“O”nu Halk Arenası’nda güzel Türkçesi, akıcı üslubu ve heyecan verici ses tonuyla yaptığı bilgi ve yürek dolu konuşmalarıyla tanıdım.
Daha sonra seçmenleriyle konuştum. Milletvekili seçilmeden önce nasıl yaşıyorsa, Meclis’e gittikten sonra da çizgisini hiç değiştirmediğini söylediler. “Maça gider, tribünde taraftarların arasında oturur, onlarla birlikte sevinir, birlikte üzülür. Pazara gittiğinde gazete kağıdı üzerine kurulan sofrada peynir, zeytin, domates, ekmek ve çaydan oluşan ‘Pazarcı menüsü’ne bayılır. Hiç ayrım yapmadan herkesin derdine çare arar, birine bir söz verdi mi mutlaka tutar... Kısacası hiç durmaz, bal yapan arı ya da iyilik meleği gibi oradan oraya koşar...” dediler.

* * *

Tanıdıkça saygımın daha da arttığı Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’ten söz ediyorum.
CHP’den İYİ Parti’ye geçen “15 iyi insan”dan biri olan Hürriyet, yuvadan ayrılışın öyküsünü duygu yüklü satırlara dökmüş.
Ben de sizlerle paylaşıyorum...

* * *

“Geçen Cumartesi akşamı saat 20.00 sıralarında Grup Başkanvekilimiz Engin Altay arayarak, “Ankara’da mısın” diye sordu. ‘Hayır, İzmit’teyim’ deyince, “Yarın 11.30’da Ankara’ya gelebilir misin?” dedi. ‘Gelirim’ dedim, nedenini bilmeden.
O anda Pazartesi günkü Anayasa Komisyonu görüşmeleri için bir ön toplantı yapacağımızı düşünmüştüm. Ama ne hikmetse ‘Neden çağırıyorsunuz başkanım’ demek de aklıma gelmemişti. Ertesi gün saat 11.30’da Genel Merkez’deki Yönetim Toplantı Odası’na gittiğimde, Anayasa Komisyonu üyesi olmayan 14 milletvekili arkadaşımın da orada beklemekte olduklarını gördüm. Tabii hemen farklı bir konu için çağrıldığımızı anladım.

* * *

Çok geçmeden Engin Altay “Arkadaşlar demokrasimizi hedef alan bir kumpası boşa çıkarmak için sizlere tarihi bir görev düşüyor. İsimlerinizi bizzat Genel Başkanımız belirledi. Hepinizin İYİ Parti’ye katılmanızı istiyoruz. Çünkü İYİ Parti’nin seçime girmesini sağlamamız gerekiyor. Böylece kumpas kurulan demokrasiye zırh olacağız” deyince, arkadaşlarla birbirimize baktık.
Benim o dakikaya kadar böyle bir durumdan en ufak bir bilgim bile olmadığından, önce çok şaşırdım. Gözlerim dolu dolu oldu. Ellerim buz kesti. Kelimeler boğazımda düğümlendi. Ama bu suskunluk çok sürmedi. Zira hepimiz durumun vahametini ve önemini kavramıştık.

* * *

Konunun ayrıntılarını konuştukça birbirimize “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır, bu bir parti görevidir. Üstelik çok onurlu bir görev” demeye başladık. Ve tereddütsüz, öneriyi kabul ettik. İhtiyaç olduğu ortadayken bireysel davranmak bize yakışmazdı.
Ayrıca ustalarımız bize şunu öğretmişti: “Siyasette uzağı da göreceksin, haramzadelerin kurduğu tuzağı da...”

* * *

Sonucunu o anda öngöremediğimiz bir yola girmek, dünümüzü ve yarınımızı ortaya koymak, elbette hiç kolay değildi. O nedenle gözyaşlarım içime akıyor, ellerim titriyordu. Siyasete başladığım günden beri biriktirdiğim anılarım, yaşadıklarım, gözlerimin önünden birer film şeridi gibi geçiyordu.
İlk önce 7 yaşındaki Atatürk aşığı oğlum geldi aklıma. Zira tam da 23 Nisan öncesiydi. “Çocuklarımıza borcumuz var, üzerinde yaşadığımız bu toprakların geleceğine borcumuz var” dedim içimden. İleride oğlum “Anne bizler için ne yaptınız” diye sorarsa verecek cevabım olsun istedim.
Çünkü ben, çocuklarımızın geleceğini çalanlara namussuz diyebilen bir anne, yere batsın saraylarınız diyen yürekli bir cumhuriyet kadınıyım. Korkarsan kaybedersin. Zulme karşı tek başına kalsan dahi yürüyeceksin. Onurla taşıdığım soyadım gibi “bu kavga HÜRRİYET kavgası..” Oğlum beni böyle tanıyor. Bu cesareti ve anlamına yakışır HÜRRİYET soyadını ona miras bırakmak en büyük arzum...

* * *

Gerekli evraklar hızlıca hazırlandı. İmzalarken buruk da olsak, onurlu bir iş yaptığımızın farkındaydık. Adalet için, demokrasi için zırh olmuş, sorumluluk almıştık. Kararımızın ülkede duyulmasının ardından vatandaşlarımızın dualar ederek, iyi dileklerini belirterek ve sevinçten ağlayarak bizleri aramaları, içimize akıttığımız gözyaşlarımızı da sevinç damlacıklarına çevirmişti.
Artık gözyaşlarımı serbest bırakmış, kendimi tutmadan, hıçkırarak ağlıyordum.
Görev için bile olsa partimden ayrıldığım için yüreğim buruktu ama gururluydum.
Bu gurur ve sorumluluğu hayatım boyunca hep taşıyacağım...
İnanıyorum ki, umutlar nerede yeşerirse orada mucizeler çiçek açar!..
Sevgi ve saygılarımla,
Fatma Kaplan Hürriyet”

sozcu-banner-1