Yeter artık:
Kimse sandık sonucunu, ahlak yenilgisine dönüştürmesin!
Bugün bir parti, yarın diğer parti kazanır. Önemli olan koltuk devrini yapabilme başarısıdır.
Görünen:
Yüksek seçim Kurulu kararını verdi:
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu kazandı.
Ve aslında:
Türkiye kazandı.
Türkiye demokrasisi kazandı.
Türkiye hukuk sistemi/yargı kazandı.
Bu hepimizin bayramı olsun.
Yıllardır konuşup-tartışıp duruyorduk ama gördük ki:
- Harika bir oy sayım sistemimiz varmış...
- Kimse kolay kolay oy hırsızlığı yapamıyormuş...
- Oylarımızı emanet ettiğimiz hâkimler hepimizden titizmiş...
- Bürokrasi geleneğimiz yok olmamış...
- Günlerdir oy sayımına tanıklık eden partililer gösterdi ki, demokrasi aşkımız sonsuzmuş...
Ve gördük ki; bu derece siyasal gerginliğe rağmen İstanbul sakinliğini muhafaza edebiliyormuş!
Ve gördük ki; hiçbir parti demokrasiyi tehdit etmiyormuş!
Bu siyasi olgunluktur.
Ne mutlu hepimize...
Dünyaya ispat ettik; 143 yıllık seçim geleneğimiz olduğunu ve demokratik değerlere bağlı kaldığımızı...
Makamların barış-hoşgörü içinde değişimiyle, FETÖ darbesinin perde arkasındaki “kukla oynatıcılara” Osmanlı tokadını yapıştırdık! FETÖ’yü asıl şimdi yendik.
Türkiye’de darbeler tarihinin sona erdiğini dosta düşmana gösterdik.
Bakın...
Bunu nasıl gerçekleştirdik:

Militan Demokrasi


İki yıl önce bu köşede yazdım:
“Batı’da son dönemde -yine- dillerden düşmeyen bir kavram var: ‘Militan demokrasi.’
Kavramın mucidi Alman hukukçu Karl Loewenstein idi. Hitler iktidara geldikten 4 yıl sonra bu kavramı ortaya attı.
- Hoşgörüsüzlüğe, hoşgörüsüzlükle karşılık verilmesini savunuyordu.
- Anti-demokratların/demokrasi düşmanlarının haklarına saygı duymak umurunda bile değildi.
- Ona göre demokratlar, demokrasinin temellerini muhafaza etmek adına, bu temelleri yıkmak isteyenlere karşı bunları kısıtlamaktan çekinmemeliydi.
Karl Loewenstein yolundan çok siyasal bilimci yürüdü.
- John Rawls, ‘insanlar, birileri çıkıp da onların varoluşunun temelini dinamitlerken öylece durup seyredemezler’ diyordu.
- Leszek Kolakowski, ‘hoşgörüsüz olan fikir ve hareketlere karşı, hoşgörüden bahsetmek ve hoşgörülü davranmak nasıl mümkün olabilir?’ diyordu.
- Adam Michnik, ‘demokrasi yolu ve hukukun egemenliği kırda gezintiye benzemez’ diyordu.
Militan demokrasi kavramı Batı’da bugünlerde yine pek revaçta. ‘Takiyecilere karşı hoşgörülü olamayız’ diyorlar!
Alexander S. Kirsher’in ‘Militan Demokrasi’ kitabı geçen ay Türkiye’de çıktı. ‘Demokratik değerleri paylaşmayan siyasi partilere/hareketlere, katılım hakkı tanıyan demokrasi kendini tehlikeye atan kırılgan bir sistem midir’ sorusuna yanıt arıyor.
İşte bu nedenle...
Batı, Refah Partisi’nin kapatılmasını haklı buldu.
Batı, Mısır’daki Sisi darbesini destekledi.
Batı, Türkiye’deki FETÖ darbesine tepki göstermedi...” (13 Nisan 2017)
İşte...
Bugünlerde sürekli anlatmak istediğim bu:
Bazı mağlubiyetler vardır; başarmaktan çok daha üstündür!
Erdoğan, 31 Mart seçim sonuçlarını kabullenmesiyle, Batı’nın kendini köşeye sıkıştırmasına izin vermedi...
Kaybetmek, karakteri ortaya çıkarır!

Sahiden bahar geldi


Böyle yazıyoruz diye...
Siyasetin sonuna mı gelindi?
Gazeteciliğe son mu vereceğiz?
Tabii ki hayır!
Bin kez hayır!
Yine yazacağız...
Yine konuşacağız...
AKP iktidarını ne kadar eleştiriyorsak, CHP belediyelerini de o kadar eleştireceğiz.
Kimsenin hakkını kimseye ihlal ettirmeyeceğiz.
Hangi parti olursa olsun; ülkenin heba edilen-çalınan lokmasının hesabını soracağız.
Biz gazetecilerin tek tarafı vardır; milletimiz!
Halkın çıkarı için hakikate bağlı kalmakta inat edeceğiz.
Daha demokrat, daha adaletli, daha özgür, daha üreten Türkiye için çalışacağız.
Bunun karşısına çıkan herkesle mücadele edeceğiz.
Yurtseverlikte engel tanımayacağız; bağımsızlıktan ödün vermeyeceğiz. Bunu şiar edinmiş herkesle kol kola gireceğiz.
Ve:
Her fırsatta halkımızı takdir etmeyi sürdüreceğiz. Baksanıza:
Verdiği oyla iktidara “işine sıkı sarıl” dedi.
Verdiği oyla belediyelere “hizmet vermezsen değiştiririm” dedi.
Verdiği oyla iktidara ve belediyelere “birlikte çalışın” mesajı verdi.
Dağıttığı oyla politik kutuplaşmayı bir çırpıda eritiverdi.
31 Mart’ın sonu sahiden -CHP’nin dediği gibi- ülkeye bahar getirdi.
Herkes bunun keyfini sürsün.
Yaptığı seçimle gurur duysun.
Ülkesiyle bin kez övünsün.
Sakinleşsin...