Prof. Dr. Köksal Baloş iyi bir arkadaşımdır. Düzgün, dürüst, yurtsever bir insandır. Ben İstanbul’da, o Ankara’da yaşadığı için pek görüşemeyiz.
Onun, bürosunun olduğu binada merdivenden düşüp çok tehlikeli dönemler atlattığını TÜTAV Başkanı sevgili ağabeyim Kemal Baytaş’tan öğrendim.
Şimdi Prof. Baloş’un sağlığı iyi. Geçmiş olsun diyorum kendisine... Bu vesile ile onun “Güven” konusunda gönderdiği ilginç bir iletiyi okurlarımla paylaşmak istiyorum.
* * *
“İngiltere’de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır.
Kraliçe’nin devleti hâkimlerine o kadar güvenir ki, bu sınırsız para çekme yetkisinin asla suiistimal edilmeyeceğine inancı tamdır. (Bizde de o güven olsa keşke!)
Bir gün hâkimin biri bir bankaya gidip 1 milyon sterlinlik (yaklaşık 4 buçuk milyon Türk Lirası) bir çek bozdurmak istediğini söyler.
Tabii ortalık birbirine girer. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyeceklerini söyleyip hemen İçişleri Bakanlığı’na, Adalet Bakanlığı’na ve Başbakanlı’a telefon ederler. Ancak aradıkları her makamdan gelen cevap aynıdır:
“Hemen ödeyin!”
Gel gelelim, bankada o kadar nakit yoktur. Hâkimden ertesi gün gelmesi rica edilir.
Ertesi gün para bir bavul içinde hazır olur.
Aradan birkaç gün geçer. Hâkim elinde bavulla çıkagelir... Ve bankaya parayı geri vermek ister. Banka yönetimi şaşırıp kalır.
Hemen Adalet Bakanlığı’nı ararlar. Derhal Bakanlık Müfettişleri devreye girer ve hâkime bu hareketinin sebebini sorarlar.
Hâkim; “Kraliçe’nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu denedim!” cevabını verir.
Raporlar Adalet Bakanlığı’na iletilir ve aynı gün hâkim görevden alınır.
* * *
Adalet Bakanlığı hâkime gönderdiği yazıda azil gerekçeyi şöyle açıklar:
“Kraliçe’nin hükümetinin saygın bir hâkimi devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez!”
Güven çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey güvenin iki taraflı olmasıdır.”
Kıssadan hisse:
İngiltere bu güven sayesinde dünyadaki 1 No’lu hukuk ülkesidir. Yargıçları bağımsızdır. Onlara Başbakan da, Kraliçe de karışmaz, karışamaz!
Darısı bizim başımıza!
Kuduz bir köpek!
Ömer Üründül’ü futbolla ilgisi olan herkes tanır.
Ünlü bir spor yorumcusudur. Bence Şeytan Rıdvan’dan daha iyidir. Rıdvan sadece iktidara şakşak yapmakta ustadır.
Ömer Üründül, bilgisine güvenilen ve sevilen bir insandır ama...
Köpekler aynı fikirde değil demek ki...
Ömer Üründül yaz aylarını Bodrum Gündoğan’da geçiriyor, sabah ve akşamları yürüyüş yaparak formunu koruyor, çok da iyi yapıyor.
Önceki gün Gündoğan yaya yolundaki yürüyüşü sırasında çevresini 3 iri köpek sardı. Köpekler genellikle sevimli hayvanlardır ama onlara güven olmaz, bazen ısırırlar!
Ömer Üründül’ü “Hırrr” diye tehdit ettiler.
Sokak köpekleri bunlar... Niye başı boş? Belediyeye sormak lâzım!
Ömer Üründül korkmadı... Keşke korkup kaçsaydı... Korkmadığı için, o azgın hayvanlardan birinin dişleri “hart diye” kalçasına geçti!
Kadim arkadaşı Kemal Ulusu, Ömer Üründül’ün yardımına koşup onu Bodrum Devlet Hastanesi’ne yetiştirdi. Kuduz aşısı yaptılar! Kocaman bir iğne!
Köpekler ne oldu? Başkalarını ısırmak üzere ortadan kayboldular!
Bodrum Belediye yetkilileri bu yazıyı bir ihbar kabul etsinler. Yoksa daha çok kişinin poposu ısırılacak!
Kemal Ulusu, Ömer Üründül’e sordu:
“Bir sıkıntın var mı?”
Üründül “Popomun üzerine oturamıyorum” dedi.
Geçmiş olsun diyoruz.
TEBESSÜM
Güzel kadın sanat eseridir
Orta yaşlı bir işadamı arkadaşına anlatıyor:
“Bazı kadınların güzelliği öyle sanatsal olur ki, sanata saygısı olan erkek, o kadını bir sanat eserini seyreder gibi hayranlık duygularıyla dolmuş olarak seyreder. Ancak fesat insanlar bu duyguların yüceliği ve temizliğini yanlış anlayabilir!”
Arkadaşı soruyor:
“Peki sen güzel kadını yani hayranlık uyandıran sanat eserini seyrederken neye dikkat edersin?”
Adam eğilip fısıldıyor:
“Karımın bana bakıp bakmadığına...”
GÜNÜN SÖZÜ
Dünya nüfusu 8 milyar oldu, yeryüzü boş ve kuru kalabalıklarla doldu!
