Ekonomik krizle uğraşan Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü Cumhurbaşkanı’nın damadı, Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı McKinsey anlaşması.
Muhalefet, geçmişteki uygulamaları oldukça tartışmalı bu şirketle anlaşma imzalanmasını eleştirdi, Albayrak eleştirenler için “Cahil değillerse, haindirler” dedi.
Eleştiriler, potansiyel “hainlik” suçlamasına rağmen devam edince, Cumhurbaşkanı Erdoğan, biraz da mecbur kalarak, McKinsey ile “anlaşmayı iptal edin” talimatı veridiğini açıkladı.
Türkiye’nin son anda neden kurtulduğunu görmek için, Amerika merkezli bu şirketin geçmişine biraz bakmak gerekiyor.
Bakın kimler McKinsey’in “müşterileri”...
EN BÜYÜK MÜŞTERİ ABD HÜKÜMETİ: McKinsey’in müşteri listesindeki en kabarık bölümü ABD hükümeti oluşturuyor. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’in bile yapılandırılmasında görev almış McKinsey uzmanları. ABD bürokratisinde “hizmet” vermediği kurum neredeyse kalmamış. Son olarak da, ABD Başkanı Donald Trump döneminde ABD Göç ve Gümrük Kurumu’nu 20 milyon dolara “müşteri” yapmış. Hani şu, Trump döneminin en çok tartışılan, göçmenler ile küçük çocuklarını birbirinden ayırma politikasına imza atan Amerikan kurumu...
SÖZLEŞME İPTAL DE İPTALDEN DOĞAN TAZMİNAT NE OLACAK?: McKinsey ile anlaşma son anda iptal oldu da iptalden kaynaklanan ödeme nasıl olacak, kim yapacak?
Bunun için McKinsey ile Türkiye’nin, damat Berat Albayrak tarafından açıklanan anlaşmasının “ödeme” şartlarına bakmak gerekiyor.
Çünkü McKinsey müşterileriyle farklı “ödeme şekilleri” üzerinden anlaşma yapıyor.
Şirket ABD’de danışmanlık verdiğinde, ödemeler “belli bir ücret” üzerinden gerçekleşiyor.
Ancak iş yabancı ülkelere danışmanlığa gelince, ücret daha farklı yöntemlerle belirlenebiliyor. Mesela Güney Afrika Cumhuriyeti’nde McKinsey, ülkenin elektrik şirketini derleyip toparlamak, şirketin masraflarını azaltıp, tasarruf etmesini sağlamak için tutulmuş. Ancak McKinsey, Güney Afrika Elektrik Şirketi Eskom ile belli bir ücret tarifesinden değil, “tasarruf ettirdiği/ettireceği miktarın yüzdesi” üzerinden anlaşmış.
AKP hükümetinin McKinsey ile kontratı da yine damat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomik Program kapsamında kurulan Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi için yapılmıştı. Bu ofis de Türkiye’de kamu kesiminin maliyetlerini düşürüp, gelirleri artırmak için kurulduğu için insanın aklına geliyor: Acaba McKinsey AKP hükümetiyle anlaşmayı da tıpkı Güney Afrika’da yaptığı gibi, “yapılan tasarruf üzerinden yüzde alacak şekilde” mi imzaladı? Eğer böyleyse, belki de McKinsey ile sözleşme iptalinden tazminat doğmaz. Ama “ya iptal edilmeseydi”, düşünün şirket ne paralar hortumlayacaktı Türkiye’den...
McKinsey’in verdiği “hizmet” karşılığında ödeme alması konusunda uyguladığı başka yöntemler de var.
Mesela Porto Riko hükümeti ile yaptığı, bu ülkenin ekonomisini düze çıkarmak için yaptığı geniş kapsamlı anlaşma çerçevesinde sadece 50 milyon dolar ücret aldığı açıklanmıştı. Ancak McKinsey, bunun yanında anlaşma uyarınca Porto Riko devlet tahvillerine de yatırım yaptı. Sistem basit; eğer Porto Riko ekonomisi düzelirse, devlet tahvilleri değer kazanacak. Şirket buradan da kâr edecek. McKinsey’in elinde Türkiye tahvili de var mı ki? Anlaşma bu yönden mi yapıldı? Hazine Bakanlığı açıklasa da öğrensek...
ŞİRKETİN BOZUK SİCİLİ NE OLACAK?: McKinsey ile anlaşmadan kurtulmaktan bahsederken, elbette şirketin “bozuk siciline” de değinmek gerekir ki, Türkiye ne badire atlatmış iyice anlaşılsın;
Mesela Güney Afrika’daki kamu kurumu statüsündeki elektrik şirketi Eskom ile anlaşma çerçevesinde şirketin adı, ülkedeki büyük yolsuzluk skandalına da karıştı. Yolsuzluk o kadar büyüktü ki, Güney Afrika Cumhurbaşkanı’nı bile görevinden etti, istifa etmek zorunda bıraktı. Elbette bu büyük skandaldan McKinsey şirketi de nasibini aldı. Güney Afrika olayının ardından haziran ayında -her ne kadar önceden kararlaştırıldı denilse de- McKinsey’in yöneticisi değişti. Temmuz ayında göreve başlayan yeni yönetici Kevin Sneader de Financial Times’a yaptığı ilk açıklamada, “Bundan böyle danışmanlık vereceğimiz kişileri etik ve kalite açısından daha farklı açıdan değerlendireceğiz” dedi. Acaba McKinsey ile AKP hükümeti arasındaki anlaşma tam olarak hangi tarihte yapıldı? 24 Haziran seçimlerinden önce mi, yoksa sonra mı? Eski yönetimle mi, yenisiyle mi? Hazine Bakanlığı elbette bu soruyu yanıtlamaz, ama biz yine de buradan sormuş, tarihe not düşmüş olalım...
TRUMP, MCKINSEY’İN EN BÜYÜK YABANCI MÜŞTERİLERİNDEN BİRİNE HAKARET ETTİ: McKinsey’in “maceraları” tüm bunlarla da sınırlı değil... Şirketin en büyük yabancı müşterilerinden biri de Suudi Arabistan. Veliaht Prens Muhammed bin Selman ülkede ipleri eline geçirir geçirmez ilk yaptığı işlerden biri McKinsey ile anlaşmak olmuş. McKinsey, Suudi bürokrasisine o kadar dalmış ki, Suudi Planlama Bakanlığı’na, yarı şaka-yarı ciddi “McKinsey Bakanlığı” denmeye başlanmış.
ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen hafta Mississippi’de yaptığı konuşmada kürsüden, yüzlerce kişinin gözleri önünde Suudi Arabistan Kralı Selman’a “Bizim sayemizde o koltukta oturuyorsun. Biz olmasak, iki hafta bile kalamazsın” dememiş miydi? İşte McKinsey, Trump’ın açık açık hakaret ettiği bu Kral’ın ülkesinde “danışmanlık hizmeti” veriyor.
Acaba Trump “biz olmasak” derken, tam olarak kimi ya da kimleri kastediyor?
İşte McKinsey böyle bir şirket.
Türkiye’nin, damat Berat Albayrak tarafından yapılan anlaşmaya, “hainlik” damgasını bile göze alarak yaptığı karşı çıkış, ülkeyi çok büyük -hadi bela demeyelim- sıkıntıdan kurtardı...