İşadamlarını, firmaların CEO’larını ve CFO’larını şiddetle uyarıyorum!  Eğer altın geliriniz yoksa, zinhar altınla borçlanmayın. Bankacılara da sesleniyorum. Altın geliri olmayan müşterilerinize, altınla veya altın fiyatına endeksli kredi açmayın. Eğer altın kredisi açamayacaksanız, altın mevduatı da kabul etmeyin. Sizin işiniz spekülasyonla para kazanmak olamaz. Yani altının fiyatı, dolar veya TL olarak “Faizden az artar” diye iddiaya girip “bilanço kârı” yaratmak değildir. Kârınızı “gelir tablosu” üzerinden yaratın. Firmaların işi, başkalarının hür iradeleriyle satın alacağı mal veya hizmet üretmektir. Devlet beslemesi ve ekonominin asalağı olmadan şerefinizle iş yapmak istiyorsanız sözlerime kulak verin. Nakit akışınız, gelir ve gideriniz, yükümlülük ve varlıklarınız, para veya altın cinsinden dengede olsun. Altında kısa veya uzun pozisyon almayın. Anlaması çok basit mantıksal bir iş idaresi kuralı söyleyeyim. Spekülasyon yapmadığınız için fırsat kaçırmak, firmanızı yüksek kâr etmekten mahrum bırakabilir. Ama spekülasyonda ters pozisyonda yakalanmak firmanızı ebediyen oyun dışı bırakabilir. Ölüler fırsat yakalayamaz.

KAĞIT ALTIN

Modern tarihin gördüğü en büyük ekonomik kriz, 1929-1939 Dünya Buhranı’dır (Great Depression). 2008 krizi, yarattığı hasar açısından Büyük Buhran’ın yanında devede kulak kalır. Büyük Buhran, II. Dünya Harbi başlayınca bitmiştir. Bu ilişkiyi yorumlayan çok kimse “Ekonomik krizleri bitirmenin en emin yolu, savaş çıkarmaktır” hükmüne varmıştır. II. Dünya Harbi sona erdikten sonra, iktisatçılar “Öyle önlemler alınsın ki; bir daha küresel ekonomik kriz çıkmasın” demiştir. Bu maksada matuf önlemleri saptamak üzere Amerika’nın Bretton Woods kasabasında bir iktisat kongresi tertip edilmiştir. Bu kongreye, iktisat âlimi Keynes damgasını vurmuştur. Keynes, ülkeler arasındaki dış ticaret dengesizliklerini yani “cari açık veya cari fazla” oluşumlarını krizlerin kök sebeplerinden biri olarak görmüştür. Bu açık veya fazlaları kendiliğinden ortadan kaldıracak bir “mahsuplaşma (clearing) sistemi”  önermiştir. Sistem altına dayalı bir “para birimi” ile çalışacaktı. Ama altının kendi para olmayacaktı. Çünkü küresel ticaretinin gelişmesine imkan sağlayacak miktarda altın yoktu.

AMERİKA BİLE ALTIN BORCUNU ÖDEYEMEDİ

Keynes, uluslararası para birimi olarak, Bancor adını verdiği bir para birimi tasarlamıştı. Bu bir bakıma “kağıt altın” yaratmaktı. Harbin galibi Amerika bu fikri sahiplendi. Ama “Senyoraj geliri (ağalık hakkı) kendinde kalsın” diye uluslararası para birimi Amerikan Doları olsun dedi. Madem ki böyle bir paranın altına bağlanması isteniyordu, Amerikan Devleti “Dolar zaten altına bağlıdır, bir ons (28 gram) altının fiyatı 35 dolardır” dedi. Yani “dolar bastıkça altın yükümlülüğünü” artırmayı göze aldı. O kadar çok yükümlülük altına girdi ki; ABD’nin gücü verdiği sözü tutmasına yetmedi. 1971’de önce altının fiyatını değiştirdi; 1973’de de altın-dolar ilişkini iptal etti. Yani çömlek patlattı. Ama ABD kendi parasını hâlâ bir ihraç metası yapabiliyor. Biz de buna bozuluyor, daha doğrusu imreniyor TL’yi uluslararası para birimi yapmak istiyoruz. Ama buna gücümüz yetmiyor.

Son söz: Dolara kızıp, altınla borçlanılmaz.

sozcu-banner-1