Sevgili okurlarım, Türkiye’de birkaç gün önce çok ciddi, aynı zamanda esrarengiz bir olay yaşandı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak olayı gerçekten acayipti!

Ancak onun konumu da bir acayipti!.. O sadece bakan değil, aynı zamanda Recep Bey’in damadı idi.

Neyse, olan oldu ve Berat Bey şutlandı.

Siz bakmayın “Sağlık durumu nedeniyle görevden affını istemiş ve affedilmiştir!” açıklamalarına!

Onlar palavra.

Sağlığında maşallah hiçbir sorun yok. Aslanlar gibi...

Ama özellikle istifa açıklamasında kullandığı bazı sözler hep akıllarda kalacak.

“At izi it izine karıştı” diyordu, bunun anlamı ne?

At izi ile it izi!..

Berat Bey bunu bile açıklayamadan gitti, belki ileride yazacağı kitapta anlatır.

★★★

Ancak onun gidişi öncesinde ve sonrasında Türkiye’de ilginç bazı olaylar yaşandı...

Ekonomi dibe vurmuştu.

Döviz fiyatları rekorlar kırıyordu.

O gitti, borsa yükseldi.

Faizler artmadığı halde döviz düştü.

Demek ki ekonomideki dibe vuruşun sorumlusu Berat Bey ve uyguladığı kişisel yanlış politikalar imiş.

Bu süreçte yaşananlardan ortaya çıkan sonuç hiç tartışmasız budur.

★★★

Böyle bir duruma neden olanlar dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun hesap verir.

İlle de yargı önünde hesaptan söz etmiyorum...

Bu gibi durumlarda hesap kamuoyuna, vicdanlara verilir.

Bizde ise bütün hesap yolları tıkalıdır.

Her şey yapanın yanına kâr kalır.

★★★

Berat Albayrak istifa etmedi...

Görevden alındı ama kendisine “Sen istifa etmiş olacaksın” denildi...

Ve komedinin son perdesi işte o aşamadan sonra oynandı.

Bu sözüm ona istifayı bile gizlediler. Yandaş medyaya “Bizden talimat gelene kadar bu olaya asla değinmeyeceksiniz, haber yapmayacaksınız” diye talimat verildi...

Sonra da işin içine, aslında sapasağlam olan Berat Bey’in sağlık sorunlarını (!) sokup hadiseyi perdelemeye kalkıştılar!

★★★

Bu olay aslında Türkiye’nin nasıl sorumsuzca yönetildiğinin somut göstergesidir.

Şimdi akıllara bazı sorular gelmektedir...

Ekonomik açıdan ülke olarak uğradığımız somut zararların sorumlusu kimdir, kimlerdir?

Milyonlarca insanımızın çektiği çile nasıl sona erecektir?

Bu soruların yanıtını ne biz biliyoruz, ne de bizi yönetenler!

★★★

Adliye koridorlarında yüz binlerce icra dosyası sıra bekliyor.  

Herkes borçlu, kimse borcunu ödemiyor ya da ödeyemiyor.

Borçlu evlerin ve iş yerlerinin elektriği ve doğalgazı kesiliyor.

Her ay ortalama 190 bin konutun elektriği, 70 bin konutun doğalgazı iptal ediliyor.

Bunun ne demek olduğunu sarayların sıcacık ortamında yaşayanlar elbette ki bilemez.

Anlamazlar...

O zekâ düzeyine fazlasıyla sahip oldukları halde anlamak istemezler.

Kış kapıda ama siz hiç değilse geceleri birkaç saat olsun evinizi ısıtamıyorsunuz.

Belki işsizsiniz, belki sabit geliriniz var ama faturaları ödeyecek paranız yok...

Öte yanda resmi rakamlara göre 4 milyon 300 bin kişi işsiz.

Bunlar kayıtlı işsiz...

İş aramaktan umudunu kesen milyonları da bu rakama ekleyin.

Sayı o zaman 10 milyonu geçiyor.

★★★

İşte... Ülkemizin bu ortamında bile devletin ve milletin bütün kaynakları, bütün olanakları başta Suriyeliler olmak üzere göçmenlere ve gereksiz işlere hortumlanıyor.

Türkiye birkaç gün önce ne yaptı biliyor musunuz!

Bir Afrika ülkesi olan Somali’nin IMF’ye birikmiş borcuna karşılık Türk devletinin kaynaklarından 3 milyon 500 bin doları IMF hesabına hibe etti.

Şimdi bazıları diyecektir ki “Yav kardeşim sen ne diyorsun, bu kadarcık paranın lâfı mı olur! Bu devede kulaktır.”

Doğrudur, olmaz tabii...

Bu örnekleri Türkiye’yi hangi kafaların nasıl yönettiğini önemsiz (!) de olsa göstermek için kullanıyorum.

★★★

Bir yanda lüks, şatafat, saraylar, köşkler, israf edilen, haddi hesabı olmayan ve çarçur edilen paralar...

Öbür yanda ise iş arayan ama bulamayan, evini ısıtamayan yüz binlerce aile...

Ve işin tam da göbeğinde Berat Albayrak olayı!

Bu acayip denklemi kim çözecek!