Yenilenebilir enerji kaynaklı üretime yapılan yatırımlarda ülkeler arası rekabet artarken, dünyada ortaya çıkan doğal afetlerin yarattığı riskler yapılan yatırımları önemli ölçüde tehdit ediyor. Yenilenebilir enerji sektörünün iklim kaynaklı riskler ve doğal afetler karşısındaki hassasiyeti, sektörün kâr marjını ve güvenilir finansman çabalarını da olumsuz etkileyebiliyor.

YENİLENEBİLİR ENERJİ PROJELERİ İÇİN KİLİT ÇÖZÜM RİSK YÖNETİMİ


Aon Türkiye İnşaat, Enerji, Denizcilik, Havacılık ve Plasman’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Özgür Erdem, yenilenebilir enerji sektöründe risk yönetiminin önemine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Doğal afet ve iklim kaynaklı risklerin yenilenebilir enerji yatırımları üzerindeki etkisinin incelenmesinde tarihsel verilerin önemine dair farkındalık giderek artıyor. Ancak bu farkındalığın, yapılan yatırımlarla paralel olarak artmadığını görüyoruz. Yenilenebilir enerji yatırımlarının karlılığının her an doğal afet ve iklim kaynaklı risklerin tehdidi altında olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, riski önlemek, maruz kalınan risklerin sigorta ile koruma altına alınmasını sağlamak, olası kayıpları belirlemek ve olası riskleri azaltmak adına risk yönetim uygulamalarının doğru kurgulanması önem arz ediyor.

Yenilenebilir enerji tesislerinin tasarımı, inşası ve işletilmesinin her aşamasında geçmiş verilere dayalı, ileriye dönük ve analitik bir risk yönetim yaklaşımına başvurulması, öncelikle doğal afet kaynakları risklerin öngörülerek hesaplanabilmesini mümkün kılarak, bu risklerin etkin ve verimli bir şekilde tanımlanmasını, yönetilmesini ve transfer edilebilmesini sağlayacak ve yıkıcı etkileri en aza indirecek çözümlerin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımları tehdit eden diğer faktörler arasında yer alan iklim ve teknoloji seçimi kaynaklı risklere karşı da yine veri ve analitiğe dayalı profesyonel çözümler geliştirilmelidir. Özetle, yenilenebilir enerji sektöründe risk yönetiminin bel kemiğini veri ve analitiğin oluşturacağını ve sektörün gücünü risk yönetiminden alacağını söyleyebiliriz.”

YENİLENEBİLİR KAYNAKLARDAN ENERJİ KULLANIMINDA İDDİALI HEDEFLER


Yenilenebilir enerji hem özel hem de kamu sektörünün enerji planlamalarının merkezinde yer alıyor. Özellikle devletler fosil yakıtların çevresel ve toplumsal maliyetlerini düşünerek yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirme konusuna önem veriyor. Örneğin, Avrupa Birliği, üye ülkelere toplam enerji tüketimlerinin yüzde 20’sinin yenilebilir enerji kaynaklarından oluşması hedefini getiriyor. Bu hedef, hükümetlerin yenilenebilir enerji uygulamalarını hızlandırmasında büyük rol oynuyor. Bu bağlamda, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) 2050 yılında küresel ölçekte yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçişi hedefliyor. Türkiye’de ise 2023 enerji stratejisi kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının yüzde 30’a çıkarılması ve ulaştırma sektörü ihtiyaçlarının yüzde 10’unun yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması hedefliyor.

RAKAMLARLA TÜRKİYE'DE YENİLENEBİLİR ENERJİ


Dünyadaki jeotermal enerji kaynaklarının yüzde 8’ine sahip olan Türkiye, birçok ülkeye oranla yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin bir ülke olarak nitelendiriliyor. International Energy Agency’nin 2016 verilerine göre, Türkiye’nin 67 terawattsaat hidroelektrik üretimiyle dünyadaki hidroelektrik üretiminin yüzde 1,6’sını karşılıyor. Aynı verilere göre, dünyanın beşinci en büyük hidroelektrik üreticisi olan Türkiye, ülke genelindeki toplam elektrik üretiminin yüzde 24,5’ini hidro kaynaklardan üretiyor. 2015 yılı itibarıyla Türkiye’nin toplam enerji kaynaklarının yaklaşık olarak yüzde 32’sini yenilenebilir kaynakların oluşturduğu görülüyor.