Önce akademisyenler, sonra Cumhuriyet yazarları ve şimdi de Sırrı Süreyya Önder beraat etti


Mahkemelerin aldığı, istinafın onayladığı kararlar, Yüksek Mahkeme ve Yargıtay’dan dönüyor


Yargıdaki bu ‘iki hal’ tartışma yaratıyor. ‘İlk kararlar siyasetin etkisiyle mi alındı?’ kuşkusu oluşuyor


Mahkemelerin, 2013’te terör örgütü liderini övenler arasında ayrım yaptığı da arşivde duruyor


Cumhuriyet yazar ve çizerleri Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararıyla 12 Eylül’de beraat etti.


Fransız filozof Voltaire (François Marie Arouet) 6 Şubat 1770 tarihinde Le Riche başkeşişine, “Muhterem (başkeşiş), yazdıklarınızdan nefret ediyorum ama yazmaya devam etmeniz için canımı veririm” der. Bu cümle günümüze şöyle ulaşır: “Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm...”

Neden Voltaire’yle başladım?

Çünkü, aylardır yargıda inanılmaz gelişmeler arka arkaya yaşandığı için! Dün, Anayasa Mahkemesi (AYM) HDP eski Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’le ilgili ‘ifade özgürlüğünün ihlal edildiği’ kararını verdi. 12 Eylül’de de Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararıyla Kandıra Cezaevi’nde tutulan Cumhuriyet Gazetesi yazarları beraat etti ve serbest bırakıldı. Bitmedi...

26 Temmuz günü AYM, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine imza atan 10 akademisyenin bireysel başvurularıyla görüştüğü dosya üzerinden “hak ihlali”ne hükmetti...

Ardından da beraatlar başladı!.

İSTİNAF ONAYLIYOR AMA... 

Şimdi soru şu: Üç karar üzerinden baktığımızda - ‘Barış Akademisyenleri’ ve Sırrı Süreyya Önder’le ortak yönümün olmadığını hemen belirteyim- AYM ve Yargıtay’ın, mahkemelerin kararlarını bozmaları ne anlama geliyor?

Son karara bakalım:

İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi, Sırrı Süreyya Önder’in, “Size Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın selamını getirdim. Bugün de Kürdistan’da, onun onurlu evlatlarıyla onur duyuyoruz” konuşması nedeniyle mahkumiyet kararı vermiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi (istinaf), yerel mahkemenin kararını yerinde bulmuş ve ceza kesinleşmişti. Önder, 6 Aralık 2018’de, Kandıra Cezaevi’ne konulmuştu. Hazırlanan ve kabul edilen iddianameler üzerinden yapılan duruşmalar ve alınan kararların bozulması, beraata dönüşmesi, ‘adaletin zedelendiği’ duygusunu yaşatmıyor mu? Yaşatıyor?

SİYASET YARGIYA BASKI YAPARSA

‘Açılım’ sürecinde İmralı’ya giden, Dolmabahçe’de bildiri okuyan Sırrı Süreyya Önder’le ilgili ne değişmişti de soruşturma açılmıştı? Çünkü... ‘Açılım’ bitmişti!

Tartışmanın esas noktası burası değil mi? Siyasetin etkisiyle karar alan yargıya güven duyabilir miyiz? Ancak...

2007’de Ergenekon kumpaslarıyla başlayan süreçte yargının nasıl siyasetin ve bir örgütün kontrolü altına girdiğini görmüştük. Şimdi de alınan kararlarda ‘Siyaset-yargı’ ilişkisi tartışılıyor!

Örneğin... Önder’in “Öcalan’ın selamını getirdim” dediği gün ve sonrasında gazeteler ne manşeti atmıştı?


22 Mart 2013’te ‘Açılım’ın destekçileri


Arşivi taradığınızda karşınıza çıkıyor... Çok zor değil! 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Nevruz mitinginde İmralı’da yatan Abdullah Öcalan’ın mesajı okunmuş ve bir gün sonra gazeteler Öcalan’ı ‘barış elçisi’ gibi sunmuştu. Bir taraftan Sırrı Süreyya Önder’e konuşmasından dolayı ceza verilmiş diğer taraftan gazetelerin güzellemelerine ses çıkarılmamıştı.

Gazetelere bakalım:

Akşam: Devletinin Hizmetinde, Zaman: PKK’ya “Silah Dönemi Bitti” Çağrısı, Akit: Silahları susturun, sınır dışına çıkın, Bugün: Öcalan’dan Barış Çağrısı, Güneş: Apo helallik istedi, Habertürk: Barış Zamanı, Hürriyet: Silah Devri Bitti, Milliyet: Silahlara Veda, Özgür Gündem: Milyonların Şahitliğinde Yeni Bir Dönem, Posta: Silahlara Veda, Radikal: Biji Türkiye, Sabah: PKK Çekiliyor, Star: Hayırlı Perşembe, Takvim: Yolun Sonu, Taraf: Barışın İlkbaharı, Vatan: 35 Bin Candan Sonra Silahlara Veda, Yeni Şafak: Silah Sustu Barış Zamanı, BirGün: Öcalan’dan Tarihi Çağrı, Evrensel: Silahlar Susacak Siyaset Konuşacak...

SÖZCÜ, ‘PKK ve Apo şov’a karşı çıkmıştı




Peki 23 Mart 2013 tarihinde SÖZCÜ Gazetesi’nin, Diyarbakır’daki mitingle ilgili manşeti neydi:

“İktidar iftiharla sunar: Apo ve PKK şov!

Manşeti okuyalım: “... Açılımla yüz bulan terör örgütü, Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasını gövde gösterisine çevirdi. Binlerce PKK paçavrası ve Apo posteri açıldı. Bir tane bile Türk Bayrağı bile yoktu…’Barış süreci’ dedikleri bu mu? Tek devlet, tek millet, tek bayrak bu mu?”

Biraz daha geriye gidelim... Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Selahattin Demirtaş’ın, PKK ve Öcalan’a övgü düzdükleri ve sorusturma geçirdikleri17 Mart 2013’teki İstanbul mitinginin ardından 18 Mart’ta SÖZCÜ şu manşeti atmıştı: “Memleketin haline bak.” Okuyalım: “Türk Bayrağı açana gözaltı, yaptı, PKK paçavrası açana alkış… Açılıma bayraklarla tepki gösteren vatandaş gözaltına alındı.”

SONUÇ: Türkiye, 12 yıldır yargıda güven bunalımını çözemedi.