Döviz fiyatlarının hızlı bir şekilde artması, piyasaların ve halkın asabını bozdu. Zaten uzun süredir yapışkan “cari açık” yüzünden bir mali kriz beklentisi vardı. Çünkü hepimiz biliyorduk ki; sürekli cari açık vererek, yani sürekli dış borç alarak, bir ekonomiyi kazasız belasız götürmek mümkün değildir. Buna rağmen faizci iktisatçılarımız başta olmak üzere herkes “Hızlı büyümek için, çok yatırım yapmaya, çok yatırım yapmak için dış borç almaya mecburuz, çünkü tasarruf açığımız var” zırvasını tekrar edip duruyordu. Yani hem sürekli dış borç alacağız hem de döviz fiyatları artmayacaktı. Olmazdı tabii. Şimdi döviz fiyatları arttı diye Merkez’e niçin kızıyoruz?

Merkez Bankası, faizleri altı ay önce %4 artırsa, Hazine de %20 faizli Devlet Tahvili ihraç etseydi (Merkez faiz artırınca tahvil faizleri de artar) döviz fiyatları ve beklenen enflasyon yükselmeyecekti. Doğrudur; yükselmeyecekti. Peki, bu “hiç artmamış veya az artmış döviz fiyatı” cari açık meselesini çözecek miydi? Çözmeyecekti. Sadece dış borç stoku daha da hızlı artacak, olması mukadder “mali kriz” ertelenecekti.

YÜKSEK KATMA DEĞERLİ MAL ÜRETENLERİ KİM ENGELLİYOR?

Şimdi ben bunu yazdım diye “iktisattan anlamayan iktisatçılar” hemen taarruza geçecek ve “Evet, değerli TL, cari açığı azaltmaz, aksine artırır, dış borç ihtiyacını ortadan kaldırmaz ama devalüasyon da cari açığın çaresi değildir” diyeceklerdir. Peki, çaresi nedir? Basmakalıp cevap hazır: Efendim, yüksek katma değerli yüksek teknoloji ürünleri imal edip bunları ihraç etmektir, buyuracaklardır. Allah aşkına, yüksek katma değerli, yüksek teknoloji ürünleri imal edip bunları kilosu 1000 dolardan ihraç edecek sanayicilerimizin elini tutan mı var? Özel sektör yapmıyorsa devlet yapsın.

Devalüasyon (değer kaybetme), daha önce revalüe olmuş (değer kazanmış) ulusal para biriminin, diğer para birimlerine göre fiyatının düşmesidir. Buna “brüt devalüasyon” denir. Brüt devalüasyon, kısa vadede cari açığın kapanması sonucunu doğursa bile, tek başına cari açığın kalıcı olarak ortadan kalkmasını sağlayamaz. Cari açığı “kalıcı net devalüasyon” kapatır. Net devalüasyon, döviz fiyatlarının artmasından sonra artması kaçınılmaz olan enflasyonun “brüt devalüasyondan” düşülmesinden sonra kalan orandır. Burada çok önemli bir şeye vurgu yapmak istiyorum. Katma değerin en az %80’i ücretlerdir. Cari açığı kapatacak net devalüasyon, ücretlerin döviz cinsinden “yeterince” düşmesi ve düşük kalması demektir. Net devalüasyonun “yeterli” olup olmadığının tek göstergesi de “cari açık”tır. Cari açık azalmıyorsa net devalüasyon yetersiz kalmıştır demektir.

DEVALÜASYON İHRAÇ MALLARIN MALİYETİNİ ARTIRMAZ

Ekonomimizin çarklarının, dış borç almadan dönmeyeceğine inanan geniş bir kitle var. Bunların akıl hocalarının utanmadan söylediği yalanlardan biri de “devalüasyonun ihracata faydası olmadığı”dır. Bu cahillere göre devalüasyon imalat maliyetini, satış fiyatından daha çok artırırmış. 100 dolara ihraç edilen bir malın maliyeti içinde 99 dolarlık ithal girdi olsa, yine de devalüasyon ihraç malının “brüt kârını” artırır. Bizim kastımız ihracatın değil, yurtiçi satışların kârıdır diyorlarsa onu da açıkça söylesinler.

Son söz: Işık arkadan geliyorsa, gölgeni geçemezsin

Düzeltme: Perşembe günü benim “Merkez Bankası karşılıksız para basıyor” dediğim şeklinde bir haber yayımlandı. Benim böyle bir beyanım olmamıştır.

sozcu-banner-1