AKP iktidara geldiği günden bugüne, sadece kendisine biat eden ve yasalara uysun uymasın bir dediğini iki etmeyecek insanlarla devletin hemen bütün kilit kadrolarını değiştirdi. Bu kadrolaşmayı çaycısına, odacısına, iş verdiği herkese varıncaya dek acımasızca sürdürdü. Bu süreçte en önemli kriteri imam hatipli olmak ve mezhepçilikti, taraf olmak ve biat etmekti. Devletin her şeye rağmen yürüyen ehliyet ve liyakat geleneğini geldiği gün bozmaya başladı. Kendilerinden bin kat donanımlı, bin kat uyanık ve 15 Temmuz’da şok içinde izledik ki bin kat daha tehlikeli FETÖ’cüleri de mezhepçi ideolojilerinden dolayı görmezden geldiler. Özellikle personel, tayin, istihbarat gibi hem sivilde hem askeriyede kritik makamlara yerleştirilmelerine göz yumdular. O günlerde kendilerini, alnı secdeye değenden bize zarar gelmez diye avutuyorlardı. Kendilerini uyarmaya çalışanlara da, büyütüyorsunuz bunları, abartıyorsunuz diyorlardı...

Ülkenin 40 küsur yıllık terörle mücadelesinde pişmiş, donanımlı, yetkin personelinin ve kurumlarının paha biçilemez tecrübesi ve birikimi, ne yazık ki çeşitli sebeplerle bozuk para gibi harcandı gitti. MİT’e FETÖ’cülerin yanı sıra, siyasi mezhepçilik ve yandaşlıkla bir de yetersiz eş, dost, akrabalar dolduruldu. Kumpaslarla TSK darmadağın edildi, kendi istihbarat gücü GES Komutanlığı elinden alınıp MİT’e verildi. Şu anda her şeyden çok ihtiyaç duyduğumuz istihbarat birikimimiz heba edildi. Terörle mücadele gibi, ancak uzun yıllar ve kanla ödenen bedellerle edinilebilen en üst düzeyde uzmanlık, tecrübe ve birikimle başarılı olunabilecek ve çok iyi işletilen ulusal ve uluslararası istihbarat paylaşımına ve işbirliğine bağımlı çok tehlikeli bir alanda, yeterli birikime, tecrübeye, donanıma sahip olmayan kişilerle, bir de siyasi sorumlularının hiçbir sorumluluk üstlenmemesi nedeniyle, ne yazık ki ancak bu kadar oluyor...

PKK tarihinde teröristle ilk kez müzakere eden hükümet AKP, Oslo’da ve Habur’daki rezaletlerle PKK’yı cüretkarlaştırdı ve hazırlık yapmasına fırsat verdi. Oslo’daki görüşmelerde MİT Müsteşar yardımcısı, karşısındaki PKK’lıya; metropolleri patlayıcılarla doldurduğunuzu biliyoruz diyordu. Şimdi bize soruyorlar, sanki sorumlu makamlardakiler kendileri değilmiş gibi; çarşıda, pazarda satılmayan 400 kilo özel karışım patlayıcıyı nereden buldular diye. Yıllardır uyguladıkları yanlış politikalarla, ülkenin gayet iyi işleyen istihbaratını kör, sağır ettiler. 4 milyon sığınmacıyı hiçbir kontrole tabi tutmadan, ajan mı, terörist mi, radikal mi bilmeden ülkemize soktular. Bu sayede memleketin her köşesine sızan PKK’lı, TAK’lı, FETÖ’cü, DHKP-C’li, IŞİD’çi, El Nusra’cı, bilmemneci terörist, canlı bomba ve ölçüsüz miktardaki patlayıcılardaki sorumluluklarını şimdi örtbas etmeye çalışıyorlar...

