“Kadın erkek eşitliği fıtrata ters” diyen asrın liderimize, Japonya’da Kadın Üniversitesi tarafından fahri doktora verildi.



Sadece kız öğrencilerin kabul edildiği üniversitelerin çok güzel örnek olduğunu söyleyen asrın liderimiz, Türkiye’de de kadın üniversitesi açacağını müjdeledi.



“Ben bu ülkede cahil, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, ülkeyi ayakta tutacak olanlar cahil halktır, profesörden başlayarak en tehlikeli olanlar üniversite mensuplarıdır, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” diyen “profesör” unvanlı YÖK yöneticisi var Türkiye’de.
“Akademisyenler için kep değil sarık daha uygundur” diyen, kafasında sarıkla dolaşan rektör var.
Hazreti Nuh’un cep telefonu vardı, gemisi nükleer enerjiyle çalışıyordu, drone kullanıyordu” diyen akademisyen var.
“1924’te camiler kapatıldı, Çanakkale ve Bursa’da genelev olarak kullanılan camiler var” diyen akademisyen var.
Demiryollarına katkılarından ötürü padişah Abdülhamid’e onursal doktora veren üniversite var.
“Bahçede kızlı erkekli oturuyorlardı, yoldan çıkarım diye Boğaziçi Üniversitesi’ne gitmedim” diyen arkadaşı, milletvekili, bakan, Akp genel başkanı, başbakan, Tbmm başkanı yaptılar, İzmir ve İstanbul büyükşehir belediye başkanı yapmaya kalktılar.
İsviçre Cern’de sekiz bin fizikçi ve mühendisin ortak çalışması sonucu, 10 milyar dolara malolan hadron çarpıştırıcısıyla deneye başlandığı gün... Din eğitimi bile almadığı halde din adamı kabul edilen “molla”lar kadrolu devlet memuru yapıldı bu ülkede.
Diyanete, bilim bakanlığının dört misli bütçe ayrılıyor, imam bütçesi bilim bütçesini dörde katlıyor, ki, zaten bilim bakanı da imam.
“Yabancı kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunçtur, bir kadınla bir erkeğin nikahsız olarak ellerinin birbirine değmesi caiz değildir” diyen rektör var.
Şizofreni hastalığının cin çarpması nedeniyle meydana geldiğini izah eden, tedavi için dini şifacılarla üfürükçülerin faydalı olabileceğini söyleyen profesör var.
Evini dergaha çeviren, çarşaflı eşini peygamber ilan eden, çarşafın üstüne taç takıp, eşinin çıplak ayaklarını öptürten doçent var.
Dekolte giyen kadınların tecavüzü göze alması gerektiğini söyleyen, “kadının evden çıkması caiz değildir, parfüm haramdır, topuklu ayakkabı ayete aykırıdır, saç boyama caiz değildir, kadının fazla laf etmeden arada sırada konuşmasında sakınca yoktur” diyen profesör var.
Üniversite mezunu bile olmayan, sahte diplomasıyla üniversitede bölüm başkanı olan, aylarca şakır şakır ders veren, “profesör” unvanıyla bir başka üniversiteye dekan olmaya kalkışırken tesadüfen enselenen dolandırıcı bile var bu ülkede.
Rektör değilken, dekan bile değilken, bütün üniversitelerimizin başına getirilen, sonra da “domatesin içine öyle bir mekanizma yerleştirirler ki, maazallah milletimiz yok olabilir” diyen YÖK başkanı var bu ülkede.
Kalça ameliyatlarında kullanılan platinleri, sanayi sitesinde tornacıya yaptıran profesör var.
“Sevişirken elbiselerinizi çıkarmayın, cinsel münasebet esnasında afedersiniz eşeklerin yaptığı gibi tamamen soyunmayın, odada melekler vardır, siz soyunursanız melekler dışarıya çıkar, şeytan odada tek kalır, oluşacak çocuk şeytanın nasibi olur” diyen profesör var.
“Deve sidiği şifalıdır” diyen akademisyen var.
Tillo evliyalarının kerametlerini “bilimsel” kabul eden, aynı anda iki yerde görülebilen şeyhi “bilimsel” kabul eden, bilim fuarında sergileyen Tübitak var bu ülkede.
“İslami olarak şu anda cumhurbaşkanımıza itaat etmek farzı ayn’dır, cumhurbaşkanımıza karşı çıkmak haramdır” diyen rektör var.
Elalemin naklen yayınlayarak Mars’a indiği gün... Kadınlara oy vermeyeceğini söyleyen, “kadınlar çalışmamalı” diyen uzay bilimleri fakültesi dekanı var bu ülkede.
Kadın heykelini “erotik” bulup, depoya kaldıran üniversite var.



Dünya çapında saygın biliminsanlarımız, Profesör Mehmet Haberal, Profesör Erol Manisalı, Profesör Fatih Hilmioğlu, Profesör Kemal Gürüz, Profesör Yalçın Küçük, Profesör Uçkun Geray, Profesör Kemal Alemdaroğlu, Profesör Mustafa Yurtkuran, Profesör Ferit Bernay, Profesör Tayfun Uzbay, Profesör Yücel Aşkın, Profesör Rennan Pekünlü, iftirayla hapse tıkılırken, Profesör Türkan Saylan’a “terörist, dinsiz, fahişe, casus” denilirken, Profesör Erdoğan Teziç’e manşetlerden küfür edilirken... Fetoculara “ne istediniz de vermedik” diye sitem eden, “2004’ten önce kaç üniversiteniz vardı, bizim sayemizde 2004’ten sonra kaç üniversiteniz oldu” diye makale yazan, yandaş gazeteci var bu ülkede.



Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Recep Tayyip Erdoğan’a fahri doktora verdi, burnunun dibindeki Karadeniz’de balık arayacağına, tee Fırat Nehri’nde balık aradı, sazan buldu, o sazanın adını “Recepi” koydu bu ülkede.



Ve hal böyleyken...
Asrın liderimiz haklı olarak isyan ediyordu.
“Türkiye’nin nasıl oluyor da dünyanın en büyük 500 üniversitesi arasında esamisi okunmuyor” diyordu.



Bence tek eksiğimiz “harem selamlık üniversite”ydi.
Gitti Japonya’ya...
Bizzat buldu.



Oxford
Stanford
Yale
Duke
Heidelberg
Tsinghua
Delft
Karolinska
Technion
Lomonosov
Politecnico di Milano
Dünyada özenilecek, örnek alınacak yüzlerce üniversite var.
Bizimki gitti...
“Harem selamlık” olanını beğendi!