Dünyayı da ülkemizi de sapkınlar, yıkıcılar, yiyiciler, yobazlar sardı.

Ne insanlık, ne kişilik, ne onur... Yapılmadık sapkınlık kalmadı... Sonunda Tanrı “İşte sizin lâyığınız budur” dedi ve insanlığa koronayı gönderdi!

Şimdi bu belâ ile mücadele ediyoruz!

İnsanlık düşmanı COVID-19 virüsüne karşı çareler aranıp duruyor...

Umutlar aşıda... Fakat bilim adamlarımız, virüse karşı çok etkili bir aşı bulsalar bile bunu üretecek tesislerimiz yok.

İktidar 2011 yılında Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nü yanlış bir kararla kapattı! Oysa eski yıllarda orada ürettiğimiz 17 ayrı tür aşıyı Fransa, İngiltere, Amerika, Çin gibi ülkelere bile satmıştık.

Şimdi elimiz Çin aşısına mahkûm oldu! O aşılar da henüz gelmedi! Gelse bile yeterli sayıda gelmeyecek!

★★★

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, sağlık olaylarını adım adım takip eden Sağlık Politikaları Danışmanı Coşkun Bel:

“Toplumumuzu bu tür belâlardan kurtarmak için ‘Aşı ithal eden değil, aşı üreten’ bir ülke olmamız şart!” diyerek şunları anlattı:

“Bu iktidarın, sağlık konusunda (korona salgını dahil) yaptığı fahiş hatalar, halkımızı hastalıklara karşı savunmasız hale getirdi.

Yüz yıllık bir aşı tecrübesine sahip olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kapatmasaydık, Covid-19 dahil, birçok aşıyı kısa zamanda üretip dünya ülkelerinden çok daha iyi noktalara gelebilirdik.

CHP iktidara gelince, ilk yapılacak işlerden biri sağlıkta devrim olacak.

★★★

Gelişen teknolojiye uygun yatırımlar yapmak yerine, 1998 yılında aşı üretim faaliyeti durdurulan Refik Saydam Hıfzıssıha Enstitüsü, 2011 yılında tamamen kapatıldı. Oysa 40 milyon dolarlık bir yatırımla teknolojiye uygun, çok modern bir ‘Aşı Üretim Merkezi’ kurulabilirdi.

Aşı merkezi için 40 milyon dolarlık bir yatırımı halktan esirgeyen iktidarın, her yıl yurt dışından ithal edilen difteri, boğmaca, tetanoz, kızamık, tüberküloz, grip, Hepatit-B gibi rutin aşılara 200 milyon dolar ödemesi, akılları zorlayan hazin bir çelişkidir!

Türkiye, kapatılan Refik Saydam’da 17 farklı türde aşı ve serum üretiyordu. Akrep serumu, tifo, tifüs, kolera, veba, tetanoz, kuduz, grip, BCG (verem), çiçek gibi aşılar, tüm nüfusumuza yettiği gibi bunları ihraç edip ülkeye döviz kazandırıyorduk.

Geldiğimiz noktaya bakın! 1940 yılında kolera salgını için aşı gönderdiğimiz Çin’den şimdi biz umutla aşı bekliyoruz. Yazık değil mi bu ülkeye?”

“Başka Gökova yok!”


Gökova Körfezi, dünyanın en gözde yerlerinden biri... Orada doğanın güzelliklerine âşık olmamak mümkün değil...

Fakat, bu dünya harikası bölge, SİT statüleri ve imar planları değiştirilerek âdeta katlediliyor!

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün:

“Başka Gökova yok. Ucu açık ve kapsamı belirsiz ‘Bakanlık Planları’nın iptali için her türlü mücadeleyi vereceğiz” dedi.

Doğasıyla ünlü Akyaka’yı da içine alan yeni düzenlemenin iptali için hukuki süreci başlattıklarını belirten Başkan Osman Gürün’e göre:

“Gökova Körfezi’nde yapılmak istenen, kıyı kanununa aykırı düzenlemelerin olduğu bir koruma planı (!)...

Bakanlık, Muğla’mızı koruyan değil, doğal güzelliklerinin bozulmasına neden olacak kararlar alıyor maalesef!

Muğla olarak her geçen gün yeni kararlarla karşılaşmaya devam edeceğiz sanırım...

Yasaya aykırı düzenlemelerin olduğu, yerel yönetimlerin elini kolunu bağlayan, alt ve üst yapıları bizim tarafımızdan hazırlanan ve hazırlanacak olan alanlar için ne düşünüldüğünü bilmediğimiz, ‘koruma adı altındaki’ kapsamı belirsiz planın iptali için her türlü mücadeleyi vereceğiz. Çünkü başka Gökova yok!”

İşin özeti: Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, bir doğa cinayetini önlemeye çalışıyor!

GÜNÜN SÖZÜ


Zalimlerin attığı zevk çığlıkları günün birinde kendilerini sağır eder!