Mazbatası elinden alınan Ekrem İmamoğlu hayatını SÖZCÜ’ye anlattı - 2 -


Bir kazanma hikayesi


Türkiye’nin dikkatle ve ilgiyle izlediği Ekrem İmamoğlu’nun başarısı şaşırtıcı değil. Yaşam hikayesini okurken ve hazırlarken tanık olduklarım, seçim sürecinde gözlemlerim, kendisiyle ve ailesiyle yaptığım her sohbette öğrendiklerim bu başarının izlerini taşıyor.

Üniversite yıllarından başlayan “kendinden başka insanların da farkında olma” hali, İmamoğlu’nun siyasi çizgisini de belirlemiş. Herkesin derdiyle dertlenen, sürekli çözüm için uğraşan, vazgeçmeyen bir karakter. Aile şirketinde çalıştığı günlerden başlayarak her zaman “ekiple çalışmış”. Planlı, istikrarlı ve sabırla yönetilen, sakin ama kararlı bir kazanma hikayesi onunki...

İstanbul’un seçilmiş son belediye başkanı Ekrem İmamoğlu yazı dizimizin ikinci bölümünde üniversiteden yeni mezun “Ekrem”in iş yaşamına geçişini, siyasete ilgisini ve Atatürk hayranlığı nedeniyle nasıl CHP’ye üye olduğunu okuyacaksınız...

Ekrem İmamoğlu, hayat hikayesini Özlem Gürses’e anlattı.


Ekrem İmamoğlu, Kıbrıs’ta geçirdiği öğrencilik yıllarında futboldan hiç kopmadı. Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde okurken futbol kişilik özelliklerine çok şey kattı, sosyal demokrasi ile de o yıllarda tanıştı.

KARAKTERİ İZ BIRAKTI

Arkadaşları tarafından çok sevilen, uyumlu, sakin ve centilmen karakteriyle iz bırakan genç Ekrem, Kıbrıs’taki üçüncü yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçiş yaptı. Çünkü ailesi 1987 yılında Trabzon’dan İstanbul’a göç etmiş ve yeni bir mücadeleye başlamıştı. Babası Hasan İmamoğlu, Ekrem’in kendisiyle çalışmasını istiyordu. Ekrem 1990 yılında Kıbrıs’taki öğrenciliğine son verdi. Eğitim hayatı da iş yaşamı da İstanbul’da devam edecekti artık...

KÖFTECİ EKREM!..

Hem okul hem de işler yoğundu. Bir inşaatları Merter’de, diğeri Beylikdüzü’nde, evleri Göztepe’de, büroları Kadıköy’de, okulu ise Avcılar’daydı. Bu semtler arasında her gün 7-8 araç değiştirince İstanbul’u köşe bucak öğrendi.

Babasının yönlendirmesiyle inşaatın yanında, yeni bir sektöre daha, gıda işine girdi. Güngören’de İmamoğlu Akçaabat Köftecisi adlı dükkanı 1992’de açtılar. İşi seven ve sistemi yönetebilecek ikinci bir ortağı bulamadıkları için önce 2001’de Ekrem İmamoğlu ve 2009’da ise aile gıda işinden çıktı. Ekrem artık bir mimar, bir mühendis kadar bilgi sahibi olduğu yapı sektöründe uzmanlaşacaktı.

SİYASETE UZAK DEĞİLDİ

İmamoğlu Ailesi siyasete uzak değildi. Aile fertleri arasında farklı politik görüşleri ve liderleri destekleyen isimler vardı. Ekrem İmamoğlu’nun büyük dedesi ve dedesi Demokrat Partili idi. Büyük amcası Necmettin Erbakan hayranıydı. MHP’ye oy veren bir diğer amcası İmamoğlu’na çocukluğunda Oğuz Kaan Destanı’nı okutmuştu. Anavatan Partisi’nde (ANAP) siyaset yapmış olan baba Hasan İmamoğlu, 1984-1987 arasında Trabzon Merkez İlçe Başkanlığı görevini üstlenmişti. Kayınbiraderi DYP’den milletvekili adayı bile olmuştu.

GENÇLİK KOLUNA GİRDİ

Anne tarafı ise nesillerdir CHP’liydi. Kısacası Türkiye’deki siyasi yelpazenin her rengini iyi tanıyordu Ekrem. Babasının etkisiyle önce bir dönem ANAP gençlik kollarında görev aldı.

2000’lerden itibaren siyasi tercihi netleşti. Artık kararlı bir CHP seçmeni olmuştu. İmamoğlu’nu CHP’ye yaklaştıran Atatürk’e olan büyük hayranlığı idi. İlkokuldan bu yana Atatürk’le ilgili ne bulursa okumuş, her ortamda Atatürk’ün düşüncelerinin, mücadelesinin ve politik çizgisinin kavgasını vermişti...

HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADI

Büyük dedesi Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’le birlikte savaşmıştı. Ekrem, dedesinin anlattığı savaş yıllarını dinlerken çoğu zaman hüngür hüngür ağlardı. Babasının ANAP geçmişi nedeniyle, Ekrem İmamoğlu’nun AKP’ye yakınlaşacağını düşünenler olmuştu. Ancak o, AKP’yi “kuruluşu ve idari yapılanması açılarından yeterince demokratik” bulmuyordu. AKP’ye giren “tek tip”leşiyordu, özgür tartışma ortamı kalmıyor, biat kültürü her şeye sirayet ediyordu.


DİLEK İMAMOĞLU, EŞİNİ ANLATIYOR: Çok sabırlı ve özverilidir başarısının sırrı da budur


Ekrem İmamoğlu’nun büyük aşkı, 23 yıllık eşi, Selim, Semih ve Beren’in annesi... 18 Kasım 1974’te Trabzon’da doğmuş Dilek. Lise ve sonrasını ise İstanbul’da geçirmiş. İstanbul Üniversitesi’nde önce turizm sonra kamu maliyesi bitirmiş. Bir süre ailesinin tekstil firmasında finans işlerine bakmış.

EĞİTİMİNE DEVAM EDİYOR

“Hayatın her alanında gelişime inanırım” diyor. Tam da bu nedenle düzenli spor yapıyor, çocuklarının eğitimine titizlikle eğiliyor, çevresindeki tüm kadın ve gençleri destekliyor, üniversite eğitimine de devam ediyor. İşletme bölümünde yüksek lisansını Kadir Has Üniversitesi’nde tamamlamış. Şimdi ise aynı alanda doktora yapıyor. Eşi Ekrem İmamoğlu’nu şöyle anlatıyor:

“Ekrem’in en sevdiğim özelliği çok çalışkan ve sorumluluk sahibi olması. Ama en sevmediğim özelliği de yine çok çalışkan ve sorumluluk sahibi olması. O kadar çok çalışıyor ki ailecek bir tatil planı bile yapmak imkansız... Çok sabırlı ve özverilidir. Başarısının da sırrı bu.”

Ama Türkiye, Dilek İmamoğlu’nu en çok Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Hanım’la kendisi bir fotoğraf karesi içinde kıyaslandığında söylediği şu sözleriyle hatırlayacak: “Bu tarz paylaşımların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Eğer bir aşağılama ya da güzelleme yaptıklarını sanıyorlarsa bilmeliler ki beni de aşağılıyorlar. Çünkü ben Sayın Semiha Yıldırım’ın fotoğrafına bakınca kendi annemi, kendi ablamı görüyorum.”


Eşine verdiği sözü tuttu


Ekrem, Dilek’i ağabeyi ile arkadaşlığı nedeniyle gittiği aile şirketlerinde 1994’te görür ilk kez... İlk anda hissettiği aşk, kısa sürede evlilik teklifi yapmasına neden olur. Üniversiteye gitmek isteyen Dilek, İmamoğlu’nun “Hem oku hem evlenelim” teklifini kabul etmez. İmamoğlu’nun “ikna gücü” devreye girer, bu kez aldığı yanıt “evet”tir. Nişanlıyken Dilek, üniversiteye kaydolur. Ekrem, eşine verdiği sözü tutar, eğitimini hep destekler. Evliliklerinden iki yıl sonra, 1997’de oğulları Selim dünyaya gelir. 2005’te ikinci oğulları Semih ve 2011’de kızları Beren dünyaya gelir.

İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı mazbatasını böyle aldı.

Hiçbir adımını ölçüsüz ve stratejisiz atmadı


2004’te ona CHP’den Beylikdüzü belediye başkan adaylığı teklifi ettiler. Erkendi, reddetti.

Siyasete girme fikri 2008 yılında olgunlaştı. Hayatı boyunca hiçbir adımı ölçüsüz ve stratejisiz olmamıştı. Siyasete girme kararını önce eşi Dilek’le paylaştı. Onun desteği olmadan bu yolda ilerleyemeyeceğini biliyordu. Dilek, tek bir şartla “Evet” dedi: “CHP dışında bir partiden aday olamazsın, sana asla destek vermem.” İmamoğlu’nun kafasındaki tek parti de oy verdiği CHP’ydi zaten.

İmamoğlu göreve böyle başladı.


AİLESİNE NE DEDİ?

Sırada geniş ailesi vardı. 2008’de bir restoranda geniş bir aile toplantısı organize etti. 100 kişilik bir grubu topladı. Dayısı Cemal İnan, CHP’den Beylikdüzü Belediyesi Meclis Üyesiydi. Amcası Ali İmamoğlu, 2004’te AKP’den Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’na aday adayı olmuştu. Aile büyüklerine sordu: “Ben siyasete girdiğim zaman, siz siyasi hayatınızı sürdürecek misiniz?” Eğer “Evet” yanıtı alsaydı, siyaseti unutacaktı. 38 yaşındaydı, düşüncelerini, planlarını, hedeflerini anlattı. Beylikdüzü belediye başkanı olmak istediğini açıkladı. Ailenin çoğunu ikna etti. Tam desteklerini aldı. Parti tercihini de açıklamıştı: CHP. 2008’in son çeyreğinde CHP’ye üye oldu. Şimdi sırada Beylikdüzü İlçesi’ni ayağa kaldırmak vardı.