Ne uğursuz, ne zalim bir yıl!

2020 kadar rezil bir yıl yaşamamıştık!

Korona salgını hepimizi esir aldı... Kimimiz hastanelik olduk, kimimiz karantinada... Bir kısmımız da fellik fellik kaçıyor, fakat...

Koronadan kaçarken depreme yakalandık!

30 saniye kadar süren 6.9 (Amerikan rasathanesine göre 7) büyüklüğündeki deprem İzmir’i yıktı. İlk tespitlere göre 30’dan fazla ölü, 800 civarında yaralı var.

Seferihisar’da depremin oluşturduğu tsunami nedeniyle sokakları, caddeleri, her yeri sular bastı, vatandaşların kıyılardan uzak durmaları istendi.

★★★

İktidar yetkilileri “Halkımızın yanındayız. Yaraları en kısa sürede saracağız!” dediler.

Her zamanki boş lâflar bunlar!

Her deprem sonrası hep böyle söylenir... Daha önce önlemler alsaydınız, depreme hazırlıklı olsaydınız daha iyi değil miydi?

Deprem profesörleri yıllardır alınması gereken tedbirleri haykırıyor... Gözünüz var görmüyor, kulağınız var duymuyor... Sadece ağzınız konuşuyor!

“İmar Barışı” deyip parayı bastırana ruhsat vereceğinize riskli binaları tespit edip güçlendirseydiniz ya...

★★★

Sırada “Büyük İstanbul Depremi” var.

Konunun uzmanı olan profesörler “7 ve üstü büyüklüğünde” korkunç bir deprem bekliyor.

Maazallah o şiddette bir deprem İstanbul’u sallarsa, yüzlerce, belki de binlerce bina yerle bir olur. On binlerce insanın ölümüne, milyarlarca lira maddi zarara yol açar!

Zaten topallayarak yürümeye çalışan ekonomimiz bu ağır darbelerin altında, üzerinden silindir geçmiş gibi pestile döner!

İzmir depremi, beklenen İstanbul depremi için ciddi bir uyarıdır!

Yalnız İstanbul değil, tüm kentlerimiz, 7 veya daha büyük bir depreme hazırlanmalıdır.

Neler yapılması gerektiğini deprem uzmanları yıllardan beri anlatıp duruyor.

★★★

“En büyük binayı ben diktim!”

“En büyük köprüyü ben yaptım!”

“En büyük camiyi ben inşa ettim!”

“En büyük hastane benim eserim!” gibi böbürlenmeleri bir yana bırakıp, deprem gerçeğine odaklanmak gerekiyor.

İzmir depremi sanıyorum son uyarıdır!

Mesut Yılmaz ve Erdal İnönü


Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, bugün İstanbul Kanlıca’da törenle ebediyete uğurlanacak.

İki yıldan beri kanser tedavisi gören Mesut Yılmaz’ın ölümünde sigaranın büyük etkisi olduğu belirtiliyor. 73 yaşında hayata veda eden eski başbakan, her gün paket paket sigara içiyordu ve akciğer kanseri olmasına rağmen sigaradan vazgeçmemişti.

Düzgün ve uygar bir insandı. Onunla birçok yurt dışı gezide birlikte olmuştum. Dedikodu yaptığını ve ağzından kötü söz çıktığını duymadım.

Mesut Yılmaz, 3 yıl önce büyük bir evlât acısı yaşamıştı. 38 yaşındaki oğlu Yavuz Yılmaz, evinde trajik bir şekilde canına kıymıştı.

Kahredici bir acı ile daha da çöken Mesut Yılmaz bugün oğluna kavuşuyor. Onun Kanlıca’daki mezarının yanında toprağa verilecek. Nur içinde yatsın.

★★★

Gazetelerde Mesut Yılmaz’ın ölüm haberinin çıktığı gün, değerli bilim adamı ve siyasetçi Prof. Dr. Erdal İnönü’nün de ölümünün 13’üncü yıl dönümüydü.

İnönü, 31 Ekim 2007 günü kanser hastalığı nedeniyle aramızdan ayrılmıştı.

Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Durgun Atılgan bize, Erdal İnönü’nün “Demokrasi su, laiklik ise testidir!” sözünü hatırlattı. Malûm, testi kırılırsa su da akıp gider!

Dursun Atılgan, “Bugün ülkemizi yönetenler testiyi kırdıkları için demokrasiden söz etmek mümkün müdür?” diye soruyor.

Değerli bir babanın, (Kurtuluş Savaşı Kahramanı ve İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün) değerli oğlu Erdal İnönü’ye Allah’tan rahmet diliyor “Mekânı cennet olsun” diyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ

Bir ülke için, laiklik ve demokrasiyi yıkmak depremden beterdir!