ACAYİP YAZILAR

CIA Başkanı geliyor, Amerika’dan öğrendiğimiz her şeyi bir de bizden dinliyor ayrıca bir de kaset dinliyor


Kaşıkçı olayının özetini çıkaralım önce.
1- Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı yanında nişanlısı olduğu halde Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’na gitti. Nişanlısına “sen dışarda kal, telefonumu al, bir kaç saat içinde çıkmazsam AKP yöneticisi Yasin Aktay’a haber ver” dedi. BUNDAN HABERİMİZ YOKTU.
2- Nişanlı birkaç saat konsolosluk önünde bekledi ama Cemal Kaşıkçı’nın bir türlü dışarı çıkmaması üzerine karakola giderek “Yasin Aktay’a haber verin” dedi. OLAYI ÖĞRENDİK.
3- Kaşıkçı’nın konsolosluğa girmesinden bir gün önce Suudi Arabistan’dan 15 kişilik özel bir ekip gelmiş. BUNU BİLMİYORDUK.
4- Bu ekip Kaşıkçı’yı öldürmüş ve parçalara ayırmış. BUNU BİLMİYORDUK.
5- Ekip olaydan sonra konsolosluk binasından çıkmış havaalanına gidip iki ayrı uçağa binmiş ve Türkiye’den ayrılmış. BUNU BİLMİYORDUK.
6- Suudiler Kaşıkçı’nın dışarı çıktığını kanıtlamak için dublör kullanmışlar. Bu dublör olay günü konsolosluktan çıkmış taksiye binmiş. BUNU BİLMİYORDUK.
Evet, aslında hiçbir şeyi bilmiyorduk.
Bildiğimizi sandıklarımızı da Amerikan medyasından öğrendik.
Sonra bütün bunları sanki bizim istihbaratımız elde etmiş gibi Cumhurbaşkanı’nın ağzından dünyaya duyurduk.
Hiçbir şey bilmememize, her şeyin bizim dışımızda gelişmesine rağmen yandaş medyamız olayı Türkiye’nin yazdığı destan gibi sunmayı becerdi yine.
Sonra CIA Başkanı Gina Haspel geldi Türkiye’ye.
Ses kayıtlarını dinlediğini” söyledi. Bunları son derece “ikna edici” bulduğunu sözlerine ekledi.
Sonra çekip gitti.
Koca bir gazetenin yazarı “Bandı MİT müsteşarı dinletti” dedi.
Bizim için her şey sürpriz. Çünkü hesapta HİÇBİR ŞEY BİLMİYORUZ.
Bilmediğimiz gibi nedense sormuyoruz da.
Hiçbir şey bilmediğimiz ve her şeyi Amerikan medyasından öğrendiğimiz halde CIA başkanı neden kalkıp Türkiye’ye geliyor?
Biz destan yazdığımızı söyleyeduralım yoksa dünya işin içinde bizim de mi olduğumuza inanıyor?
Şu CIA Başkanı çıkıp her şeyi açıklasa da meraktan kurtulsak artık.
Bir de “ne kazandığımızı” bir bilsek.

KOMİK

Bu haftanın aforizmaları


Mizah yazarı İbrahim Ormancı bakalım bu hafta neler göndermiş;

Suudi Arabistan bile muhaliflerini öldürmek için cinayet mahalli olarak Türkiye’yi seçiyorsa, endişeye mahal vardır.

★★★

Beni de sürekli hava atanlar mahvetti.

★★★

Bir demet yasemen. Aşkımın tek hatırası. Kredi kartıyla yasemen almıştım hayırsıza. Aha işte slipi de burada.

★★★

Telgrafın tellerine kuşlar konmuyor artık. Her tarafı baz istasyonu sardı.

★★★

Timsah bile olsa kabulüm. Ardımdan gözyaşı dökecek yok bir canlı yok bu dünyada.

★★★

Bir baba hindi, asgari ücretliler beş nüfus geçindirmekten usandı.

★★★

Oturup kalkmasını bilen değil de, kalkıp gitmesini bilen insanla muhatap olmayı yeğlerim.

★★★

Çocukken ağzım süt kokuyordu, büyüyünce yine ağzım süt kokuyor ama kokan bu kez aslan sütü.

