Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) önceki günkü cumhurbaşkanlığı seçimi, Ankara’nın açıkça destek verdiği Başbakan Ersin Tatar’ın galibiyetiyle sonuçlandı. AK Parti’nin, federasyonu savunduğu için adını bile anmak istemediği Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise kıl payı farkla ikinci oldu.

Tatar yüzde 32.3, Akıncı ise yüzde 29.8 oy aldı.

Adaylardan hiçbiri yüzde 50’yi geçemediği için 18 Ekim’de ikinci tur yapılacak.

Sandık sonuçları Akıncı’nın yeniden seçileceğini gösteriyor.

Yüzde 21.7 ile üçüncü olan eski Başbakan Tufan Erhürman’ın Cumhuriyetçi Türk Partisi büyük ihtimalle Akıncı’yı destekleyecek.

Yalnızca CTP’liler değil...

Ankara’nın seçimlere müdahale ettiğine inanan kim varsa...

Çünkü 31 Mart 2019’daki yerel seçimi andıran bir kampanya, bugünlerde Kıbrıs’ta tekrar ediliyor.

AK Parti, adada bağımsız devlet olarak var olmayı savunan ve Ankara ile uyumlu bir siyaset izleyen Tatar’ın kazanması için, Türkiye-KKTC ilişkilerinde bu güne kadar pek tanık olunmayan bir tutum takındı.

Örneğin...

Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın Danışmanı Ali Genç ile 20 kişilik ekibinin Tatar’ın kampanyası için bir aydır adada çalıştığı ileri sürüldü.

Tatar ve Genç’in geç saatlerde otelde buluştuğuna ilişkin fotoğraflar yayınlandı.

Bitmedi.

MARAŞ’IN AÇILIŞI

Tatar, seçimden beş gün önce Ankara’ya çağrıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Tatar’ın yaptığı ortak açıklamada 1974 yılından bu yana Türk tarafının müzakere maddesi olarak gördüğü Maraş’ın sahilinin ziyarete açılacağı açıklandı. Mersin’den Kıbrıs’a su taşıyan hattın dokuz ay sonra onarıldığı ilan edildi.

Bu iki hamle Kıbrıs’ta seçim rüşveti olarak görüldü.

Tatar’ın koalisyon ortağı olan ve cumhurbaşkanı adayları arasında bulunan Dışişleri Bakanı Kudret Özersay istifa etti. Özersay’ın lideri olduğu Halkın Partisi koalisyondan çekilince hükümet düştü. Tatar’ı, Maraş’ın açılışını kendisinden saklamakla suçlayan Özersay, “Avantaj elde etmek için devleti yok saymıştır” dedi.

Hal böyle olunca...

Maraş’ın açılışına diğer adaylar katılmadı.

KKTC’nin ulusal önderi Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş dahil...

YOKSULLUK YARDIMI

Cumhurbaşkanı adayı olan Serdar Denktaş, 9 Ekim’den itibaren yoksulluk yardımı yapılacağını, oy satın alındığını ve seçime “görülmemiş bir müdahalenin olduğunu” iddia etti. Denktaş, Kıbrıslıların oy tercihlerine göre Türkiye’yi sevenler ve sevmeyenler diye ayrıştırıldığını iddia ederek, şöyle dedi:

“Cumhurbaşkanı (Rauf) Denktaş’ı Türkiye’den, ‘Git vatanında konuş’ diye gönderen zihniyet, beni neredeyse vatan haini ilan edecek.”

Tatar’a gelince...

Başbakan, söylenenleri umursamadı.

Türkiye’nin desteğinden ve Maraş’ı ziyarete açmaktan memnundu.

Hatta seçim yasaklarını Türkiye’de katıldığı televizyon programlarıyla deldi.

O kadar ki KKTC’nin YSK’sı, su hattı açılışını canlı yayınlayan devlet televizyonunu uyarmak zorunda kaldı.

Böyle bir kampanya sonunda Tatar, ada tarihinin en düşük katılımlı seçiminden birinci çıktı. Sol muhalefeti oluşturan Akıncı ve Erhürman’ın toplam oyu yüzde 52’yi buluyor. Diğer adaylardan Kudret Özersay ve Serdar Denktaş’ın seçmenleri Akıncı’yı, Türkiye göçmenlerinin oy verdiği Erhan Arıklı’nın tabanı Tatar’ı destekleyebilir.

Yapılacak erken seçimde Tatar, başbakanlık koltuğundan da olabilir.

KKTC’Yİ RUMLARA İTMEK

Türk dış politikasının yıllardır savunageldiği “KKTC egemen bir devlettir” argümanı AK Parti tarafından çürütülüyor. Adalıların iradesine yönelik müdahale, gelecekte müzakere masasında KKTC’nin elini zayıflatmaktan, Rumların tezini güçlendirmekten başka bir sonuç vermeyecek.

Üstelik AK Parti, Tatar’ı desteklemekle yetinmiyor, ana muhalefeti düşmanlaştırıyor. 1974’te Rumlara karşı savaşırken vurulan Akıncı ve ailesi hain ilan ediliyor. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na ne yapıldıysa, Kıbrıs’ta Akıncı’ya aynısı yapılıyor.

Bu yaklaşım, ciddi bir kısmı Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı almış olan Kıbrıslı Türkleri, Rumların kucağına itiyor. Halbuki Libya’daki Sarrac hükümeti hariç Akdeniz’de dostu kalmayan Ankara’nın KKTC’yi karşısına alacak hamlelerden uzak durması gerekir. Kıbrıslıların iradesine her şeyden önce bizler, KKTC’nin egemenliğinin garantörü olan Türkiye Cumhuriyeti saygı göstermelidir.

AK Parti, içinden kendisinin çıkmadığı seçim sandığını milli irade saymama huyundan vazgeçmelidir.

Unutmayalım:

31 Mart’ta iradesi yok sayılan İstanbullular...

23 Haziran’da tekrarı yapılan seçimlerde demokrasi dersi vermişti.

Bu da Kıbrıs’ın 31 Mart’ıdır.