
Gökmen ULU / SÖZCÜ
Türkiye Cemaat operasyonuna odaklanırken, gözler yakın geçmişteki kumpas operasyonlarında tutuklanarak aylarca, yıllarca cezaevinde tutulan gazetecilerdeydi.
SÖZCÜ, Pazar günü başlatılan operasyonu o gazetecilerle konuştu.
SONER YALÇIN"Bu da faşizmdir falan" deniliyor. Bir dakika! Benimle onu aynı yere sokamazsınız. Aramızda bir fark var: Bunlar kumpas merkezinin aktörleriydi. Asker, gazeteci ve aydınlara kumpas kurdular. Basın özgürlüğü denilerek aynı kefeye konulmayı kabul edemem. Araya çizgi çekmek gerekiyor. Ben masumum. Ve gazetecilik yaptığım için içeri konuldum. Onlar ise gazeteci değiller. Bana komployu kuranların sorumlusu kim? Bunun içinde Hükümet de vardı, Cemaat de vardı. Kumpas çetesinin polis, adliye ve medya ayağı var. Bunlar medya ayağıydı. Siz kumpasın medya ayağına basın özgürlüğü açısından yaklaşırsanız hata yaparsınız. Biz şunu temenni edebiliriz: Delilden zanlıya gidilsin, adil bir şekilde yargılansınlar.
MUSTAFA BALBAYTürkiye iktidar koalisyonu içindeki ve ülkenin tepesinde yapılan bu çatışmaya mahkum değildir. Altta kalan Türkiye'dir. Genel değerlendirmem budur. AKP İktidarı döneminde amacı ve hedefi ne olursa olsun her türlü hukuksuzluğa hayır diyorum. Ben bir seher vaktinde bir medya kuruluşunun basılmasını onaylamıyorum. Bu medyanın geneline yönelik bir tehdit olarak da değerlendirilmelidir. Şu anda AKP, Cemaat'e demektedir ki, "sen devletin içine girerek örgütlendin ve devleti ele geçirmeye çalıştın." Cemaat de AKP'ye demektedir ki; "sen hırsızsın." Ben de her ikisine diyorum ki; ikiniz de haklısınız. Türkiye bunlara mahkum değildir. Türkiye'nin artık Cumhuriyet'in temellerine saygılı olarak yeni bir ufuk çizmesi gereklidir.
BARIŞ PEHLİVANBiz 2011 yılında gözaltına alınarak tutuklandığımızda, bugün gözaltına alınanlar bize "Gazeteci değil onlar. Onlar terörist, onlar tecavüzcü, onlar bombacı" diyerek, yıllardır manşetlerinde linç ettiler. Biz ise duruşma salonlarında hep şunları söyledik: "Ben düşmanım için bile adalet istiyorum. Bana uygulanan zulüm kimseye uygulanmasın." Büyük komplolar kurdular, büyük günahlar işlediler, çok insanın hayatlarını çaldılar, canını aldılar. O kadar insafsızca, kalleşçe ve ahlaksızca komplolar kurdular ki, kahraman ve mağdur kapsamına sokamıyorum. Bugün yaşanan çok açıktır. Bir iktidar savaşı yaşanıyor. İktidarın koalisyon ortakları (AKP-Cemaat) arasındaki evlilik bitince hesaplaşmayı görüyoruz. İki taraf da o kadar kirli ve pisliğin içine bulaşmış ki, ne AKP tarafından hukuktan, ne de Cemaat tarafından basın özgürlüğünden söz edilebilir. Kirli ellerle de temizlik operasyonu yapılamaz. Herkes, sabit delillerle, gerçek suçundan adil biçimde yargılansın ve bizlerin gördüğü zulmü görmesin. Ben bir gazeteci olarak bunun takipçisi olacağım. Mağdur edildiğini gördüğüm birisi olursa da onların zulmüne uğramış birisi olarak onların haklarını elbette savunacağım.
NEDİM ŞENERŞu görüldü ki hukuk ve adalet herkesin ihtiyacıymış.
Cemaat medyasının basın özgürlüğü söylemi benim için hiç inandırıcı değil. Gazeteci bir Cemaat'in, siyasetçinin, onun bunun adamı değildir. Gazeteci sadece ve önce gazetecidir. Eğer sadece yazıları ve düşüncelerini ifade ettikleri için yargılanıyorlarsa yargılanmalarına bile karşıyım. Ama bunlar kumpasçı polisin işbirlikçisi ve ortaklarıydı. Polisin ellerine tutuşturduklarını haber yapıyorlardı. Cemaat medyası yapılan hukuksuzlukların sadece destekçisi değil, bizatihi içinde olan gruptu. Benim dosyamda, Cemaat gazetecilerinin yazdıkları delil olarak kullanılmıştır.
Hanefi Avcı'nın, Ahmet Şık'ın kitabına katkı sağlamak iddiası ile yargılandım. Bunlar Cemaat medyasının çalışanları tarafından ortaya atılmıştı. Yalnız bununla kalmadılar, Hrant Dink cinayetinde benim yazdığım ve artık bugün gündeme oturan gerçekleri ters yüz etmek için de ellerinden geleni yaptılar, Dink cinayetinin karartılmasında da rol oynadılar. Sadece bizim davalarımızda değil, KCK operasyonlarında da delil üreten medya grubuydu. 100'ü aşkın gazeteci içerideyken, bugün gözaltına alınan gazete yönetmeni, suçsuz kabul edilmememiz şeklinde insanlara telkinlerde bulunuyordu.
