Milli Eğitim Bakanlığı’nda birçok uygulama yargıya taşınıyor, yargının yürütmenin durdurulması, iptal kararları da onları yıldırmıyor. Okul, il ve ilçe yöneticileri, bakanlık yöneticilerinin, iktidarın gözüne girmek için illerde birbirinden garip işler yapıyor.

Öğrencileri protokollerle dini vakıf ve derneklere teslim eden Milli Eğitim Bakanlığı, garip kararları da artık normal sayılıyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) bağlantılı oldukları gerekçesiyle çok sayıda ilkokul, ortaokul, lise Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.

24 YIL ÖNCE UYARDIM

Aslında, FETÖ yapılanması öyle gizli-saklı gelmedi. Adliye, mülkiye, emniyet ve eğitim bu yapının öncelikli hedefleriydi. TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun raporunda yer alan gazete kupürü dikkatimi çekti. Çünkü o haberi 9 Nisan 1994 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde ben yazmıştım. 24 yıl önceki haberimin başlığı şuydu:

Fethullahçılar polise sızdı.

Haberimin spotunda da “Şeriatçı Fethullah Gülen yanlılarının Emniyet içinde örgütlendikleri öğrenildi. ‘Sınıf imamı’, ‘Dönem imamı’ ve ‘Okul imamı’ hiyerarşisine göre örgütlenen Fethullahçıların, özellikle Polis Akademisi, polis kolejleri ve polis okullarında yuvalanmayı tercih ettikleri anlaşıldı.”

Haberimde, bu kişilerin gittikleri evlerin adresine varıncaya kadar her şeyi yazmışım. Bu konuyu o dönem Polis Başmüfettişleri Nihat Dündar ile rahmetli İzzet Sezgin Şenel soruşturmuş ve yazdıklarımızın doğru olduğu da ortaya çıkmıştı. Sonunda bu dosyalar da adliyede kapatıldı. O dönem kendilerini gizliyor, gerçekten “sızma” oluyordu. Ancak daha sonraki dönemde bırakın sızmayı, bu yapı içinde olmayanların emniyete girmesi zorlaştı. Ayrıca kritik yerleri ele geçirdikleri için polisler, onlardan olmasa bile onlardanmış gibi hareket etmek zorunda bırakıldı.

OKULLARDA FARKLI YAPILANMA

Fetullahçılar, kendi okullarını açtı. Bir yandan okullarına öğrenci alırken, bir yardan da devlet okullarında örgütlendi. Darbe girişiminden sonra okulların kapatılması, binalarının devlete geçmesi konusunda gerçekten hükümet kararlı bir tutum izledi. Devleti ele geçirmeye çalışan terör örgütüyle mücadele edilirken, bu kez okullarda dini vakıf ve dernekler etkili olmaya başladı. Geçenlerde bir müfettişin gönderdiği nottan şunu öğrendim:

Orta Anadolu’da bir ilimizde, FETÖ bağlantılı olduğu gerekçesiyle özel okul devlete devredildi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, bu okulu Anadolu İmam Hatip Lisesi yaptı. Buraya kadar her şey tamam. Bir de bundan sonrasını müfettişin mektubundan okuyalım:

“Ancak ne hikmetse bu kurumun içinde ve aynı binada bulunan anasınıfı kısmı ‘yararlı dernek’ diye yapılan bir protokolle Ensar Vakfı’na verildi. Bilindiği üzere Türkiye’de özel öğretim kurumu açılması, kapatılması Özel Öğretim Kurumları Kanunu, yönetmeliği ve standartlar yönergesine göre yapılır. Bunlar hiç yapılmadı. Adı geçen mevzuat uyarınca devlet kurumu içinde özel öğretim kurumu açamazsınız.

HER ŞEY DEVLETTEN...

Zaten bu vakıf başvuru yapmış olsa bile hiçbir müfettiş açılış için rapor düzenleyemez. Şu an aktif faaliyetine devam eden bu vakıf devletin okulunun içinde kira, elektrik, doğalgaz gibi giderler için para vermediği gibi bir de velilerden aylık 600 TL anaokulu parası alıyor. Bu arada devletin resmi anaokulu da, 500 metre mesafede aylık 150 TL’ye hizmet veriyor.”

O mektup şu cümlelerle bitiyor: “Şimdi sormak isterim size: Eğer denetim yetkimiz olsaydı hangi müfettiş buna izin verirdi? Şimdi bizden yetkilerin alınması ve pasifize edilme sebebimiz daha iyi anlaşılmıyor mu? Bizim meslek olarak tek beklentimiz her şeyin hak ve hukuk çerçevesinde yapılması.”

ATAMADA YENİ SİSTEM

Milli Eğitim Bakanlığı kariyer ve liyakat ilkelerini tamamen ortadan kaldıran yönetici görevlendirme yönetmeliği hazırladı. Şu anda yönetici olmayanların yönetim kademelerine geçişte göz boyama maksatlı olarak yazılı sınav getiriliyor, 100 tam puan alsanız bile sözlü sınavla niyet ortaya konuluyor.

Bu da yetmezmiş gibi iki yıllık öğretmen ile yıllarını yöneticiliğe vermiş bir yönetici adayı ya da iki yıllık öğretmen ile doktora yapmış bir yönetici adayı arasında müdür yardımcısı olmak açısından hiçbir fark yok. Müdürlük için ise bir yıl yöneticilik şartı getirilirken keyfi görevlendirme yapılan kurucu müdürlük de aynı statüde değerlendiriliyor. Müdürlük için de öğrenim düzeyi ya da kıdemin hiçbir önemi yok.

Mevcut okul müdürleri 4 yılını doldurduğunda uygulanacak sistem ise tamamen il müdürünün inisiyatifine bırakılıyor. Burada kıdem, öğrenim durumu, ödül kriterleri var ama bunların görev uzatmada bir etkisi olmayacak.

Bakanlık yetkilileri, bu çalışmaları yaparken hükümete yakınlığıyla bilinen sendikalar dışındaki sendikaların da sesini duymalı.