Ekonomiler corona virüsü nedeniyle büyük bir durgunluğa sürüklenirken, dünyamız önümüzdeki dönemde yeni virüslerin ve dolayısıyla yeni krizlerin tehdidi altında. İklim krizi ile mücadelede etkin adımlar atılmasa buzullarda bin yıllardır bekleyen virüslerin dahi tekrar aktive olabileceği belirtiliyor.

“Pandemiyi aşmak için gösterilen kararlılığın gezegenimizin geleceği için de sergilenmesi gerekiyor” diyen WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, ‘Yeşil İyileşme’nin yeni krizleri engelleyebileceğini anlattı.

DOĞANIN YOK OLUŞU

- Corona virüsünün bir başlangıç olduğu, insanlığın bundan sonra bu tip salgınlarla mücadele edeceği öngörülüyor. Sizin bu noktada görüşünüz nedir?

Yeni corona virüsü, Ebola, AIDS, SARS, kuş gribi ve domuz gribi gibi hastalıklar dizisinin son halkası. Ortak özellikleri; hayvan kaynaklı olmaları. Canlı yaban hayvanlarının satışı, ormansızlaşma pandemi riskini artırıyor.

İklim krizi ile mücadele için gerekli adımlar atılmazsa sivrisinek ve kene ile taşınan hastalıklar yayılacak. Kutuplardaki buzulların erimesi ile bin yıllardır donmuş halde bekleyen yeni virüs ve bakteriler ortaya çıkabilecek.

Bunlar; kaynaklarımızı kirletmenin sonuçları. Salgında, fosil yakıt kaynaklı hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde ölüm oranlarının daha yüksek olduğunu gördük. Dünyamız ne kadar sağlıklı ise bizim de o kadar sağlıklı olabileceğimizi kabul etmemiz ve yaşam biçimlerimizi gözden geçirmemiz şart.

- Corona sonrası hava kirliliğinde azalmalar olması, gezegenimizin corona ile kendini koruduğu şeklinde yorumlandı. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Doğanın kendini yenileme kapasitesi muazzam. Yeter ki biz buna böyle zorunlu aralar sebebiyle değil, sistematik bir çaba ile müsaade edelim. Ekonominin canlandırılmasında enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, elektrikli ulaşım gibi çevresel olarak sürdürülebilir yatırımları önceliklendiren yaklaşıma “Yeşil İyileşme” adı veriliyor.

Pandemi sürecinde doğada görülen iyileşmeleri sürdürmek ancak hükumetlerin büyüme politikalarını doğayı gözetecek şekilde değiştirmesiyle mümkün olabilir.

YENİ NESLİN TALEBİ

- Peki ama kârlılığın dip yaptığı kriz dönemlerinde çevreye özen korunabilir mi? 

Evet, hızla “normal”e dönme kaygısının çevre duyarlılığının önüne geçme riski var. Örneğin kullan at plastiklerin artışını gözlemliyoruz. Ancak salgın, bu süreçte ciddi kayıplar yaşayan özel sektöre sürdürülebilirliğin önemini gösterdi. Yeni neslin güçlü bir şekilde daha iyi bir dünya talebini ifade etmesi de bu süreçte çok etkili.

Atık üretiminde lideriz yine de ithal ediyoruz


- Türkiye en çok atık ithal eden ülkelerden. Neden? 

Her yıl 31.5 milyon ton kentsel katı atık üreten Türkiye, Avrupa’nın en çok atık üreten üçüncü ülkesi. Gayri safi yurtiçi hasıla seviyesinden yüzde 35 daha fazla atık üretiyoruz. Ülkemizde yılda kişi başına ortalama 425 kg atık üretiliyor.

Türkiye’de kentsel katı atıkların sadece yüzde 13’ü geri dönüştürülüyor. Avrupa’da geri dönüşüm oranları ise yüzde 30 civarında. Türkiye 2018 yılı itibarıyla küresel atık ticaretinin yüzde 3.5 kadarını ithal etti ve en çok ithalat yapan 10 ülke arasına girdi.

Maalesef atıklarımızı kaynağında ayrıştırarak geri dönüştürmediğimiz için iç pazardan gelen atıklar ham madde ihtiyacını karşılamıyor. Dolayısıyla, geri dönüşümü daha çok benimsememiz gerekiyor.

Uğur Bayar

Özelleştirmeden, wwf başkanlığına...


İş hayatına Citibank’ta başlayan Uğur Bayar, 1997-2002 arasında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nı yürüttü. 2017’ye kadar Credit Suisse Türkiye CEO’su olan Bayar, 2010’dan beri WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı. Bayar Anadolu Holding, Tekfen Teknoloji gibi birçok şirketin yönetim kurulu üyesi.

Maskeler çevreyi kirletiyor


- Corona nedeniyle plastik, tek kullanımlık köpük ürünlerin kullanımı çok hızlı artacak. Maskelerin, plastik eldivenlerin şimdiden sokaklarda her yere atılmış olduğunu görüyoruz. Buradan yeni bir çevre krizi doğmaması için neler yapılmalı sizce?



Tek kullanımlık ürünleri mümkün olduğunca geri dönüştürmemiz ve atıklarımızı doğru bertaraf etmemiz gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın konuyla ilgili genelgesinde ev ve işyerlerinde kullanılan maske ve eldiven atıklarının bir poşette 72 saat bekletildikten sonra ‘evsel atık’la birlikte atılması, dışarıda ise tıbbi atık kutularının kullanılması öneriliyor.

Metal, kağıt ve plastik gibi diğer tek kullanımlık ürünlerimizi ise her zamanki gibi ambalaj atıkları konteynerlerine atmamız gerekiyor. Tek kullanımlık ürünlerden mümkün olduğunca kaçınmalıyız.

Örneğin plastik çatal bıçak, tabak, bardak, pipet gibi ürünleri mecbur kalmadıkça kullanmamalıyız. PET şişe yerine termos, matara, poşet yerine bez çanta, pazar arabası gibi çok kullanımlık çözümlere yönelmeliyiz. Özlem Ermiş BEYHAN / SÖZCÜ