Devletin istihbaratına takılmadan bütün terör örgütleri canının istediği gibi memleketin her yerinde terör saldırıları yapabiliyor. 7 Haziran’dan bu yana 35 terör saldırısı yaşadı ülkemiz. Her ay iki terör saldırısı. MHP’nin hesaplamasına göre, 7 Haziran 2015 ile 1 Ocak 2017 arasındaki ülkedeki bütün ‘terör olayları’nda 593 sivil, 553 asker ve 303 polis hayatını kaybetti. Bunlar inanılmaz rakamlar. PKK belası 40 küsur yıldır var, ama böylesini hiç yaşamadık. Artık hiçbirimizin, hiçbir yerde can güvenliği yok kendi ülkemizde. Beşiktaş’ta çoğu gencecik polis, 45 şehit verdiğimiz saldırıdan bir saat önce motorla oradan geçtim, tam o sırada da geçebilirdim. Ülkede ölmek ve yaşamak artık bir piyango işi, size de çıkmayacağının garantisi hiçbirimiz için yok...

Buna rağmen hükümet yetkilileri her seferinde güvenlik zafiyeti yok, istihbarat zafiyeti yok diyerek hiçbir sorumluluk üstlenmiyorlar. Kendilerini geçmiş hatalarından dolayı uyaranları da, yandaş medyalarında, sosyal medya trolleriyle utanmadan teröre destek veriyormuş gibi gösteriyorlar. Hepsi bir yerden emir almış gibi, aynı cümlelerle PKK’ya niye laf söylemiyorsun, kınamıyorsun diye bize kızıyorlar. Sanki PKK kınamadan, eleştiriden, laftan, hakaretten anlarmış gibi. Kök sorunu görmeden, özeleştiri yapmadan, geçmiş hatalardaki sorumlulukları üstlenmeden, zafiyet gösterenleri, yetersiz kalanları sistem dışına çıkarmadan, yerlerine en yetkin ve en donanımlıları almadan bu ölüm kalım mücadelesi nasıl kazanılabilir? AKP’nin kafasıyla ve yöntemleriyle kazanılamaz...

Her korkunç terör saldırısından sonra güvenlik zafiyeti yok, istihbarat zafiyeti yok diye açıklama yapmaları, hızlı tren yapmamızı, yol yapmamızı engelleyemeyecekler diye saçmalamaları, gelişmemizi - büyümemizi kıskanıyorlar büyüklenmeleri devlet ciddiyetinden, siyasi etikten çok uzaktır. Devletin en tepesindekilerin bile, onlarca eve korkunç acıların düştüğü ortamda çıkıp sanki terör saldırısı hızlı tren güzergahına, trene yapılmış gibi konuşmaları, konuyu özünden saptırmaktan ve hepimizi kandırmaktan, en önemlisi de bunca korkunç acıyı yaşayan ailelere, koca Türk Milleti’ne karşı duyarsızlıktan ve sorumsuzluktan başka bir şey değildir...

Bu yakıcı süreçte bakıyorsunuz bütün AKP’liler ağız birliği etmişçesine her yerde şehit edebiyatı yapıyor. Her yere şehit isimleri veriliyor, çeşitli mekanların isimleri şehitlerle değiştiriliyor. Koca ülke, AKP’nin son yıllarında baştanbaşa şehitliğe dönüştü neredeyse. Şehitleri önleyemeyen AKP, belli ki çözümü şehitliği yücelterek şehitliğe sığınmakta bulmuş. Askerliğini bedelli yapanlar bile her fırsatta; İnşallah ben de şehit olurum, İnşallah siz de şehit olursunuz, Allah bana da şehitliği nasip etsin, ben de şehit olmak istiyorum diyorlar ve Müslüman toplumların en kutsal makamını bile günlük siyasetlerinde kullanıyorlar. Çünkü sorumluluk alamıyorlar, alırlarsa sorumluluklarını kabul etmeleri ve görevi layığıyla yapamadıkları ve bunca ölümü ve acıyı engelleyemedikleri için istifa etmeleri gerekir. Bunu asla yapmıyorlar. Bırakın istifayı, sadece şu son 1.5 yılda bunca olay, bunca terör saldırısı oldu, bunca şehit, bunca yaralı verdik, bir tek hükümet yetkilisi çıkıp pardon bile demedi. Ben artık vicdanen kendimi kötü hissediyorum ve görevimi bırakıyorum demedi. Hep sorumluluğu başkalarına atıyorlar ve her seferinde; askerlik yan gelip yatma yeri değildir, bu işin fıtratında var, takdir-i İlahi, kader, askerin işi ölmek, bunun için maaş alıyor gibi akıl almaz şeyler söyleyerek siyasi sorumluluklarını perdeliyorlar...