★★★

Kiraz aldım AVM’den. Halime’m bıktım senin aşermenden.

★★★

Eskiden el alem ne der diyorduk. Şimdi sanal alem ne der diyoruz.

★★★

Tarih tereddütten ibarettir!

★★★

Kompliman yaptığım hatun beni terbiyeye davet etti. Ben de onu yemeğe davet ettim. Sonuç, çantayı kafama yedim.

★★★

NO PROBLEM değil BOL PROBLEM yazılan bir tişört gitmek istiyorum.

★★★

Sinirlenince çok güzel oluyorsun Türkiye ama sinirin geçince yine aynı tas, aynı hamam.

★★★

İnsan incir çekirdeğini doldurmayacak bir laf yüzünden, bir çuval inciri berbat edebilir.

★★★

Önüne gelen kişiye PİYON diyen insanlar, ahhh bir de satranç oynamayı bilseler.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Ah canıııım nasıl da dokunaklı konuşmuş bayıldım yani


Hani eski bir deyim vardır, “Özrü kabahatinden büyük” diye.
AKP’li eski Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu’nun, kızı Sümeyra Ordu, sınavsız ve açıktan atamayla Kütahya Belediyesi Özel Kalemi’nde işe girmesine ama işe hiç gitmemesine ilişkin açıklamaları işte tam bu atasözüne uyuyor.
Hüsnü Ordu kızının Paris fotoğrafları için “Sanki hep Paris’te yaşıyormuş algısı yaratmaya çalışıyorlar” diye kızıyor.
Ordu’nun anlattığına göre kızı Sümeyye Kütahya Belediyesi’nde işe başlamış ama çocuklarının eğitimi için Ankara’da oturmayı tercih etmiş.
Aslında kızı TOKİ’de de çalışabilirmiş, kendisine teklif de yapılmış ama belediye görevinin maaşı daha iyiymiş ve onu tercih etmiş.
Kızının belediyeye özel kalem müdürü olarak atandıktan sonra ilk ay alacağı maaşı belediyeye bağışladığını, diğer aylarda yatan maaşı için de belediyeye bloke koydurduğunu söyleyen Ordu, “Raporlu iken hiç maaş almadı. Yatan paralara kendi arzusuyla bloke koydurdu. Para almayacağım dedi. Belediyeye bağış yaptığında belediye blokeyi çözüyor. Kızım 1 kuruş almadı” demiş.
İşin tuhaf tarafı eski milletvekilinin kızını işe alan, ama kızın işe gelmediğini ve maaş da almadığını belediye başkanı da biliyormuş.
Şaşırtıcı ve de hatta çok karışık değil mi?
Böylesini ilk kez görüyorum.
Kaynak: Hüsnü Ordu’nun RS FM’- de Yavuz Oğhan’a yaptığı konuşma.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Laz AtaSözleru


Bir arkadaşım göndermiş bu mesajı.
Örnekleri daha önce de yayınlanmış tabii ama hepsi o kadar hoşuma gitti ki sizlerle de paylaşmak istedim;
“Baktun olmay, bakmayacasun”
Lafun tutarsa hakimsun, tutmazsa sen kimsun?”
“Eğer Karadeniz kızına kafa tutayisan, ya çok yağlu yidun dilun kayayi ya da mermidan daha hızlı koşayisun”
Geliysan gel gelmiysan haydee”
“Sevduğuni alamadiysan, alduğinu sevecesun”
Yol cidanundir peşinden ağliyamam, yüreğim ahur deyuldir her öküzü/ineği bağliyamam”
“Yarumden ayri düştum gözlerim nemlu, içki haramdur deyu çay içtum demlu- demlu”
İçune atarsun ama içunden atamazsun”
“Anasinun sütiyla adam olmayani, siğur neylesun”
Bakmayun siz hamsinun ufak olduğune, sülalesi kalabaluktur”
“Dün başka bugün başka, siçayım bole aşka”
Oksijen değilsun hoş, sensuzde yaşarum”
“Habu yalan dünyada eleceksun elenle, sevdaluk eyi şeydur edeceksun bilenle”