Basın özgürlüğü söylemi son derece yersiz. Eğer salt gazeteci olarak hata yapmış olsalardı özeleştiri yaparlardı. Tam tersi, bizim demokrasi ve basın özgürlüğüne bağlılığımızı hala sömürmeye çalışıp kendinlerie pay biçmeye çalışıyorlar.
17 Aralık öncesine kadar Türkiye'de yolsuzluklara karşı parmağını bile oynatmayıp, yolsuzluk haberleri yapanları Hükümet'i devirmeye çalışmakla suçlayanlar, gözaltına alınan bu kişilerdi. Oysa yolsuzluk bizim yıllardır mücadele ettiğimiz, bu Hükümet'in en başından beri de var olan, toplumsal ve siyasal bir hastalık. Hatırlayın, Deniz Feneri Davası haberlerini yazanları Hükümet'İ devirmeye çalışmakla suçluyorlardı. Hatta bu yolsuzluk mücadelesini sürdüren savcıları karalamaya çalışıyorlardı.
Ben Cemaat'i eğitim, din, özgürlükler ve demokrasi kavramlarını bir amaç için kullanan bir yapı olarak görüyorum. Eğer salt gazeteci olarak hata yapmış olsalardı özeleştiri yaparlardı. Tam tersi, bizim demokrasi ve basın özgürlüğüne bağlılığımızı hala sömürmeye çalışıp kendilerine pay biçmeye çalışıyorlar.
Eğer onlara hukuksuz bir operasyon varsa, eğer suçlamalar somut nedenlere dayanmıyorsa, insanlar sadece yazdıkları yazılar nedeni ile suçlanıyorsa bu bizim karşı çıkmamız gereken bir durumdur. Böyle bir durumda, bize o haksızlıkları yapanların hakkını savunmak boynumuzun borcudur.
HİKMET ÇİÇEK19 Aralık'ta Yarbay Ali Tatar'ı mezarı başında anacağız. Ali Tatar kendisi ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin onuru için intihar eden değerli bir subayımızdı. O bile bile ölüme gönderildi. Amirallere suikast iddiası ile tutuklandı, tahliye edildi, ikinci kez tutuklama kararı çıkınca intihar etmişti. Tatar'a yönelik operasyonun merkezinde dün gözaltına alınanlar vardı. Cemaat'e yönelik bu operasyona basın özgürlüğü adı altında karşı çıkanları 19'unda Ali Tatar'ın mezarı başına davet ediyorum. Gelsinler düşüncelerini Tatar'ın ailesine, yakınlarına, arkadaşlarına söylesinler. Bu operasyonu önemsiyorum ve yerinde buluyorum. Cemaat Medyası basını temsil etmiyor. Onlar Türkiye'ye yönelik psikolojik savaşın merkezi gibi çalıştılar. Sayısız sivil-asker aydınımıza yalan ve iftirada bulundular. Arapça bir söz vardır, men dakka dukka. Eden bulur. Şimdi yaptıklarının hesabı soruluyor. Ben devlet içinde örgütlenmiş paralel yapı diye adlandırılan bu suç örgütünün tamamen temizlenmesi için her çabaya destek veriyorum. Çekilen acılara, yapılan kötülüklere kuşkusuz AKP İktidarı da ortaktı. Ergenekon, Balyoz, Oda TV; Şike ve çeşitli operasyonlar Cemaat ve AKP'nin işbirliği ile yapıldı. Fakat bu operasyona "siz bunlarla suç ortaklığı yapmadınız mı" gibi gerekçelerle karşı çıkılmasını yersiz buluyorum.
TUNCAY ÖZKANBen kimsenin acısından kendime mutluluk çıkartmam, bunun ayıp sayarım. Allah yardımcıları olsun. Her dönem zalimlere ve zulme karşı durdum. Hayatım boyunca da böyle olacak. Masumiyeti kirletenler, adaleti, hukuku yok edenler, vakt-i zamanı gelince bu halka mutlaka hesap verirler. Türkiye'de son 10 yıldır, masumiyeti, demokrasiyi yok etmek için hukuku ve devlet gücünü kullanarak, halkla ve Cumhuriyet'le karşı çok büyük savaşlar verildi. Bunlar Ergenekon, Balyoz, Oda TV, KCK adlı davalardır. Muhalifleri bu davalarla sindirmek, susturmak, ortadan kaldırmak ve Türkiye'yi ele geçirmek istediler. Biz buna karşı direndik. Dün bunlara yardımcı olanlar, bizim acılarımızdan kendilerine mutluluk çıkartanlar, bugün bu zulme uğruyorlar diye ben zalimden yana olmam. Biz dün olduğu gibi bugün de zalime karşı dururuz. Her türlü hukuksuzluğun karşısında oluruz, adaleti savunuruz. Çünkü hukuk herkese eşit olmalıdır, herkese lazımdır. Hiç kimse bize yapılan hukuksuzluğun geçiştirilmesini beklememelidir. Kumpas kuranlar elbette hesap vermelidirler. Ancak hiç kimse muhalifleri yok etme operasyonuna destek olmamalıdır. Uygulanan şey faşizmdir. Ben hayatım boyunca olduğu gibi bugün uygulanmakta olan faşizme de karşıyım.
AHMET ŞIKBen düşüncemi Twitter'da kısaca ifade ettim. Başka detaya girmek istemiyorum. Birkaç yıl önceki faşizm döneminin kudretli sahiplerinden Cemaat'in bugün yaşadığının adı da faşizmdir. Faşizme karşı çıkmak erdemdir.