Almanya’nın, başbakanı, yardımcısı ve dışişleri bakanının katılmadığı bir oylamada, 630 üyeli Alman parlamentosunun neredeyse oybirliğiyle, yalnızca iki fireyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1915 Ermeni tehcirini, Ermeni soykırımı olarak tanıması hukuken kabul edilemeyeceği gibi ahlaken de Almanya için utanç verici bir karardır. Almanya, Ermeni soykırımı yalanlarının, Taşnakçılardan sonra dünyadaki en önemli gizli destekçisidir. Bunun tek sebebi de, dünyada mahkeme kararıyla kabul edilen tek soykırım suçu olan, 2. Dünya Savaşı yıllarındaki Yahudi soykırımına bir başka ortak bularak bu ağır yükü hafifletmek istemeleridir. Almanya kendi korkunç insanlık suçuna ortak aramaktadır. Eğer Türklerin de böyle bir soykırım suçu işlediği kabul edilirse kendi ağır yüklerinin hafifleyeceğini hesap etmektedirler. Bu karar, Almanların politik bir hedefle aldığı stratejik bir karardır. Hedefi, Yahudi soykırımının ağır yükünü hafifletmek ve dünyada mahkeme kararıyla kabul edilen ilk ve tek soykırım suçunu işleyen ülke ve millet olmaktan kurtulmaktır...
Sözde dost ve müttefikimiz, kendi çıkarları için Türkiye’nin iktidar partisinin yolsuzluk ve rüşvet suçları, demokrasi ve hukuk ihlallerinden güç alarak, bu hamleyi yapmak için bir fırsat kolladıkları besbelli olan bir süreçte, son anda bu hamleyi yapmışlardır. AKP öncesi Türkiye’de hiçbir şart altında yapamayacakları bu hasmane hamleyi, Türkiye’nin uluslararası dünyada elinin çok zayıf olması fırsatını kullanarak başbakansız ve dış işleri bakansız olsa da, neredeyse oybirliğiyle yapmışlardır...

*  *  *

Almanya uzun zamandır, aşırı ırkçı Hitler ve Nazi psikopatlarıyla birlikte işlediği dünyanın en iğrenç suçu soykırıma karşı kendisine bir suç ortağı aramaktadır ve bu amaçla uzun yıllardır da Ermeni diasporasının faaliyetlerini desteklemektedir ancak AKP’nin bu kadar zayıf olduğu bir anı uygun bir fırsat olarak değerlendirmiş ve bugün bu hamleyi yapabilmiştir. Burada akıllı bir insanın soracağı soru, neden daha önce değil de şimdi, olmalıdır. Çünkü şimdi, şu anda, AKP Türkiye’si, GEZİ’yi, çok ağır hukuk, demokrasi ve insan hakları ihlallerini, PKK terör örgütüyle iş birlikteliklerini, inanılmaz ölçülerdeki yolsuzluk ve rüşvetleri bırakın, Suriye’de savaşan terör örgütleriyle petrol ticareti gibi küresel ölçekte savaş suçu olan suçlarından dolayı artık hareket edemez haldedir. Bu dönem, Türkleri, AKP hükümeti üzerinden vurmak için en uygun dönemdir. Çünkü hükümetten hiç kimse çıkıp da, kendi arka bahçesi baştan sona suçla, yolsuzlukla, rüşvetle, terör örgütleriyle işbirliğiyle doluyken bütün gücüyle savunma yapamaz, sadece iç kamuoyunu rahatlatacak şekilde büyükelçimizi geri çağırdık, onların büyükelçilerine hesap sorduk palavraları sıkar ama ötesine geçemez...
Almanya, belki de on yıllardır beklediği fırsatı, AKP hükümetinin suçları, yolsuzlukları ve terör örgütleriyle iş birliktelikleri sayesinde yakalamıştır. Bu sürecin başka bir açıklaması yoktur...

*  *  *

Ermeni soykırımı yalanlarının 100. yılını geride bıraktık ve bu yalan iddiaların yüzüncü yılında, beklentilerimizin aksine başımızın çok ağrımamasının en önemli sebebi, eski İşçi Partisi, yeni Vatan Partisi’nin ve liderleri Doğu Perinçek’in, ilk günden itibaren benim de bir parçası olmaktan gurur duyduğum müthiş ve akıllı mücadelesi sonucunda AİHM’de aldığı lehimize sonuçtur. Türk Milleti’ni dünya kamuoyunda özellikle son 40 yıldır rencide eden, aşağılayan ve tarihsel gerçekleri sadece kendi menfaatleri için saptırarak, bizleri bir soykırım uygulayıcıları olarak dünyaya tanıtmaya çalışan, çeşitli politik ve ekonomik baskılarla bu yalan iddiaları için Batılı devletlerin parlamento ve bölge meclislerinden hiçbir anlamı olmayan onaylar ve kabuller çıkartan Ermeni diasporası, son derece fütursuzca ama bugün için ciddiye alınarak mücadele edilmesi gereken bir ölçekte yalanlarını güçlendirmeye ve kendi lehlerinde bir dünya kamuoyu yaratmaya çalışmaktadırlar...
Her yıl 24 Nisan tarihindeki bu tarih, 1. Dünya Savaşı sırasında, Doğu Cephesi’nde Ruslarla savaşan Osmanlı Ordusu’nu her fırsatta arkadan vurarak ve casusluk yaparak devlet aleyhine faaliyette bulunan ve korumasız Müslüman köylerini basarak masum insanları katleden Ermeni komitecilerin tutuklandığı ve Ermeni diasporasının “Ermeni soykırımı” iddialarının sembolik tarihi olarak seçtiği tarihtir. Yıl boyunca bizi değil yaptığımız, düşünmediğimiz bile bir soykırım iddiası ile bütün dünyaya karşı küçük düşürme, iddialarını tanıtma, kabul ettirme ve en sonunda da Türkiye Cumhuriyeti’nden tazminat ve toprak talep etme planları en güçlü şekilde karşımıza çıkartılma tarihidir...

*  *  *

Bize düşen, 1. Dünya Savaşı yıllarında bu tür bir soykırımın yapılmadığını, ancak savaş sırasında Rus Ordusu’yla birlikte Ermeni çetelerinin Müslümanlara saldırması ve onları katletmeleri sonucu, Osmanlı Devleti tarafından uygulanmasına karar verilen tehcir sırasında, başta Kürt aşiretleri olmak üzere, Ermeni katliamından kurtulanların Ermenilere saldırması gibi, asla planlı bir soykırım uygulaması olmayan ama savaş koşullarının getirdiği ve tüm tarafların yaşamak zorunda kaldığı acı olaylar olduğunu her platformda savunmak ve bu konularda çalışma yapan herkese destek vermek olacaktır. Bu destek için de en önemli ve olmazsa olmaz şart, öncelikle doğruları öğrenmek ve öğretmektir...
Son olarak, bu konu hakkında Mustafa Kemal’in 1919’da söylediği, “Ermeni Sorunu, Ermeni ulusunun gerçek çıkarlarından çok dünya kapitalistlerinin (emperyalistlerinin) ekonomik ve politik çıkarlarına göre çözümlenmek istenmiştir” sözüyle bu sürecin nasıl haksız ve hukuksuzca yönetilmek istendiğini bir kez daha hatırlatmak isterim...