Teknoloji devrimi tıp dünyasını bugüne dek çözemediği pek çok hastalıkla ilgili kritik bir eşiğe getirdi. Kök hücre, genetik bilgiler, bio teknoloji derken, artık organ yapmaya bile yakınız. Bir Türk bilim insanı, hematolog ve hekim Prof. Ercüment Ovalı uzun süredir üzerinde çalıştıkları, yanık tedavisinde devrim niteliğindeki buluşu ile tıp dünyasında büyük ses getirmişti. Ovalı ve ekibinin kan ve kök hücreden ürettikleri Yapay Deri, diğer adıyla “Dermoplastik’ çalışması ABD Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Derneği’nin ‘En İyi Deneysel Araştırma Ödülü’nün de sahibi olmuştu... Bu çalışma aynı zamanda, Türkiye’nin “ilk yerli yapay deri üretimi” olması özelliğiyle de bir ilk. Ovalı ile yöneticisi olduğu Acıbadem Altunizade Hastanesi Hücresel Tedavi Merkezi’nde konuştum...

HER DERİYİ BULMAK ÇOK ZOR

- Siz yapay deri yaptınız...

Evet, yapay deri yaptık. İnsan derisi bugün hâlâ yerine konulamayan organlardan. Deri kaybı olduğunda da yerine koymanın tek yolu vücudun başka yerinden ya da başka insanlardan alınıp nakletmek. Yüz nakli dediğimiz de aslında deri naklidir. Ama başka insanlardan yapılan nakillerin yaratabileceği sorunlar olduğunu biliyoruz. Her organı ve deriyi de bulmak çok zor. Bu nedenle bütün dünya derinin yerine geçebilecek yapay deriyi bulmak için uğraşıyor. Biz de bununla uğraşıyoruz.

- Dünyadaki benzer çalışmalardan farkınız ne ?

Kullandığımız tüm materyallerin doğal ve kişiye özgü olması. Dünyada onlarca tür deri taklidi ürün var. Bunların çoğunluğunun yüzde 50’si yapay materyallerden oluşuyor. Bizim ürünüm kişinin kendi kanı, kendi hücrelerinden oluşuyor, hazırlanışı da çok daha kolay.  Dünyadaki benzer ürünler çok emek gerektiriyor, çok da pahalı. Bizim ürünümüz için bir gün seri üretim söz konusu olursa, hem ana kaynağının hastanın kendisinden olması, hem de üretim kolaylığı nedeniyle fiyatları da aşağıda olacak. Şu an için tek sorunumuz kliniği taşıyacak finansman.

Ödüllü Profesör Ercüment Ovalı, Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı. Ödüllü Profesör Ercüment Ovalı, Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı.


ÇARESİZ HASTALARA UMUT

- Klinikte hangi alanlarda çalışıyorsunuz ?

Dört ana konumuz var.  Kemik iliği naklini daha başarılı, daha etkin, daha tehlikesiz ve daha konforlu hale getirilebilecek işlemler üzerine çalışıyoruz. 10 sene içerisinde klasik tip nakil tarihe karışacak. İkinci çalışma alanımız bağışıklık tedavileri. Bunları kanserle ve virüslerle savaş olarak ikiye ayırmak lazım. Özellikle bütün dünyada çığır açan Car T cell dediğimiz genetiği oynanmış hücreler, bütün tedavi seçeneklerini yitirmiş ve ölümü beklemek durumunda olan hastalara kurtuluş şansı veriyor ki bu bir devrim. Şu an bizde çok yoğun olarak yerli Car T cell’i üretmek için çalışıyoruz.

Bir diğer bağışıklık tedavisi ürünü de virüsler. Belli virüslerin dışında, virüs ve enfeksiyonlara karşı hiçbir ilacımız yok, aşılar hep bir önceki yılın virüsüne karşı etkili. Üçüncü uğraş alanımız ise doku mühendisliği. Yaptığımız “DermoTürk” bunlardan bir tanesi. Yakında yapay olarak ürettiğimiz bazı organ taslakları ile ilgili bilgileri tüm dünya ile paylaşacağız. Dördüncü çalışma alanımız ise gen tedavileri.

20 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM

- Genetik araştırmalar ve biyoteknoloji çok yatırım alıyor, dünyada pek çok yeni şirket kuruldu...

Hücresel tedaviye bir şemsiye olarak bakarsak, bugün sadece ABD’de bir yıl içinde bu konuya yatırılan, görünür, dile getirilen para bir milyar dolardan fazla. Bütün dünyada yıllık 15-20 milyar dolarlık bir yatırım olduğunu biliyoruz. Bu rakam bağışıklığı güçlendiren ürünlerinin ortaya çıkmasından sonra yıllık 50-60 milyar dolarlara kadar çıkabilecek. Hücresel tedaviler önümüzdeki 10 yıl üzerinde en çok konuşacağımız konuların başında geliyor. Şunu söylemek mümkün; artık hücresel ve genetik manipülasyonlar bir arada yürüyecek ve ikisini de doğru kullananlar büyük işler yapabilecek.