği miktarda bir altın hazinesi vardı. 122 ton altın bıraktık. Her şey değişti. Türkiye’nin geçmişte nasıl sıkıntılarla adım adım çöküntüye gittiğini yaşamak, hiç unutamayacağım bir ders olarak bugün de üzerimde tesirini yapar.