“Deadpool”u diğer Marvel kahramanlarından ya da aslında diğer bütün çizgi roman karakterlerinden ayıran birtakım özellikler var. En önemlisi Wade Wilson yani Deadpool bir çizgi roman kahramanı olduğunun gayet bilincinde bir süper kahraman ve bunu seyirciyle sık sık paylaşıyor. Yani bir görüntüyle seyirci arasındaki ‘dördüncü duvar’ı yıkıyor.
İkincisi, diğer hiçbir süper kahramanda olmadığı kadar seksi diline dolayan, ahlaki üstünlüğü kafaya takmayan, ağzına geleni konuşan, politik doğruculuk yapmayan bir anti-kahraman. Üçüncüsü, daha 90’lı yıllarda çizgi roman sayfalarındaki doğumundan itibaren bilumum silah ve her türlü kesici alet eşliğinde grafik şiddetle dolu cinayetleri...
Filmlerdeki grafik şiddet sahnelerinin sadece yetişkin seyircilerin izleyebileceği görüntüler olduğu gerçeği son yıllarda iyice muğlaklaştı doğrusu. Bu kafa karışıklığının en büyük nedenlerinden biri süper kahraman filmlerinin giderek çoğalması ve bu sürekli büyüyen hegemonya karşısında yapılan her yeni filmde izleyici kitlesinin giderek gençleşmesi. Bu filmlerin yaratıcılarının bir şeylerden ödün vermeden daha karanlık maceralara dalmak istemelerinin sebebi, yetişkin seyircinin de tam tatmin olmasını sağlamak. Yani öyle filmler olsunlar ki, genç izleyici de yetişkinler de kendi tatminlerini yaşayabilsinler.
2016’da izlediğimiz ilk “Deadpool” filmi çocuk izleyicileri, ‘varsın izlemesinler’ düşüncesiyle çemberin dışına almıştı. Nitekim film ABD’de R kategorisinde yani çocuk izleyicilerin dışarıda tutulduğu bir kategoride yapılmış bir film olmuştu. Bizde de doğru bir sınıflandırmayla 15+ olarak girdi vizyona. Ancak filmin vizyonunun ardından çocuk izleyiciler filme her mecradan kolayca ulaştı. Hatta bizde de dahil olmak üzere pek çok ülkede 10-11 yaşındaki çocuklar bile birbirlerine anlatır oldular bu süper kahramanlar evreninin edepsiz, ama çok eğlenceli anti-kahramanını...
Deadpool’un ikinci filmini yapmanın ilk zorluğu onu çok seven yetişkinlerin aynı tadı alabilecekleri bir ürün çıkarabilmekse eğer, ikinci zorluğu toplama dahil olan çocuk izleyicilerin de bolluğu. İşte o zaman da birbiriyle çelişen kararlar almak gerekiyor.
deadpool3
Deadpool’da biraz ehlileşme var!

Bizim ilk filmde izlediğimiz Deadpool, ahlaki boyutlarını düşünmeden kendi bildiği yöntemlerle birileriyle son derece kanlı hesaplaşmalar yaptıktan sonra eve gittiğinde sevgilisiyle ateşli bir şekilde sevişir ve günleri hep böyle geçer! Yani daha ikinci filmde baba olmayı arzulayan, düzenli bir hayatın peşine düşen bir aile erkeği olmak isteyen adama dönüşmezdi sanki!
Doğrusu ilk filmin iddialı ve çok eğlenceli ‘dürüst’ jeneriği ikinci filmde yerini James Bond jeneriklerinin pek de komik olmayan parodisine bırakınca daha başlangıçta biraz yüzüm ekşimedi değil. Elbette ilk filmdekinin taklidi olmasa da daha yaratıcı bir açılış bekliyor insan. Neyse ki sonra biraz toparlıyor film. Bir türlü ölemeyen süper kahramanımız en azından aksiyon anlarında aynı zıpırlık tonunu koruyor.
Gelecekten gelen ve ailesini katleden katilin çocuk halindeyken öldürmeye kendini programlamış olan Cable adlı karaktere çok da çalışılmamış doğrusu. Ama işlevini yerine getiriyor ve büyük bir sarsıntı yaşayan Deadpool’u da epey bir zorluyor. Deadpool’un seri ilanla kendisine bir ekip kurmaya çalışması da güzel bir Avengers parodisine dönüştürüyor filmin bir kısmını. Bu ekipten çıkan en dişli eleman Domino’nun süper gücü ise çok şanslı olması! Film onun bu özelliğinin yer yer fazlasıyla tadını çıkarıyor. Domino karakteri filmin güzel renklerinden biri olmayı başarıyor.
İlk filme göre daha dağınık bir hikaye kurgusu var ama. Deadpool’u ağır bir çöküntüye sürükleyen bir baskının ardından Cable’ın ortaya çıkışı ve hikayenin kızgın bir mutant ergenin ilk cinayetini işlemesine engel olma temasına kitlenmesi, filmi özgünlüğünden koparıp sanki bir X-Men macerasına da dönüştürüyor ister istemez.

deadpool2
Yönetmen değişince...

Yönetmen değişikliği ilk bakışta büyük bir fark yaratmıyor gibi elbette. İlk “John Wick” filminde biraz da partnerinin gölgesinde kaldığını düşündüğü için “Sarışın Bomba” (Atomic Blonde) filmiyle tek başına ilk yönetmenliğini yapan David Leitch elbette kötü bir işçilik çıkarmamış. Ama bu filmi izledikten sonra ilk filme bir daha göz atarsanız Tim Miller’ın çok daha görsel bir sinematografi ortaya koyduğunu anlıyorsunuz.
Bu sefer yapımcılığına ve senaryo yazımını da ortak olan oyuncu Ryan Reynolds senaryodaki zaafları iki kere aynı espriyle geçiştiriyor bu arada: “Senaristler burada iyi çalışmamışlar.” ‘Dördüncü duvarı yıkıyoruz madem, her şeyin farkında olduğumuzu da söyleyiverelim’ refleksi olsa gerek bu da...
Birkaç olumsuzluktan üst üste söz etsek de film yine de çok eğlenceli. Çok film izleyen seyircilerin yakalayacağı bir sürü güzel, akıllı, referanslı espriler var. Şehrin ortasında gerçekleşen takip sahnesi filmin en iyi aksiyon sahnesi. Ayrıca kuyruk jeneriğinden sonraki kısa videolarda da çok muzip buluşlar yapılmış.
Ryan Reynolds ilk filmde daha tek tabancaydı, bu sefer Cable rolündeki Josh Brolin ve Domino performansıyla bir anda potaya giren Zazie Beetz ile keyifli bir ekip oluşturmuş. Çok küçük bir an görünen Brad Pitt de filmin gölge sürprizi!

3,5 yıldız
Deadpool 2
Yönetmen: David Leitch
Senaryo: Rhett Reese, Paul Wernick, Ryan Reynolds
Oyuncular: Josh Brolin, Ryan Reynolds, Morena Baccarin
119 dakika, 15+